Galatasaray – Darüşşafaka Doğuş maçının yorumunu yapmadan önce birkaç konuda fikirlerimi iletmek istiyorum. Önce 2 gündür konuşulan bir konu; Efendim kuvvetli takımlar diye nitelendirilen takımlar, yani ligde şu anda ilk dört sırayı alan takımlar çeyrek finalden önce birbirleri ile karşılaşmamaları gerekirmiş. Bu ne demek, ligdeki ilk dört takım seri başı olsun, eşleşmeler de ona göre yapılsın demek. Bana göre biraz ayıp oluyor. Bu isteği dile getirmek demek, “bu takımlar güçlü ve kaliteli diğerleri eşantiyon takımlar” demek. Zaten ne taraftan çeksen bir türlü bütünlük sağlamıyor bir de bu ayrım fazla gelir. Seyrettiğimiz maçlarda eser miktarda Türk oyuncu yer alıyor, ve görüntü sanki bir başka ülke ligi ancak ismi “Türkiye Kupası”. Şimdi bir de güçlü takımlar zayıf takımlar ayrımı yapılıyor.
Diğer yandan şöyle biraz sesli düşünelim; milli takımımız maça çıkıyor, guard pozisyonu zaten malum. Melih ilk beşte ancak Türkiye Kupası maçında bizle beraber ama bizden biraz daha yakından seyrediyor. Uzun oyuncularımızın isimlerini bile unuttum. Bir Furkan biraz oynuyor (benim gördüğüm o takımda en az 25 -26 dakika oynar) o da yeterli değil. Ender, Mehmet Yağmur şöyle bir sahne alıp istirahata çekiliyor. Okben iyi oynamaya çalışırken kendini bentçe buldu. Birkan Batuk oynadığı sürede Yeşilçam figüranlarını çöpe yolladı. Galatasaray da hakikaten bir tek Sinan gerektiği kadar süre alıp o sürenin de hakkını veriyor. Göksenin hangi ara oynadı ne yaptı derseniz, iyi şey yazmak için biraz zorlanmak lazım.
Bu arada maçın ilk iki periyodu prova niteliğinde idi. David Platt ilk devre elindeki bütün Türk oyuncuları şöyle bir soktu çıkardı. Üçüncü periyot biraz daha canlı oldu, savunmalar daha sertleşti, hücumlar biraz daha etkili oldu ve nihayet dördüncü ve son periyot oyunun savunma ve hücum yönü son derece mücadeleli geçti ve maçı noktalayan adam Sinan oldu.
Tespit ettiğim önemli noktalar şunlar;
Darüşşafaka Doğuş tarafında görünen o ki her işi yapan winner niteliğinde bir Wanamaker var. O’nu çıkarın Darüşşafaka Doğuş resmen sallanır. Bu oyuncuya yardım eden Clyburn ve Bertans var ve ikisi de kaliteli ve skorer oyuncular. Ancak Avrupa arenasında ve Play-offlarda sadece üç oyuncu performansı yemez. Benim görüşüm mutlaka Furkan’a önemli rol verilip daha çok oyunda tutulmalı diyorum.
Galatasaray cephesinde ise işler daha değişik. Bence bu takımın standart bir oyun seviyesi tutturması çok zor. Yani oyunun seyrini değiştirecek çok sayıda oyuncu var, ancak istikrar sağlamak zor. Mesela bir bakıyorsun bir maç “Dibbler” makineli gibi sayıyor, bir maç susuyor. “Micov” bana göre çok kapasiteli bir oyuncu, ama bir türlü oyuna giremiyor. Yapabileceklerini gerçekleştirse tutulması zor bir oyuncu. “Tibor Pleiss” enteresan bir oyuncu, sanki sayıları tesadüfen atıyor . Ancak çok uzun ve ribauntlarda çok etkili bir oyuncu. Sinan ve Shilb de Galatasaray’ın winnerları. Shilb çok etkili, Sinan’ı da Allah kazadan beladan korusun, istikrar sembolü adeta.
Hakem arkadaşlar ilk iki periyod, takımlar gibi adeta yattılar, hiç iş düşmedi. Hatta sıkıntıdan bir iki düdük havadan çaldılar. Ancak üçüncü ve bilhassa son periyot hakikaten çok sıkıntılı oldu. Sormadan yapamayacağım, 3. peryodun sonuna 3 dakika kala çalınan bir faul var. O pozisyon eğer sportmenlik dışı değilse, sportmenlik dışını yeniden tanımlamak gerekiyor. Zaten şu hücum faullerle, sportmenlik dışı faulleri milletçe bir türlü kavrayamadık.
Neyse bir çeyrek final maçı da böyle geçti.
Yarı finale kalan takımlara başarılar diliyorum.
Sağlıklı günler diliyorum.
(17-02-2017)