Göztepe 20 yıl sonra tekrar parkelere döndü. Bu sezon kurdukları iddialı kadroyla Türkiye Basketbol 2. Ligi‘nde şampiyonluk mücadelesi veriyor. Aslında basketbolda yeni oluşumdan sonra bu 4’üncü yılları ancak A takım bu sezon kuruldu. İlk 3 sene altyapıyı sağlamlaştırma adımları atıldı. Böylece Göztepe bu rotayla anlık başarıdan ziyade istikrarlı bir başarı ve kalıcılık hedefiyle yola çıktıklarını gösterdi. Biz de Başkan Atakan Atalar ile 20 sene sonraki doğuşu ve hedefleri konuşmak üzere bir araya geldik.
Göztepe 20 yıl sonra bu sezon parkelere döndü. Göztepe gibi köklü bir spor kulübündeki bir hamle Türk basketbolu için çok değerli. Öncelikle sizden dönüş sürecini öğrenebilir miyiz?
Hedefimiz İzmir’i tam anlamıyla bir basketbol şehrine dönüştürmek. Bunun için 3 yıl önce bir yapılanma süreci başlattık. 8 kişilik bir yönetim kurulumuz ve 53 kişilik bir divan kurulumuz bulunuyor. İzmir’in iş hayatından değerli isimlerle bir araya gelerek 3 yıllık bir plan hazırladık. Nihai hedefimiz zirve olsa da adımlarımızı küçük ama sağlam bir şekilde atmaya kararlıyız. Bu sezonki temel hedefimiz TBL‘ye çıkmak; diğer hedeflerimize de zamanla ve sırayla ulaşacağız.
Altyapıya öncelik vererek yola çıkmanız diğer yeni kurulan takımlardan ayıran en önemli özellik diyebiliriz. 3 yıldır altyapıyla yola çıktınız. Önceliği altyapıya vererek yola çıkmanız hem kulübün temeli açısından hem de sürdürülebilir bir organizasyon açısından çok değerli.
Bizim hedefimiz hiçbir zaman hemen bir A takımı kurmak olmadı. Öncelikli olarak şubenin temel taşlarını oluşturmayı tercih ettik ve bunun en kritik adımı altyapıydı. Altyapıya yaptığımız yatırımla birlikte biz de bu süreçte çok şey öğrendik ve kendimizi geliştirdik. İlk hedefimiz, altyapıyı belli bir seviyeye getirmekti ve bizim için altyapı her zaman öncelikli oldu. Altyapıdan yetişen sporcularımızla bir A takımı kurmak, en büyük hayallerimizden ve hedeflerimizden biri. Her yıl belirli sayıda sporcuyu A takıma kazandırmayı planlıyoruz.
Son 3 yılda altyapının yanı sıra idari tarafta da ciddi bir yapılanma gerçekleştirdik. Basketbol yönetim kurulumuzu ve divan kurulumuzu kurarak komitelerimizi oluşturduk. Şu an toplamda 8 komitemiz bulunuyor. Takımımız saha içinde mücadele ederken, biz de divan kurulu ve komitelerimizle saha dışında elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Bu geçen 3 yılda A takımı hazırlığı ve altyapıyı oturtmaya çalışırken aslında bir yandan da organizasyon açısından kendinizi geliştirdiğinizi söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle. Bu 3 yıl, sadece altyapı oluşturma veya bir A takımı hazırlama süreci değil, aynı zamanda kulübün basketbol organizasyon yapısını geliştirme açısından da kritik bir dönem oldu. A takımı kurmak mümkün olsa da, sağlam temeller atmadan bu yola çıkmak istemedik. Altyapıyı inşa ederken, idari yapıyı da güçlendirmeye öncelik verdik.
Ayrıca, bu süreçte öğrendiğimiz bilgiler ve edindiğimiz deneyimler, şubemizin sadece bugününe değil, geleceğine de ışık tutuyor. Disiplinli ve planlı bir yaklaşımla, uzun vadeli başarılara ulaşmak için nelerin gerektiğini daha iyi kavradık. Bu noktada, birlikte çalıştığım yönetici arkadaşlarıma ve divan kurulundaki arkadaşlarıma gösterdikleri özverileri için bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Herkes çok büyük emek ortaya koyuyor.
Peki 3 sene sonra A takım kuracağız şeklinde mi yola çıktınız? Bu sezonun bu anlamda doğru zaman olduğunu nasıl düşünerek adım atmaya karar verdiniz?
Biz, futbolun yanı sıra yelken, voleybol, yüzme, cimnastik ve okçuluk gibi birçok branşta faaliyet gösteren bir spor kulübüz. Örneğin Olimpiyat madalyalı sporcumuz Ferhat Arıcan; cimnastik şubemizde, onun örnek teşkil eden başarıları sayesinde yeni ve değerli sporcuların yetişmesine imkan sağlıyor. Yine yelken şubemizde de dünya ve Avrupa şampiyonluklarına sahip birçok sporcumuz bulunuyor.
Tüm bu başarıları göz önünde bulundurduğumuzda, basketbol gibi önemli bir branşta da varlık göstermemiz gerektiğini biliyorduk. Bu, kulüp olarak uzun zamandır hissettiğimiz bir eksiklikti. Bu eksikliği gidermek adına, kulübümüzün 100. yılında basketbol şubemizde bir A takım kurarak ilk profesyonel adımımızı attık. Bu hamle, sadece kulübümüzün tarihine anlamlı bir katkı sunmakla kalmadı, aynı zamanda doğru zamanda alınmış stratejik bir karar oldu.
İzmir Özel Türk Koleji ile de çok değerli bir projeye başladınız. Bu projenin ayrıntılarını sizden dinleyebilir miyiz?
İzmir Özel Türk Koleji ile birlikte 3 yıllık “Şehrimin Devleri” projesine adım attık. Sabırla ve uzun vadeli bir iş birliği anlayışıyla bu yola çıktık. Türk basketbolundaki en büyük eksiklerden birinin sabır olduğunu düşünüyorum ve bu konuda mütevazı olmayacağım; sabırlı şekilde hareket eden bir yönetici yapımız mevcut. Proje kapsamında İzmir Özel Türk Koleji, genç oyuncularımızın beslenme ve barınma masraflarını karşılıyor. Bu projeye verdikleri desteklerden dolayı İzmir Özel Türk Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Yiğit Tatış’a teşekkür ederim. Ayrıca bu noktada İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi’ye de projeye verdikleri destekten dolayı teşekkür etmek istiyorum. Bu proje, genç sporcuların eğitimlerini geri plana atmadan hem akademik hem de sporda dengeli bir şekilde ilerlemelerini sağlayacak.
Yaptığımız oyuncu taramalarıyla Anadolu’da fırsat eşitsizliği yaşayan çocuklarımızı İzmir’e getirerek hem basketbol eğitimlerini hem de genel eğitimlerini sürdürmelerine olanak tanıyoruz. Şu anda altyapımızda 14, 16 ve 18 yaş gruplarında oyuncularımız bulunuyor. Altyapıdaki en büyük hedefimiz, yalnızca İzmir’de değil, Türkiye genelindeki şampiyonalarda başarılar elde etmek. Bu yıl altyapımıza Batman, Erzincan, Güneydoğu ve Doğu Anadolu gibi farklı bölgelerden oyuncular katıldı. Bu durum, projemizin yalnızca İzmir değil, tüm Türkiye için ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Türkiye genelindeki taramalarımız da hız kesmeden devam ediyor.
20 yıl sonra parkelere döndünüz ve içerideki ilk maçınızda atmosfer gerçekten şahaneydi. Ayrıca eski oyuncuları hatırlayıp plaket vererek kendilerini onore ettiniz. İlk maçla ilgili sizler neler söylemek istersiniz?
Bizim bir lafımız var: “Herkes unutur ama Göz Göz unutmaz!” İşte bu anlayışla, Göztepemize yıllarca emek vermiş, ter dökmüş herkesi o gün hatırlamak ve onurlandırmak istedik. Onlar bizim tarihimizin bir parçası, bu yüzden plaketlerimizle küçük de olsa bir teşekkür etmek istedik.
O gün, kelimenin tam anlamıyla unutulmazdı! Tribünlerdeki coşku, sahadaki enerji ve bir araya gelen taraftarımızın oluşturduğu o atmosfer… Hayallerimizi gerçekleştirmeye başladığımız o gün, Göztepemizin ne kadar büyük bir aile olduğunu bir kez daha gördük. Bunun sadece bir başlangıç olduğuna yürekten inanıyorum, devamı çok daha güzel olacak!
Sanırım bir salon projeniz de var. Onunla ilgili de bilgi alabilir miyim sizden?
Evet, kendi salonumuzu yapmayı çok istiyoruz. Bu konuda Başkanımız Mehmet Sepil bize tam destek veriyor ve çok uzun zamandır bu proje üzerine çalışıyor. İnciraltı’nda bir yerleşkemiz var ve şu an yeni salon projemizle ilgili bakanlık nezdindeki prosedürler devam ediyor. Kendi salonumuzda oluşacak o atmosferi düşündükçe heyecanlanıyorum; Göztepemize ve İzmirimize yakışan, rakiplerin gelmekten çekineceği bir atmosfer olacağına eminim. Umarım en kısa zamanda İzmirli büyüklerimizin desteğiyle salon problemimizin çözüleceğini düşünüyorum.
Siz de hemen hemen tüm maçlarda takımla birlikte olmaya çalışıyorsunuz. Yoğun bir iş hayatı temponuzda nasıl yetişebiliyorsunuz?
Uyumayarak ve bazı şeylerden fedakârlık ederek diyebilirim. 🙂 11 yaşımda ilk kez Göztepe maçını tribünden izlediğim günden bu yana, tribünlerden kopmak mümkün olmadı. Şu an yöneticilik kimliğimle sahada olsam da, aslında her şeyden önce bir Göztepe taraftarıyım. Her maçta armamızı desteklemeye geliyorum. “Zamanım oldukça geliyorum” desem de, aslında tüm işlerimi ve planlarımı olabildiğince Göztepe maçlarına göre ayarlıyorum. Bu bir sevda, bir tutku ve bu tutku her zaman aynı heyecanla devam edecek.
(RİBAUND DERGİSİ)