Bu yazı, çok değil sadece iki gün önce Anadolu Efes için yazdığım, o camia olma – taraftarla bütünleşme – gençlik kulübü olabilme becerisi yazısının tam olarak karşıtı. Alın o yazıyı benim için, bir güzel çöpe atın. Bu ülkede herşey oluyordun bir tek rezil olamıyordun ya bir şey daha ekliyorum… Bir de TUTARLI olamıyorsun.
İstanbul’daki ilk karşılaşmada yaşadığım, çok da üstünde durmadığım konu ikinci maç beni fena halde sarstı. Senin alt yapın da senelerce (4 yıl) oynamış, başarılar kazanmış / kazandırmış bir genci profesyonel sözleşme ile A takıma çıkartıp (3 yıl da burada olmak üzere toplam 7 yıl) oynatıyorsun. Süper Lig All Starı ve sayısız kupalarla sana bu kadar değer katan genç gün geliyor, her basketbolcunun hayalini süsleyen o meşhur teklifi alarak NBA organizasyonuna dahil oluyor. İçinde Lebron’da da olmak üzere birçok sayısız starla takım arkadaşı veya rakip oluyor. Bir TÜRK oyuncu olarak bizi NBA’de layıkıyla temsil ediyor. Lebron ile aralarındaki maç dışı o şakalaşmaları ve dansları hiç gözümün önünden gitmiyor. Gün geliyor Avrupa’ya dönüş zamanı geliyor. Eski takımını yokluyor. Anlaşma olmuyor (ki gayet normal), o da Efes’ten, Milli Takım’dan tanıdığı yabancılık çekmeyeceği bir koçun takımı Panathinakos’a transfer oluyor.
İyi geçen bir bireyse sezon sonunda, takımı play-off’ta şansa bak ki eski takımı Efes ile eşleşiyor…
OAKA’da oynanan iki maçtan sonra seri İstanbul’a geliyor. Ondan sonra garip şeyler oluyor. ilk maçta, 2012’de yolu Efes’ten geçmiş, sadece 2 sezon takımın formasını giymiş olan Semih Erden bile 10.000 kişiye alkışlattırılıyor. Ergin Ataman ve yardımcısı Cenk Yıldırım’da alkışlatılarılardan olurken Cedi’nin kimse yüzüne bakmıyor. “Rakip oyuncu olduğu içindir” diye düşünüyorum. Maçın başlamasıyla beraber önce biraz cılız ama sonrası gittikçe artan bir şekilde tüm maç, hatta iki maç birden tribünler yuhalıyor Cedi’yi. Galiz küfürler cabası. İki maçı da salonda seyreden bir kişi olarak şahit olduğum ortam beni dehşete düşürüyor. Hakkını vereyim, tüm bu protestolar olurken çocuk bir kez bile kafası kaldırıp bir reaksiyon vermiyor ve hatta bir mimik dahi yapmiyor.
Gelelim etrafıma sorup nedenini öğrenmeye çalıştığım sorunun verilen cevaplarına :
Altyapı milli takımlar dahil tüm davetlere gelen ve elinden geleni Türkiye için – milli forma için yapan bu çocuğumuzun geçen sene federasyondan izin alarak katılmadığı bir milli takım sürecinden dolayı tepki oluştuğundan bahsediliyor. Yav he heee diyorum !
Yunanistan’daki maçın bitimiyle oyuncu yakınlarına salonda tepki olmuş. Soyunma odasından çıkıp niye müdahale etmemiş ? Böyle bir olay olup kendisinin müdahale edebileceği bir durum varken etmemişse (ki zannetmiyorum) ayıp etmiştir ama benim bildiğim de o sırada içeride Erkan Yılmaz ve Doğuş Özdemiroğlu ile konuşmayı bırakıp, eşi de dahil hep birlikte Efesli taraftarların yanına koşmuş oldukları…
Birisi dedi ki Amerika maçında serbest atışları kaçırdı, Onun için bunlar oluyor. Ben de diyorum ki, yok artık !!!
Gerçekten her ortamda olaylara çok acayip reaksiyonlar veren bir toplum olduk. Bunun nedenlerini elbette bir çoğumuz biliyoruz. Bu reaksiyonların tamamı toplum ve birey olarak bizi birbirimizden çok uzağa hatta ‘düşmanlığa’ kadar götürdü. Kendi içimizden çıkardığımız değerleri birer birer yok ediyoruz. 10.000 Türk taraftarına yuhalattığımız bu milli takım kaptanı çocuğumuzu biz zaten her pazardan her gün buluyoruz değil mi ? Öyle mi oluyor bu işler? Macaristan ile oynadığımız ilk maçta 22 sayı atan ve sonra bizim Avrupa Şampiyonasına gitmemizi sağlayan deplasmandaki Macaristan maçında 33 sayı atan bu çocuğa, kaptana kim sahip çıkacak? Belli ki Efesli yöneticiler, hatta Başkanları dahil oralı değil… Ya federasyon yetkililieri? Şunu mu diyecekler: Zamanı geldiğinde sen gel, milli takımda bizim için ve bu salonda seni yuhalayan ve yuhalatanlar için canını dişine tak, oyna, sonra bakarız. Neye bakacaksınız, zaten hiçbir şeye baktığınız yok. Son yılların basketboldaki en büyük rezaleti yaşanmış altyapılarda küçücük çoçuklar için oynar / oynamaz borsaları oluşturulmuş, siz kafanızı başka yöne çeviriyorsunuz.
Maçta önümde oturan Anadolu Efes eşofmanlı gencecik muhtemel 3 altyapı oyuncusu çocuk Cedi’yi yuhalarken, “zamanı geldiğinde bizi de yuhalatırlar mı?” diye akıllarına gelmiş midir ? Neden maçta tek yuhalanan Nunn – Sloukas- Mitoğlu hatta Ömer değil de senin kendi içinden çıkarttığın ender değerlerden biri olan Cedi? Aklıma daha da kötü şeyler geliyor ama yazıp da içimi daha da kirletmek niyetinde değilim.
Bu çocuk değil mi NBA’de ve profesyonel hayatında kazandığı paralarını bu ülkeye getirip, hem de çok değerli bir proje oluşturmaya vesile oldu. Cedi Osman spor okulları ve spor kulübü kurdu. Yüzlerce çocuğa spor yaptıran , onlarca profesyonele istihdam sağlayan bir yapı ile ülke sporuna ve ekonomisine katma değer oluşturdu. Bu çocuk bunları hak ediyor mu ? Birçok oyuncunun profesyonel kariyerleri boyunca özellikle yurt dışında kazandıkları ile ilgili ne yapacaklarını söyleyemeyiz. Böyle bir hakkımız elbette yok. Emin olun, ülke olarak bu tip değer verdiğimiz faal veya eski sporcuların hiçbiri, Cedi’nin eline su dökemez bu konuda.
Basketbol medyası da ilginç bir şekilde birkaç kişinin dışında bu çirkin süreci desteklercesine yorumlar yaptı. Sadece bir tek birşey söyleyeceğim, bir basketbol yorumcusu maçtan sonra “Ergin Ataman’a yapılanlar için haksızlık” yorumu yapan Cedi için ‘zaten bu ülkede doğmadı, milli takım kaptanı oldu. Bu toplara girmesine gerek yok, susup oyununa baksın’ tarzında açıklama yaptı.
Coştuk, hakikaten coştuk !
Toplum olarak, birey olarak, sporsever olarak.
Uçuyoruz adeta !!!
Biraz içimizde ahlak – vicdan kaldıysa artık normal insan gibi hareket etmeye çaba göstersek, ne dersiniz fazla birşey mi istemiş olurum… !!!
Cedi’ye tepkiler aşırıya kaçtı tamam da onun da hataları oldu bunu da kabul edelim. Milli takıma ona ihtiyaç olduğu halde takımı sanki Nba finali veya her maç 40 dakika oynamış gibi yorgunum diye gelmemesi normal mi? Nba’deki son maçıyla milli takım kampı arasında iki aydan fazla da zaman vardı. Sezon başı turnuvada Türkiye aleyhine pankart açılan kısımda taraftarlarla beraber milli takıma gelmeyen,telefonlara dahi çıkmayan Ömer ile birlikte sevinmeleri de kabul edilir şey mi, dil bilmiyorlar tamam da gözleri de mi yok? Oradaki ilk maçtan sonra sevinme dozunu kaçırması olacak şey mi? Bir yunan ülkesinin takımını yenince o şekilde sevinir mi sizce? Efes taraftarlarına saldırı olduğunda kimse gidip olaya müdahil olsun diye beklemedi ama yazılı veya sözlü bir tepki vermesi beklendi tabii Ömer ve koçun da ama yapmadılar. Ayrıca annesinin Sırp olduğunu ve o nedenle Partizan maçlarını takip ettiğini söylemesi de hoş karşılanmamış olabilir. Sonuçta Cedi bu ülkenin vatandaşı ve milli oyuncusu, değerimiz, hatalar yaptı ancak yorumcu veya başkalarının ona bu ülkede doğmadı gibi laflar etmesi de doğru değil. Ülkemizde edep,adap,ahlak,etik gibi değerler büyük zarar gördü, 23 yılda her konuda iyice kötüye gidiyoruz, spor ve basketbol da bundan nasibini bolca aldı daha da alacak gibi maalesef.
Kaleminize sağlık.