Şampiyonadan haftalar öncesinde bir gündü. Şimdi tam hatırlayamadım.
TBF Yetkililerinin, bazı KBSL coachları ve kulüp ilgililerinin ve diğer paydaşların da olduğu kalabalık bir grup olarak kendi içimizde sohbet ediyor, o günlerde hız kazanan altyapı faaliyetleri ilgili görüşleri paylaşıyorduk.
Konu o sırada Kadınlar Euro 2023’e hazırlanan A Kadın Milli Takımına geldi. Bana sorulduğunda içtenlikle şu yanıtı verdiğimi hatırlıyorum.
“Grup aşamasından çıkmamız başarı olur.”
Bu görüşü duyanların bir bölümü gruptan çıkabileceğimizi, diğerleri de eleme turunu geçerek çeyrek final için şansımız olabileceğini düşündükleri cevabını verdi.
Benim cevabım şu oldu:
“Değerli arkadaşlar, bugün kadın basketbolunda A Milli Takım segmentine yön veren dinamiklere baktığımız zaman, oyunculara genele yayılan şekilde katma değer kazandırma anlamında trend değişikliğini sağlayacak, yapısal sorunlarımızı iyileşme yoluna sokacak bir uygulama görmüyoruz. Bu nedenle son iki Avrupa Şampiyonasından daha iyi bir iş yaparak gruptan çıkmamızı başarı olarak değerlendirmek gerekir.”
Kadınlar Avrupa Şampiyonası başladı.
İlk maçta Tilbe Şenyürek’in daha ilk dakikalarda yaşadığı sakatlık iyi bir haberci değildi. Tilbe deneyimi, dış şut tehdidi ve savunmada mobilitesi ile takımın önemli bir bileşeni idi.
İlk maçta Sırbistan önünde enerjik ve canlı oynasak da coachu ve oyuncuları iyi tanıyanlar kurguda yolunda gitmeyen, eksik bir şeyler olduğunu hissetmişti.
Takım ilk maç olmasına rağmen Türk Kadın Milli Takımlarının en karakteristik özelliği olan sert ve sürdürülebilir (maç sonuna doğru direnci artan) savunma kurgu ve odaklanmasından oldukça uzak bir görüntüdeydi. Savunmaya verilen önem aynı zamanda coach Ekrem Memnun’un sahip olduğu “etiketlerin” önde gelenleri arasında olduğu için bu durum benim adıma olumlu bir işaret değildi.
Daha sonra son çeyreğinde çok iyi savunma yaptığımız Macaristan maçı geldi. Yine de bitime 1.15 kala 67-62 gerideydik.
2001 Doğumlu forvetimiz Elif Bayram önce skoru 67-64 yaptı ardından savunmada topu bloklayıp topu kazanmamızı sağladı.
Tamam mı devam mı diyeceğimiz hücumda Alperi Onar oyuna girdikten 40 saniye sonra maçın en kritik şutunu gözünü kırpmadan 3 sayılık isabete dönüştürünce skoru eşitlemenin ötesinde psikolojik üstünlüğü de ele geçirdik ve daha sonra da 69-68 skorlu galibiyet geldi.
O kritik şutu sonrasında Alperi Onar’ın yüz ifadesini fark eden az sayıda dikkatli göz ise “eyvah” dedi.
“Eyvah” dedik zira Alperi’nin yüzünde coşku ve mutluluk yerine orada bir şeylerin tam yolunda gitmediğine işaret eden düşünceli bir ciddiyet vardı.
Konunun ne olduğu, İspanya hazırlık maçı sırasında ve sonrasında yaşananlar sonra bilgimize ulaştı.
Nitekim Macaristan’ın Sırbistan galibiyeti sonrası gruptan çıkma maçı konumuna gelen Slovakya maçı bir hayal kırıklığı ile sona erdi.
McCowan’ın yavaş ayakları üzerine hücum stratejisi kuran Slovakya, eşleşmeli alan savunmasında gereken odaklanma, direnç ve enerjiyi ortaya koyamayan takımımız önünde 80-66 kazanarak bizi turnuva dışında bıraktı.
Sonuç olarak şunu söylemek gerekiyor.
Türk Kadın Milli Takımına kim head coach olursa olsun bu kişinin hata yapmaması gereken iki konu var:
Birincisi takımın oyun karakteristiği çerçevesinde en optimum guard rotasyonunu oluşturmak. Diğeri de savunma kurgusu.
Elbette TBF’nin Alperi Onar – Sevgi Uzun sonrası ya da bu ikiliye destek için oyun kurucu alternatiflerini araması doğru. Bununla birlikte bu tür arayışların bir yolu bir yöntemi bir dozajı var.
Bakın biz buraları aşamaz, geçemezsek çok kişi tarafından asıl sorun olarak görülen “devşirme oyuncu” seçimlerine sıra gelmez. Sahada da “iş akışı” diye bir şey var.
Ben kadın basketbolunun hepsi birbirinden önemli sorunlar listesine oyun kurucu pozisyonun da eklendiğini yıllar önce ilgililer ile paylaştım.
Daha Sevgi Uzun U18 Milli takımında oynarken, (Alperi Onar’ın son 2-3 yıldaki büyük çıkışı öncesinde) Sevgi Uzun’un ardından kimlerin geleceğini görmekte zorluk yaşıyorduk. Hala yaşıyoruz.
Yarın öbür gün (zaman akıp gidiyor) bu şampiyonada özellikle ofansif anlamda zaman zaman etkili oynayan Derin Erdoğan’ın yanına A Milli Takımda arkadan gelecek kimleri monte edeceğimizin hala arayışı içindeyiz.
(Bu anlamda önümüzdeki U20 Avrupa Şampiyonasında göreceğimiz performanslar çok ama çok kritik olacak)
Son olarak da şunu ekleyerek bitireyim;
Bu turnuva sonunda “sakatlarımız vardı, şanssızlık yaşadık” geri bildirimi ile ayrılır ve almamız gereken dersi bu kez de alamazsak Euro 2025’de “daha iyisini” yapamayız.
Eski jenerasyon coachların X ve Z Kuşaklarını iyi anlaması gerekiyor.
Artık “gençlik” sizin geçmişte ne yapıp ne yapamadığınızla, 10 sene evvel hangi kupayı aldığınızla, kafanızdaki dikey hiyerarşik model ile zerre kadar ilgilenmiyor.
Bugünün genç oyuncularından verim almak için onların kariyer ve performanslarına saygı göstermek, bu saygının gereğini ortaya koymak, işinizi adil ve iyi yaparak birey ve grup olarak bu oyunculara değer eklemek zorundasınız.
Bu olmazsa, bu konular iyi anlaşılmazsa, alışkanlıklar ve eskimiş bakış açılarının esiri olmaya devam edersek malzemesi insan olan bir performans alanında istenen sonuçları almamız mümkün olmaz.