İşin kolayı (Erman Kunter)

Euroleague’de son hızla heyecan devam ediyor. Yakından takip eden basketbolseverlerin tartıştığı konunun hakemler ve koçlar olduğu aşikâr. Bilindiği gibi neredeyse hemen her tartışmalı düdükten sonra video görüntüsü izlenmeye başlandı. Oyun en az 2-3 dakika duruyor. Oyuncular soğuyor. Düşünün 2. devre başlamış oyuncular ısınma aşamasında… Hop, 2 dakika geçmeden oyun yine duruyor. Sakatlık tehlikesi büyüyor. Ya ivmeyi tempoyu yakalayan takımlar için ne diyelim? Neredeyse sil baştan oluyor. Hakemler açısından ise görüşüm iyice tembel olmaya başladıkları. Ben bir düdüğü üfleyeyim sonra itiraz gelirse videodan da yanlış olduğunu görürsem değiştiririm havasına girdiklerini düşünüyorum. Bari evinizde oturun telekonferansla maçı idare edin diyeceğim geliyor. Bu kadar deplasman masrafına (Euroleague için) ne gerek var! Olmazsa kenara bir de jüri kuralım, o karar versin. Çay, kahve bedava olsun! Koçların bile kafası karıştı. Takımını mı idare edecek yoksa hakem hatalarını mı takip edecekler. Bu koç challenge denilen olayı maçın 4. çeyreği veya son 3-5 dakikasında mı yaparlar bilmem ama Euroleague’in bu işe bir çözüm bulacağını umuyorum.

Zor ve yıpratıcı bir yarışma Euroleague. Takımların güç dengesi birbirine yakın. O yüzden koçlar için kadro genişliği önem kazanıyor (parası olan kulüpler için). Buraya kadar hemfikiriz. Ama geniş kadroyu idare etmek de bir o kadar zor gibi geldi bana. Oyuncuların rolleri birbirine karışıyor, ritmi kaybeden oyuncular maç içinde büyük iniş çıkışlar yaşıyor. Beyler (koçlar) herkese süre vermek zorunda değilsiniz. Yöneticiler “Boşuna mı o kadar para verdik” dediklerinde cevabını sizler vereceksiniz. Hamama giren terler! Bütçeleri doğru kullanmak sizin işiniz. Son bir soru, Türk oyuncu olmak suç mu? Başka ülkelerde oynayan veya süre alamayacaklarını düşündüğünüz ve başka takımlara verdiğiniz çocuklarımız bizim takımlarımızda oynayamazlar mı acaba? Ben söyleyeyim de artık kim üstüne alırsa alsın!..