İsmet Akpınar, Almanya altyapı milli takımlarından bu yana takip ettiğimiz bir oyuncu. Ahmet Çakı’nın Alba Berlin koçluğu sırasında ilgimiz daha da artmıştı. Şimdi ise o biz BSL oyuncusu. Geçen sezonu Beşiktaş’ta geçirmiş, özellikle son bölümü çok iyi oynamıştı. Bu sezon da İsmet’i Bahçeşehir forması ile izleyeceğiz.
İsmet’le konuşmadan önce birlikte çalıştığı koçlara sormuş ve “Antrennmanı çok seven, disiplinli, her koçun kadrosunda bulundurmak istediği bir oyuncu” yorumunu almıştık.
Mutlu Akpınar’ın da kardeşi olan İsmet Akpınar’la yaptığımız söyleşi aşağıda…
- Mutlu 13 yaşındayken sen Almanya’ya gittin. Basketbola başlaman nasıl oldu? Abini seyretmedin ama belki uzaktan onu örnek aldın?
Çocukken abimi televizyondan izliyordum. Normalde Almanya’da futbol çok popüler. Ben de babama “futbol ve basketbol oynamak istiyorum” dedim. Babam ise birini seçmemi istedi. Ben de abimi örnek alıp basketbolu seçtim. - Almanya’daki altyapı organizasyonundan bahseder misin? Türkiye ile karşılaştırdığında olumlu-olumsuz ne farklılıkları var? Sonunda da genç yaşı dolanların gelişimlerini sürdürebilmeleri için Almanya’da farklı sistem var mı?
Almanya özellikle son 5-6 senedir altyapılar çok iyi çalışıyor. Nitekim Avrupa’da üst sıralara oynamaya başladı. Basketbola 8 yaşında BC Hamburg’da başlamıştım, 15 yaşındayken 3. Lig takımında oyanmaya başladım. Liseyi bitirince Alba Berlin’e geçtim. Genç yaşımı doldurunca Alba’daki ilk sezonumda fazla süre alamadım ama bu arada kulübün 3. Lig’deki takımında yer aldım. İkinci senemden itibaren sürem arttı ve sonra 25 dakikaya çıktım. Hem Alman Ligi’nde, hem Eurocup’ta çok genç oynamaya başlamam bana çok şey kattı. Almanya’da kulüplerin alt liglerde ikinci takımları olduğu için oyuncuların oynamaması ve sadece oturması söz konusu değil. - Türkbasket’e verdiğin röportajda 14 yaşındayken Almanya Milli Takımı için teklif aldığını, abin vasıtasıyla TBF ile temas kurduğunu ancak seni istemediklerini öğrenince de Almanya’nın teklifini kabul ettiğini söylemişsin. Biraz o günleri anlatır mısın? Ayrıca bir de Gaziantep‘te Türkiye’ye karşı çok iyi oynadığın bir maç var…
U15 milli takımına seçildim ama ben Türkiye Milli Takımını istedim. Abimle konuştum, 1995 jenerasyonunda çok oyuncu olduğu gerekçesiyle beni istemediler. Çok üzüldüm ve mecburen Almanya Milli Takımına girdim. Gaziantep’te U16 turnuvası vardı, Türkiye’ye karşı çok iyi oynayıp 20 sayı atmıştım. Bu maçtan sonra beni Türk Milli Takımının kampına çağırdılar. Kırılmıştım ama gönlüm Türk Milli Takımından yanaydı. Sivas’taki kampa katıldım. Türkçem kötüydü, benle fazla ilgilenmediler, hatta iyi davranmadıklarını dahi söyleyebilirim ve sonuçta kendimi yalnız hissettim. Alman Milli Takımında kaptandım. Bu nedenlerle Almanya’yı seçtim. - Almanya’da bütün maçlar dolu tribünlere oynanıyor. Demek ki Almanya basketbolu çok seviyor. Türk ve Alman basketbolunu hem oyun olarak, hem organizasyon ve ambiyans olarak kıyaslar mısın?
Türkiye Ligi’nde oyuncular daha yetenekli, Almanya ise daha fiziksel. Türkiye’de ofensif oyuncular çok daha iyi. Burada ilk 8 takım çok iyi, Almanya’da ilk 4 dışındakiler vasat. Buna karşılık Almanya’da organizasyon, pazarlama, sosyal medya, reklam çalışmaları çok daha yukarıda. Almanya’da bütün maçlar dolu tribünlere oynanıyor, Türkiye’de sadece derbiler doluyor.
Alman Milli Takımında Dennis Schröder, Daniel Theis, Maxi Kleber gibi oyuncularla birlikte oynadın. Bu oyunculardan söz eder misin? Hem basketbol, hem kişilik olarak… Schröder sahada hiperaktif, saha dışında nasıl? Theiss’i izliyor musun?
- NBA’i fazla seyretmiyorum. Schröder çok iyi bir insan, tanımayanlar tipinden dolayı farklı görebilirler ama kalbi çok temiz, Ailesine, Afrika’ya, Almanya’daki eski kulübüne destek oluyor. Birlikte ve karşılıklı oynadığım en iyi oyuncu. Çok hızlı, kolları inanılmaz uzun. Alman Milli Takımında egolu oyuncu yok. Daniel Theis ve Maxi Kleber için de hem çok iyi oyuncu, hem çok iyi insanlar olduğunu söyleyebilirim.
- Geçen sezon Beşiktaş’a geldin ve BSL’de oynamaya başladın? Sana neler farklı geldi?
- Ailemin uzakta olması beni kocaman şehirde biraz zorladı. Kolay değildi. Ivanovic de zor koçtu, antrenmanlar, oyuncuya baskısı zorladı. Çok iyi antrenör ama olmadı. Burak Abi geldi, ikisi için de, benim için de iyi oldu ve istediğim basketbolu oynamaya başladım. Bir başka zorluk İstanbul trafiği idi ve alışmak için İstanbul şoförü gibi olmak gerekiyordu. Ben de İstanbul şoförü oldum. İstanbul’da trafik fazla zaman alsa da şehir, yemekler gerçekten çok güzel. İyi ki gelmişim.
- Yeni sezonda Bahçeşehir formasını giyeceksin. Yeni takımını ve kulübün organizasyonunu nasıl buluyorsun?
Yeni takımız ve kaliteliyiz. Hedeflerimiz yüksek… Önce play-off, sonra ilk 4. Eurocup’ta zor gruptan çıkıp yolumuza devam etmek… Oldukça profesyonel bir kulüpteyim, iki aydır en ufak bir aksama görmedim. - Kişisel olarak hedeflerin neler?
Daha üst seviye oyuncusu olmak. Anadolu Efes, Fenrerbahe gibi kulüplerde, yani Euroleague‘de oynamak isterim. - Kasım ayında Alman Milli Takımı’na gidecek misin?
Koç beni aradı ve kampa katılmamı söyledi. Şartlar izin verirse oynayacağım. - Neleri iyi ve kötü yaptığını düşünüyorsun?
Floater ve üçlüklerim iyi ama temaslı bitirişlerim zayıf, kontağa alışmam lazım. Sayı atıyorum, asistimi geliştirmek istiyorum. - Piyano merakından da söz et…
3 senedir çalıyorum ve inanılmaz dinleniyorum. Klasik müzik çalmaktan çok hoşlanıyorum…
(24-09-2020)