Hüseyin Alp’in hikayesinden önce rahmetliyi tanıtalım.
Sivas’ın Kangal ilçesinden basketbolcu adayı olarak İstanbul’a geldiğinde 26 yaşındaydı. Boyu 2.15’ti ama bırakın basketbol topunu, hiçbir spor enstrümanıyla tanışıklığı yoktu.
Daha once büyük kentlere panayırlarlar için gitmiş, “Canavar Adam zincirleri kopartıyor.” gösterisini çadırlarda sergilemişlerdi. Baba’yı eğreti bir zincirle bağlıyorlar, o da yalandan bağırarak zaten ucu bağlı olmayan zinciri güya kopartıyordu.
1960’lı yıllarda ülkenin en iyi takımı olan İTÜ tarafından keşfedildi ve bir sure basketbol öğretildikten sonra maçlara çıkmaya başladı. Yavaştı ama çok yetenekliydi. Kısa zamanda Türkiye‘nin en etkili uzunu oldu. Serbest atışları belinin hizasından karpuz gibi atardı. Milli Takımın vazgeçilmez oyuncusu oldu. 73 defa ay-yıldızlı formayı giydi.
Bir tosbağa arabası vardı (Walkwagen).. Ön koltuğu denizli escort iptal ettirmiş, arka koltukta oturarak kullanıyordu.. Daha sonra da aynı espri içinde Renult reklamlarına çıkmıştı.
O dev adam pamuk gibi yürek taşıyordu. 1983’te 48 yaşında vefat etti. Nur içinde yatsın.
Gelelim hikayemize.
O yıllarda İTÜ sürekli şampiyon olur ve Avrupa Kupası maçlarına katılırdı.
Bir Avrupa dönüşü Baba Hüseyin elinde evrak çantası gibi tuttuğu TV alıcısı ile gümrükten geçerken gümrük muhafaza memuru durdurur: “Siz geçen hafta da TV getirmiştiniz” (Yurt dışından yılda birden fazla TV alıcısı getirmek yasaktır)
Baba o kalın sesiyle cevap verir: “Siz beni bir başkasıyla karıştırıyor olmayasınız”
Alp’in boy 2.15’tir ve o tarihte Türkiye’de 2 metrelik basketbolcu bile bulunmamaktadır.
Galiba başkasıyla karıştırıyorsunuz
- Reklam-
- Reklam-