Ülkemiz, sporun birçok branşında son yıllarda tarihi başarılar elde ederken, ülke basketbolumuzda ise aksi yönde tarihi başarısızlıkların yaşanıyor olması acaba normal mi?
Ülkemizde bireysel sporlarda olduğu gibi birçok takım sporunda da uluslararası alanda ciddi başarılar elde ediliyor. A Milli Kadın Hentbol Takımımız tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası Finallerine katılmaya hak kazandı. Satrançta da tarihi başarılar peş peşe yaşanmaya devam ediyor ve son olarak 12 yaşındaki yıldız sporcumuz Yağız Kaan Erdoğmuş dünyanın en genç GM’ler listesine 4’üncü sıradan girdi ve şu anda dünyanın en genç GM’si durumunda.
Ülke sporumuz birçok branşta bizlere tarihi başarılar yaşatırken, basketbolda ise son 30 yılın en başarısız sonuçlarıyla karşı karşıyayız! Birçok spor branşında yaşadığımız tarihi başarıların aksi yönünde basketbolda ise hiç de iç açıcı olmayan bir durumla karşı karşıya olmamızın bir izahının olması gerekiyor!
Türkiye Basketbol Federasyonu‘nun, gerek birçok yatırım yönünden devlet kurumları tarafından desteklenmesine rağmen gerek bütçe yönünden en iyi imkanlara sahip federasyonlardan biri olmasına rağmen gerekse de sponsorluk anlaşmalarına baktığımızda belki de futboldan sonra en iyi maddi imkanlara sahip federasyon olmasına rağmen, elde edilen sonuçlar ve imkan-verim açısından belki de ülkemizde futboldan sonraki en başarısız spor branşının basketbol olması çok üzücü…
Ülke basketbolumuzda somut bir şekilde yaşanan olumsuzluklara rağmen, ülke basketbolumuzu yönetenler ise hâlâ en başarılı federasyonun kendileri olduğunu ve Avrupa’nın en iyi liglerinden birine sahip olduğumuzu söylemekten geri durmuyorlar. Bununla birlikte ülke basketbolumuz adına önemli işler yapmalarını beklediğimiz kişi ve kurullar da konfor alanlarının dışına çıkıp da basketbolumuzun ülke geneline yayılması ve gelişmesi adına bir şeyler yapmaktan uzaklar! Hâl böyle olunca da basketbolumuzun çok yakın bir süre sonra ülkemiz takım sporları arasında en başarısız konuma düşeceği de apaçık.
Pekâlâ, basketbolda neden öncelikler hiyerarşisini bir türlü doğru belirleyemiyoruz! Neden ülke basketbolumuzun niteliğinin en önemli göstergesi olan A Milli Takımlar düzeyinde başarılardan ve büyük oyuncular yetiştirmekten uzağız?
Ülke basketbolumuzu yönetenlerin ve paydaşları olarak da bizlerin, basketbolumuzda son on yıldır yaşanan başarısız süreçle ilgili kendimize sormamız gereken sorular olmalı ve bu sorulara da doğru cevaplar ve çözümler bulmak için de ortak hareket etmemiz gerekiyor. Öncelikle de ülke basketbolumuzun başarısız bir süreçten geçtiğini kabullenmekle işe başlamalıyız. Ne kendimizi ne de başkalarını kandırmayı bırakmalıyız ki; mevcut başarısız süreçten kurtulup, ülke basketbolumuzu hak ettiği yere taşıyabilelim.
Ülke basketbolumuzda mevcut olan değer üretmekten uzak olan düzen yerine; değer üreten bir yapıya kavuşması için acilen paradigma değişikliğine ihyacımız var. Bunu başarabilmek için de hem düşünsel anlamda hem de eylemsel anlamda bu sorumluluğu kaldırabilecek menfaatsiz şahsiyetlere ihtiyacımız var.
“Havalı Hentbol Fıstıkları” Projesi
Türkiye Hentbol Federasyonu, hentbolu tabana yaymak geleceğin sporcularını yetiştirmek ve hakem eğitimleri verilerek üst klasman hakem yetiştirmek Osmaniye’de, Nisan- Haziran aylarında devam edecek “Havalı Hentbol Fıstıkları” Mini Hentbol Şenliği düzenleyecek. Osmaniye Samet Aybaba Spor Lisesi koordinatörlüğünde, Osmaniye Hentbol İl Temsilciliği, Osmaniye İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Osmaniye Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Osmaniye Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü’nün proje yürütücüsü olduğu “Havalı Hentbol Fıstıkları” Mini Hentbol Şenliği’nde 12 ilkokulda 84 şube ile yaklaşık 3000 sporcu ve 20.000 kişi hentbol ile tanışacak.
Üzülerek söylememiz gerekiyor ki; ülkemizde takım sporları arasında en başarısız branş konumuna basketbol koşar adım ilerlemeye devam ediyor! Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Sahaya yani okullara inmeden de basketbolumuzun gerçek anlamda gelişebilmesi ve arzu edilen noktaya yükselmesi mümkün değil. Hem düşüncede hem de eylemde konforum bozulmasın anlayışı ile olan değerlerimizi de kaybediyoruz. Değer üretiminden uzaklaştıkça, kendimize de yabancılaşıyoruz. Birkaç kulüp yöneticisi prim yapacak diye, kendi taraftarının gözünü boyayacak diye ülke basketbolumuzun menfaatine yapılması gerekenler bir türlü yapılmıyor.
Ülke basketbolumuzu yönetenler, Türkiye Hentbol Federasyonu’nun son birkaç yılda yaptığı çalışmaları da mı takip etmiyorlar. Bu gidişle hentbol da yakın süreçte basketbolu geride bırakacaktır. Her şeyi ben bilirim anlayışı ile bu işler maalesef olmuyor!
Okullar ve Basketbol
Pekâlâ ülke basketbolumuzun gerçek anlamda özlediğimiz noktaya gelebilmesi için önceliğimiz ne olmalı? Ülke basketbolumuzun gerçek anlamda gelişimini sağlayacak yerlerin okullar olduğunu anlamadığımız müddetçe, ülke basketbolumuzun istenilen düzeye ulaşması da mümkün değildir!
Türkiye Basketbol Federasyonu, TBF Eğitim Kurulu ve TÜBAD yetkilileri bu konuda ciddi adım atmadığı müddetçe ister dünyanın en iyi tesislerini yapın, ister göstermelik bazı bölgelerde açık basketbol sahaları açılışı yapın, ister antrenör eğitimlerini çok başarılı bir şekilde sürdürdüğünüzü düşünün; hiçbiri ama hiçbiri konforunuzu bozarak fildişi kulelerinizden inip de gerçekten basketbolu yayacağınız ve sevdireceğiniz yerler olan okullara ulaşmadığınız müddetçe gerçek anlamda başarılı olmanızı sağlamayacaktır.
Eğitimcileri küstürerek ve eğitimden anladığınızı zannederek bu işlerin olmayacağını ne vakit anlarsınız, işte o vakit gerçek anlamda ülke basketbolumuzun istenilen yerlere geleceğini de anlamış olursunuz! Eğitim, yaptığınız işe sadece isim vererek olmuyor!
Her şey Türk basketbolu için, her şey A Milli Takımlarımız için. Şimdiden Mübarek Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlarım. Saygılarımla.
Tabanda ve çocuklarda motivasyon için elit düzeyde heyecan ve asgarî bir başarı gerekir, bu da Türklerin oynadığı takımlarla olur, o takım da bir tane, yani milli takım. Onun da başında milli takım tarihimizin açık ara en başarısız antrenörü tutuluyor ısrarla, üstelik hayatında hiçbir oyuncuya katkı koymamış, ilerletmemiş, çalıştığı kulüp takımlarında bir hazır paket ve konserve meraklısı birisi. Böyle sürünen bir basketbol kadın ve erkek milli takımları varken çocuklar da doğal olarak basketboldan başka ne kadar branş varsa hepsini seçerler, altyapıyı istediğin kadar temizle adam et, “müşteri” zor bulunur bu kafayla.
Başarılı olduğumuz branşlar (en azından şimdilik) siyasetin çok fazla müdahil olmadığı branşlar, futbol ve basketbol ise siyasetin etkisinde ve berbat yönetildiği için ikisi de kaos içinde, dibe vurmuş durumda.
Sevgili İlker, basketbolumuzu bu hale getirenlerin seni duyabileceğini, duymak isteyeceğini sanmıyorum. Çünkü onların hepsi ” küçük olsun da benim olsun” mantığın da hareket eden insanlar. Bütün ülkeyi maalesef sadece “İstanbul’dan” ibaret sananlar. Onlardan koltuklarından kalkıp ta değil Anadolu’ya adım atmak, İstanbul’u bile dikkate almazlar. Ortaokul’lar düzeyinde basketbol branşında İstanbul’da 19 okul müsabakalara katıldı. İstanbul’da resmi özel 1.800 ( bin sekiz yüz) Ortaokul bulunmaktadır. Federasyon yetkililerine bir matematik sorusu sormak istiyorum; 19 sayısı 1.800’ün yüzde kaçıdır. Sevgili İlker, basketbol konusunda ki mücadelen için teşekkür ediyorum. Saygılarımla.