Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız,
Meclis’in açılmasını engellemek için, 10 Nisan 1920’de Osmanlı Saray Hükümeti fetva yayınlayarak Mustafa Kemal Atatürk ve etrafındaki milli mücadelede yer alan tüm kahramanları “dinsizdir, katli vaciptir ve bunları katledenler cennete gireceklerdir” diye İngiliz uçakları ile tüm Anadolu’ya uçakla bildiriler attırır.
Bu bildirileri okuyan Anadolu’nun bir kısım saf halkı ve hainler, altmışa yakın yerde isyan çıkarır. Yirmi büyük ayaklanmanın hedefinde Kuvayi Milliye vardır.
Bu isyanlara ek olarak İstanbul Saray Hükümeti 18 Nisan 1920’de Kuvayi Milliye’yi yok etmek için Kuvayı İnzibatiye’yi kurar. Kuvayı İnzibatiye’yi finanse eden İngilizler ayaklanmalar yaptırıp, hastanelerde yatan Kuvayi Milliye subaylarını meydanlarda linç ederek öldürürler.
Bu zor şartlarda Atatürk’ün vazgeçmeyen, kararlı karakteriyle 23 Nisan 1920’de (aslında BMM açılması 22 Nisan 1920 olarak planlanmıştı) saray hükümetinin tüm engellemelerine rağmen Ankara halkının yoğun katılımı ve coşkusuyla BMM açılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan bu tarihi gün Mustafa Kemal Atatürk tarafından ülkenin geleceği olarak gördüğü çocuklara armağan edilmiştir.
Atatürk’e göre “VATANI KORUMAK ÇOCUKLARI KORUMAKLA BAŞLAR”, çocukları her türlü ihmal ve istismardan korumalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır.
Atatürk’e göre “çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır.”
Atatürk zorlu savaş yıllarından itibaren birçok çocuğun hamiliğini/koruyuculuğunu üstlenmiş ve çok sayıda manevi çocuğa sahip olmuştur.
Atatürk çocukları geleceğin “gülü”” yıldızı” ve “yüceliş ruhu” olarak adlandırmıştır.
17 Ekim 1922’de çocuklara şöyle seslenmiştir;
“Küçük Hanımlar, Küçük Beyler!”
“Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir yüceliş nurusunuz. Yurdu asıl nurla dolduracak olan sizsiniz. Kendinizin ne denli önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız sizlerden çok şey bekliyoruz.” *
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız,
Cumhuriyet ilan edilir edilmez, şehit çocuklarına sahip çıkabilmek için Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulmuş, hemen bir yıl sonra bağış toplayabilmek için “23 Nisan çocuk günü” ilan edilmişti. 23 Nisan 1929’da çocuk bayramına dönüştürüldü.
Sadece bir günlük bayramla bırakılmadı…
Yedi gün yedi gece, çocuk haftası ilan edildi.
Etkinlikler çığ gibi büyüdü, tüm yurda yayıldı.
Himaye-i Etfal ‘in bu devasa organizasyonu tek başına yapabilmesi artık mümkün değildi. Balolar, konferanslar, anne eğitimleri, müsamereler, yarışmalar, şenlikler içeren kapsamlı kutlamaların organizasyonu, dönemin en büyük sivil toplum kuruluşu Türk Ocakları’na verildi.
Çocuk Haftasının ilk sürprizi şuydu…
Türk Ocakları Yönetimi 23 Nisan’da çocuklara bırakıldı.
Bugünkü çocukların “koltuğa oturma geleneği” böylece ortaya çıktı.
Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin sadece üç kuruşluk rozet satarak başladığı macerada, yedi yıl gibi çok kısa sürede, 300 binden fazla şehit çocuğuna ulaşıldı. 1929 yılı itibariyle, 300 binden fazla yetime düzenli olarak kitap, elbise, çamaşır, oyuncak, süt, yemek ve şeker dağıtılıyordu.
Himaye-i Etfal sayesinde herkes gücü ölçüsünde amca, teyze, dayı, hala olmuş, şehit çocuklarının elinden tutmuş, bağışta bulunmuştu.
Cumhuriyet vizyonuyla “dünyanın en büyük ailesi” kurulmuştu. **
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız,
Çocuklarımıza armağan edilen “dünya tarihinde tek çocuk bayramı” olma özelliğini taşıyan 23 Nisan, aynı zamanda evlatlarımıza olan güvenin göstergesidir.
23 Nisan 1920 halkın kendi iradesini, milli egemenliği eline aldığı gündür.
23 Nisan 1920 Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı gündür.
23 Nisan 1920 egemenliğin saraydan-tek kişiden alınıp kayıtsız şartsız millete-BMM’ne verildiği gündür.
Bugün gelmiş olduğumuz noktada insanlarımızın yasal zorunluluk ve mecburiyetler dışında, gönülden bir şekilde 23 Nisan ve diğer ulusal bayramlara sahip çıktığını görmekteyiz.
Bu durum Türk milletinin ne kadar vefalı ve milli değerlerine ne kadar sahip çıktığını göstermesi açısından çok önemlidir. Bununla ne kadar gurur duysak azdır.
Başta biz öğretmen, antrenörler olmak üzere, anne ve babalara düşen çok önemli görevin;
“Çocuklarımıza milli egemenliğin, demokrasinin ne olduğunun anlatılması olduğunu düşünüyorum.”
Şunları hiç birimizin unutmaması gerekmektedir;
Milli egemenlik milletin kendi iradesini kendi eline almasıdır. Cumhuriyete sahip çıkmak önce milli egemenliğin tecelli ettiği meclise sahip çıkılmasıyla olur.
Bizler, Cumhuriyetin nasıl büyük zorluklarla kurulduğunu çok iyi bilen bir milletiz.
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin emanet edildiğidevrimci Atatürk’ün evlatlarıyız.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 104. Yılını coşkuyla kutlarken, dünyada çocuklara bayram armağan eden tek lider olan Mustafa kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Saygılarımla
Kaynak: * Sinan Meydan, Yalanlara, Çarpıtmalara, İftiralara Panzehir Gerçeğe Çağrı s.528-529
** Yılmaz Özdil, Anka Kuşu s.141-142