2024-2025 THY Euroleague play-off 4. maçında temsilcimiz Anadolu Efes kendi sahasında Panathinaikos (Yunanistan)’u 85-82 yenerek seride durumu 2-2’e getirdi. Dörtlü finale kalacak olan takım, 6 Mayıs’ta Yunanistan’da oynanacak son maça kaldı.
Serinin dördüncü maçında Anadolu Efes tribünlerinden gerek milli takım oyuncumuz Cedi Osman’a gerekse de A Milli Erkek Basketbol Takımımızın başantrenörlüğü görevini de sürdüren Sayın Ergin Ataman’a karşı çok ciddi protestolar vardı. Hatta özellikle Ergin Ataman’a karşı edep sınırlarını aşan küfürlü ve aşırıya kaçan saygısızca tepkilere de üzülerek şahit olduk. Sakinliğini koruyamayan Ergin Ataman’ın da gereksiz bir şekilde tribünlere karşılık vermesiyle birlikte, ortaya hiç de hoş olmayan görüntüler çıktı.
Anadolu Efes taraftarlarına, kendi kulüplerinin altyapısından yetişip de üst düzeyde oynayan ve A Milli Takımımızın kaptanlığına kadar yükselen bir oyuncuya karşı ne olursa olsun bu denli tepkilerde bulunmak yakışmadı. Daha da kötüsü ise seversiniz ya da sevmezsiniz o ayrı bir şey ama daha birkaç yıl öncesinde kulüpsel anlamda tarihi başarılar yaşattığından dolayı adeta omuzlarda taşıdığınız bir Türk antrenöre bu denli vefasızlık da ne sporun ruhuna ne de taraftarlığın doğasına uygun değildi.
Ergin Ataman’ın antrenörlük yaklaşımında özellikle çok önemli olan maçlarda hep bir gerginlik üzerinden kendi oyuncularını ve taraftarlarını motive etmek olduğunu en iyi Anadolu Efes taraftarlarının bilmesi gerekiyordu. Bu seride Panathinaikos taraftarlarını ve oyuncularını motive ederken (bu tarz antrenörlük yaklaşımını doğru bulmadığımı da ifade etmek isterim), benzer motivasyon şeklini Anadolu Efes’in başındayken de yaptığını onlarca kez şahit olduk. Yunanistan’daki maçlarda Anadolu Efes başantrenörü Luca Banchi‘ye karşı sarf ettiği sözleri doğru bulmadığımı da ifade etmek isterim. Yunanistan’daki maçta Türk taraftarlarımızın, Yunan taraftarlar tarafından uğradığı kötü davranışlar karşısında Ergin Ataman’ın tepki göstermesini beklediğimi de ayrıca ifade etmek isterim. Maalesef Ergin Ataman’dan böyle bir tepki gelmedi. İstanbul’da oynanacak maçlar öncesinde Anadolu Efes’in idari heyetinin (başta İsmail Şenol olmak üzere) ve kulüp yöneticilerinin seri boyunca herhangi bir tatsızlık yaşanmasının önüne geçilmesi adına önlemler almasının da gerekli olduğunu düşünüyorum. Demek oluyor ki, ortam bir hayli gergin hale gelmiş ve akl-ı selim şekilde davranacak hemen hemen kimse kalmamış!
Maalesef sporda yaşanmaması gereken ne varsa bu seride yaşandı, özellikle de dördüncü maçta… Vefasızlık, kulüp fetişizmi, holiganizm, kötü tezahüratlar, değerlerimize sahip çıkamama ve sporun ruhuna yabancılaşma… Yunan holiganların verdikleri tepkiler onların ne ölçüde taraftar olduklarını gösteriyorsa, yanlışa yanlış bir tutumla karşılıkvermek doğru bir yaklaşım olabilir mi?
Pekala, bir kulüp takımımızın maçında yaşanan bu tasvip edilmeyecek olayların meydana gelmesinin arka planında asıl ne olabilir? Tabii ki, ülke basketbolumuzu yöneten ve yönlendirenlerin basketbolumuzdaki öncelikler hiyerarşisini doğru belirlememelerinden kaynaklı olarak ortaya çıkan yabancılaşmadır.
Yıllardır yazılarımda ifade etmeye çalışıyorum, özellikle 2011 yılından sonra kulüp takımlarımızın yabancı oyuncu hegemonyası ile “ver parayı, al kupayı” anlayışı ile bu ülkenin değerlerini arka plana atarak A Milli Takımlar düzeyinde göz göre göre başarısızlığa göz yumulması ve kulüp takımlarının bencil ve popülist isteklerine boyun eğilmesi sonrasında ülke basketbolumuz hem erkekler hem de kızlar kategorisinde büyük bir gerileme yaşamaktadır. 26 Ekim 2016’da Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı seçilen ve üç dönemdir görevine devam eden Sayın Hidayet Türkoğlu ilk göreve geldiğinde; A Milli Erkek Basketbol Takımımız FIBA Dünya sıralamasında 8. sıradaydı ve 28 Mart 2025 tarihinde açıklanan FIBA Dünya sıralamasında ise 27. sıraya kadar geriledi. Benzer gerileme A Milli Kadın Basketbol Takımımız için de geçerli. FIBA Dünya sıralamasında 7. sıradayken, 9 Şubat 2025 tarihinde açıklanan FIBA Dünya sıralamasında ise 17. sıra yer alıyoruz. Ayrıca A Milli Takımlar tarihinde son 30 yılın en başarısız dönemini yaşıyoruz ki, özellikle A Milli Erkek Basketbol Takımımız maalesef son 30 yılın en başarısız dönemini yaşarken başantrenörlük görevinde Sayın Ergin Ataman bulunmaktadır.
Kulüplerimizin özellikle 2011 yılından sonra Avrupa kupalarında elde ettiği başarıalrda yerli oyuncuların figüran kaldığını, yabancı oyuncuların ise hegemonya kurduklarını görüyoruz. Kulüp takımlarımızın erkekler kategorisinde Avrupa kupaları tarihinde elde ettiği 8 şampiyonluğun 6’sının, 20 finalin de 17’sinin 2011 yılından sonra kazanıldığını görüyoruz. Aynı dönem de ise A Milli Takımlarımızın hem dünya sıralamasında ciddi anlamda gerilediğini hem de FIBA organizasyonlarında başarısız sonuçlar aldıklarını üzülerek görüyoruz. Oysa hem kulüpsel başarılar hem de ülke basketbolumuzun başarısını aynı anda sağlayabilecek bir sistem kurulabilirdi. Ülke basketbolumuzu birleştirici unsurlar yerine, basketbolumuzu ayrıştırıcı kulüp fetişizminin körüklenmesine de neden olunmazdı. A Milli Takımlarımızın başarıları amaçlanarak, basketbolumuzda öncelikler hiyerarşisi belirlenmiş olsaydı; ne milli takım oyuncumuz Cedi Osman ne de milli takım antrenörümüz Ergin Ataman bu tepkiye maruz kalırdı. Ne de Ergin Ataman bu denli kendini kaybedecek kadar tribünlere tepki verirdi.
Hem kulüpsel anlamda Anadolu Efes hem de antrenörlük anlamında Ergin Ataman ülke basketbolumuza yabancılaşmayı yaşatmışlardır (benzer durum özellikle başta EL olmak üzere, Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden diğer kulüp takımlarımız için de geçerlidir). Ergin Ataman yönetiminde Anadolu Efes’in iki EuroLeague şampiyonluğundan ilki olan 2020-2021 sezonunda yerli oyuncularımızın takım içerisinde aldıkları süre ancak %10,40 iken, 2021-2022 sezonundaki şampiyonlukta ise sadece ve sadece %2,32’ydi. Anadolu Efes’e ve Ergin Ataman’a 2021-2022 EuroLeague şampiyonluğu, EL tarihinde yerli oyunculara en az süre vererek şampiyon olan takım ve antrenör olma rekorunu da kazandırmıştı! Yıllarca ülke basketbolumuzun lokomotifliğini yapmış olan bir kulübün ve kazandığı üst düzey kupalarla ön planda olan bir Türk antrenörlüğün birlikteliğinden bu sonucun çıkmaması gerektiğini düşünüyorum.
Maalesef ülke basketbolumuz her açıdan değer üretmekten uzak bir şekilde büyük ölçüde tüketici anlayışa bürünmüş durumda. Tüketim kültürünün ve anlayışının hakim olduğu basketbolumuzda kendimize ait hiçbir değer üret(e)memeye, olan değerlerimizin de canına okumaktan çekinmemeye başladık… Çünkü bu tüketim kültürü, her şeyi anlık yaşayan ve hiçbir değer ölçütü tanımayacak hale getirmiştir. Kulüp takımlarımızın yabancı oyuncu hegemonyası altında ve kendi ülke basketbolumuza yabancı kalarak elde ettiği başarıların hiçbir kalıcılığı ve değeri olmadığının en net göstergesinin, son yaşanan olaylardan da acı bir şekilde görebiliyoruz. Ergin Ataman’ın son Anadolu Efes döneminde (2017-2023) çok daha kalıcı işlere imza atılabildiğinden söz edemeyeceğimizi söylemek zorundayız. Eğer, bir dönem yerli oyuncu yetiştirerek ülke basketbolumuza değerler üreten ve ülke basketbolumuzun lokomotifliğini yapmış olan bir kulüp, bu özelliğini kaybetmeden de başarılar hedefleseydi ve bir dönemler altyapılarda görev almış bir antrenörümüz de ülke basketbolumuza değerler yetiştirmeyi bir sorumluluk olarak görerek her anlamda ülke basketbolumuza katkı sunmayı görev edinseydi, hem kulüpsel anlamda hem de antrenörlük anlamında ülke basketbolumuzda kalıcı işlere imza atılmış olunurdu diye düşünüyorum. Son yaşanan olaylar, ülke basketbolumuza değer üretmek yerine sadece kulüpsel başarıların hedeflendiği ve yabancılaşmanın yaşandığı bir anlayışın, aslında hiçbir kalıcılığı olmadığının, duygusal bir bağ kurulmadığının ve değer görmediğinin de göstergesi değil mi?
Değer üretemeyen, kendi değerlerine sahip çıkamayan ve düşünce anlamında da kendi değerlerine yabancılaşmış bir ülke basketbolumuzun, ne kendi içerisinde ne de dünya çapında değer görmesi mümkün değildir. Tüketici bir yapıda ve sürdürülebilirlikten uzak olan kulüpsel başarıların, ülkemizin öncelikleriyle uyuşmadığı da çok açıktır. Ülke basketbolumuzun, ülkemiz gerçeklerinden kopuk bir yapıda olmasının, ilerleyen süreçlerde basketbolumuzda başta kulüp fetişizmini arttırıcı bir ayrışma olmak üzere daha büyük sıkıntılar yaşanmasına sebep olacağını ön görmek de zor olmasa gerek… Oysa hangi spor branşı olursa olsun öncelik A Milli Takımlar düzeyinde başarı ilk öncelik olmalı ki, sporun bütünleştirici ve milli değerleri arttırıcı özelliğinden yararlanabilelim…
Her şey Türk basketbolu için. Her şey A Milli Takımlarımız için.
Ataman bizzat kendi yarattığı toksik taraftar profilinin kurbanı oldu. Etme bulma dünyası…
Efes Taraftarı çocukları ve aileriyle maça gelen elit insanlar bırakın Ergin hocayı yabancı bir takıma oyuncularına ve hocasına küfür edilmesi bu salonda.Bende maçtaydım ve bir sürü fenerbahçeli formalı insan vardı küfür edenlerde bu gruptu zaten ergin hoca mola alsana diye bağıran 40-50 kişilik üni fb tişörtü olan gruptu lütfen bizim maçlarımıza gelmeyin burayıda kirletmeyin.
Masal anlatma, bir sürü çekim izledik kaçında Fb formalı bilmem neli vardı? İlla Fb’yi işin içine çekeceksiniz de yemezler. Ayrıca tribünler koro halinde küfür etmedi küfür eden taptığınız şeyhinizdi ve oğlu da Efes için çöp dedi o da mı Fb’li?