Şehmus Hazer Türk basketbolu için ‘‘gelecek vadeden oyuncu”dan çok daha fazlasını ifade ediyor zira Batman’da doğup büyüyen Şehmus, Güneydoğu Anadolu’da yapamayacağına inandırılmış çocuklara, antrenörlere ve velilere tutulmuş bir el feneri gibi. 1999 doğumlu oyuncumuz; çocukların kafasına ‘‘Şehmus yaptıysa ben neden yapamayayım ki?” fikrini, antrenörlere de ‘‘Benim çocuklarım da Şehmus gibi adını tüm ülkeye duyuracak.” hissiyatını verdiğinde Necip Kapanlı’nın deyimiyle ‘‘Şehmusları Batman’da yetiştirdiğimiz gün” gelmiş olacak. Bu noktada Türkiye’nin her noktasından oyuncu çıkabileceğine inanan ve araştıran Banvit kulübüne ve şu an Bandırma Kırmızı’nın başında olup öncesinde altyapıdan sorumlu olan Ahmet Gürgen’e ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Banvit, geçmişte gösterdiği emeğin karşılığını, çocuğunun işe başlamasına sevinen bir anne gibi, onları gönül rahatlığıyla sahaya atarak alıyor. Artık topu Şehmus’a bırakmanın vakti geldi sanırım, keyifli okumalar.
Son dönemde Türkiye’de ismi en çok anılan oyunculardan birisin. Genç bir isim olarak hakkında bu kadar çok konuşulması nasıl hissettiriyor, yorumları okuyor musun?
İnsanların benden bahsetmesi, olumlu veya olumsuz yorum yapıyor olmaları gerçekten güzel bir his. Sanırım her insan kendisiyle ilgili bir şeyler söylenmesinden mutluluk duyuyordur, benim için de bu şekilde. Yorumları özellikle aramasam da karşıma çıkıyor zaten, tavsiye niteliğinde olanlara daha dikkatli bakıyorum.
Bu kadar gündemde olman saha içindeki motivasyonunu etkiliyor mu peki?
Çok etkilemiyor açıkçası. Sahaya çıkarken daha önce nasıl hissediyorsam şimdi de öyle, benden bahsedilmiyormuş gibi yani…
Seninle ilgili yorumlarda‘‘Oyun neyi gerektirirse onu yapıyor.” deniliyor. Bu genelde tecrübeli isimler için söylenir, sen biraz istisnasın sanırım…
Bu durum en başta kendine güvenmekle alakalı bence, sonrasında koçunuzun size duyduğu güveni hissetmeniz lazım. Bununla birlikte genç olduğumuz için insanlar bize umut dolu gözlerle bakıyor ve o platforma yeni çıktığımız için ne yapacağımızı bilemediğimiz zamanlar olabiliyor, o noktada akışına bırakıp kaybedecek bir şeyim olmadığını aklıma getiriyorum. Şans geldiğinde olumsuz değerlendirirsem bir şey değişmez ama fırsatı olumlu yönde kullanırsam bu bana ileride daha fazla süre olarak döner. Zaten ilk aşamada koçunuz da tecrübesizliğinizin farkında olduğu için sizden olağanüstü şeyler beklemiyor.
Necip Kapanlı da senin için ‘‘Refleksleri o kadar kuvvetli ki 100 metreci olsa sürekli fodepar yapardı.” dedi. Gerçekten sahada en çok dikkat çeken özelliğin hızın, çocukluktan mı geliyor bu özellik?
Çocukken futbol oynuyordum, o zaman da çok hızlı koşardım. Genetik bir özellik olabilir (Gülüyor).
Banvit’e gelişinde önemli rolü olan Koç Ahmet Gürgen de kararlılık yönüne vurgu yaptı. Buradaki ilk zamanlarında hangi özelliğinle öne çıktığını düşünüyorsun?
Önce hırsım koçun dikkatini çekmişti, sonrasında şutumla da öne çıktığımı düşünüyorum. Tabii yeterince hırslı olduğunuzda gerisi bir şekilde geliyor.
‘‘Rakibi sinirlendirmek eğlenceli geliyor”
Doğuş Balbay’dan sonra toplu oyuncuya baskı konusu en başarılı oyunculardan birisin. Bunun tek sebebi hızın olması gerek, oyunu okuma becerisi de önemli sanırım…
Bence en önemlisi istek. Bir de o mücadelede rakibi zora sokmak, sinirlendirmek ve bir şeyleri yapamayışını görmek bana eğlenceli geliyor. Bunlar hoşuma gittiği için savunmadaki arzum da aynı oranda artmış oluyor.
Bu mücadelecilik TBL‘nin kattığı bir özellik mi? Basketbol orada çok sert oynanıyor malum…
Aslında Banvit kulüp altyapısında genel olarak bu durum var. Ahmet abiyle (Gürgen) idmanlarımız sürekli itişmeli kakışmalı, vurdulu kırdılı geçerdi. Bu da savunmama çok büyük katkı sağladı.
Artık yavaş yavaş rakipler de sen, Rıdvan ve Erkin’e önlem almaya başlayacak. Hazır mısın?
Her zaman! Bununla birlikte rakip takımın size değer atfedip takımları için sizi bir tehlike olarak görmesi genç bir oyuncu için gerçekten gurur verici.
Koçunuz Filipovski oyuncuların daha özgür hareket edebilmesi bakımından menajer, ailelerin rolünü çok vurguladı. Bu konuda senin fikirlerini alabilir miyim?
Profesyonel hayatınızda menajeriniz, günlük yaşamınızda da aileniz olmazsa olmazlardan. Fakat onları saha içinden uzak tutmalısınız ve işin basketbol kısmında kendi fikirlerinizle var olmalısınız. Saha dışında ise menajer ve ailelerin önemi büyük tabii.
Filipovski’nin psikolojiye yoğun bir ilgisi var, senin kişisel gelişimine nasıl katkıları oldu peki?
Koçla profesyonel hayatın nasıl olacağıyla ilgili ve sabretmem gereken zamanlara dair konuşmalarımız oluyor. Bana özellikle bu konularda yardımcı olduğunu söyleyebilirim.
‘‘Obradovic emekli olmadan birlikte çalışmak isterim”
Karşılaştığınız başka bir ikilem de eğitim-spor konusunda. Bunu bizzat yaşayan biri olarak sen neler söylemek istersin, eğitimine devam edebilenler arasında mısın?
İkisini bir arada yürütmek çok zor fakat götürebildiğiniz yere kadar eğitiminizi ilerletmeniz gerekiyor. Hayat sürprizlerle dolu ve basketbol dışında da bir alternatifiniz mutlaka olmalı. Eğitimin önemi de bu noktada daha fazla ortaya çıkıyor. Kendime dönecek olursam şu an Haliç Üniversitesinde eğitimime devam ediyorum.
NCAA‘e gitme gibi bir planın oldu mu hiç?
Hiç düşünmedim, zaten kafamda da Amerika‘ya gitme fikri yoktu çünkü kendimi öncelikle Avrupa arenasında kanıtlamak istiyorum.
O zaman hedef Euroleague mi diyelim?
Hedefim öncelikle Banvit A Takımının değişmez bir parçası olmak ve Kulübüme kupa kazandırmak. Sonrası için Euroleague ve hatta NBA’e gitmek diğer oyuncular gibi benim de hayallerim arasında.
Başka bir klasiğimize geçecek olursak koç olarak “Bu isimle çalışmalıyım.” dediğin birisi var mı?
Her oyuncunun söylediği üzere ben de bu soru için Zeljko Obradovic cevabını verebilirim. Umarım kendisi emekli olmadan önce birlikte çalışmak nasip olur.
Bandırma’ya şehir dışından gelen oyuncular ailelerinden ayrılıp ayrılmama konusunda bir karar sürecinden geçiyor. Bununla birlikte geçen sezon senin de bulunduğun U-18 milli takımında ilk 5’in 4’ü Banvit oyuncusuydu. Buradan yola çıkarsak aileler çocuklarını buraya gönderirken daha az çekinebilirler değil mi, sonuçta burası genç milli takım kadrosundan da anlaşılacağı üzere bir basketbol fabrikası görünümünde…
Çocuklar anne-babalarına yeterli olgunluğa eriştiklerini hissettirdikleri zaman böyle bir ayrılık gerçekleşebilir. Bu olduğu takdirde ailelerin çocuklarını kulüplere göndermesinde bir sakınca yok. Ama dediğim gibi zamanının gelmesi lazım. Tabi bu seçim için Bandırma şehri ve Banvit organizasyonu en doğru adres. Burası dediğiniz gibi aile sıcaklığında bir basketbol fabrikası.
Peki sen kaç yaşında Banvit’e geldin? Bir de o dönem aileni ikna etme süreci biraz zorlu geçmiş galiba…
Kulübe 16 yaşında katıldım. Evin en büyük çocuğu olmamın da etkisiyle ailem bana çok düşkün ve en başta beni bırakmak istemediler. Tabii doğal olarak duygusal yaklaştıkları için burası benim için iyi mi kötü mü olur kestiremediler. O dönem gelmeyi ben de çok istemiştim, onlara kızıyordum ama sonuç olarak şu an buradayım. Mevcut durumda da ailem dahil herkes Banvit’i tercih ederek çok doğru bir karar verdiğim konusunda hemfikir…
Çok fazla ev hasreti çekiyor musun?
Buraya ilk geldiğimde ailemi çok özlüyordum ama zaman geçtikçe insan alışıyor. Banvit’te çok fazla zaman geçirdikçe buradaki büyüklerimi ve arkadaşlarımı da ailem olarak görmeye başladım. Ama tabii aileme duyduğum sevgi ve özlem baki.
Kardeşlerinden de bahsedelim biraz. Onlarla çok fazla görüşebiliyor musun, kaç kardeşsiniz?
Bir erkek, bir kız kardeşim var; en büyükleri benim. Yoğunluktan ve mesafeden dolayı maalesef ancak telefonla görüşebiliyoruz.
Futbol Güneydoğu Anadolu’da da en yaygın spor, hatta orada biraz ‘‘yaygın”ın da ötesinde. Sende basketbola olan bu ilgi nasıl oluştu?
Biz de ülkenin genelinde olduğu gibi sokakta futbol oynuyorduk. Bir gün beden eğitimi dersinde konumuz basketboldu ve hocamız pas verme, dripling, turnike atma gibi temel şeyleri bize göstermişti. Ben bu hareketleri diğer arkadaşlara göre daha erken kapmıştım ve boyum da uzun olduğu için hocamız beni okul takımına aldı. Sonrasında maçlara da gitmeye başladık ama olaya yabancıydım, sahada ne olup bittiğini kavramaya çalışıyordum.
Okullar kapanınca basketbolu bir süre devam ettirmedim, futbol oynuyordum. Mahalledeki arkadaşlar Batman Gençlik ve Spor Hizmetlerinin yaz aylarında düzenlediği basketbol kursuna gidiyorlardı. Beni de ‘’Gel, eğlenceli oluyor.”diyip çağırdılar. Ben de o zaman devamlı olarak başlamış oldum, sonra buralara kadar geldi işte…
‘‘Basketbol bana bir kapı araladı”
Keşfediliş kısmı nasıl oldu tam olarak?
Kursa ilk gittiğimde Tahir ve Ahmet Hocalarıma “Ben de antrenmana katılabilir miyim?” diye sordum. Sonrasında nedense ‘’Gelmeye devam et, sakın bırakma!” diye tembih ediyorlardı. Aradan 1-2 hafta geçti, içlerine doğmuş olacak ki, ‘’Sen herhalde iyi oyuncu olacaksın” dediler. Bir de o dönem Batman’da taramalarımız oluyordu. Oradaki antrenör de beni Banvit’e önermiş. Şimdi buradayım!
Yetiştiğin bölgedeki insanlar genel olarak çok rahat şartlarda yaşamıyor. Ahmet Gürgen ile konuştuğumda da senin ‘‘pes etmeme” özelliğini belirtmişti. Senin bu mücadeleci karakterine yetiştiğin çevrenin etkisi olmuş mudur sence?
Oradaki ailelerin koşulları bildiğiniz gibi diğer bölgelerimize göre daha kötü durumda. Ben de bunu bizzat gözlemledim. Bu bakımdan basketbol bana bir kapı araladı ve çıkış noktası oluşturdu. Ben de bunun farkında olduğum için çoğu oyuncuya göre daha fazla emek harcadığımı düşünüyorum. Tabii süreçte bu noktaya ulaşmamdaki en büyük payın Banvit organizasyonunda olduğunu söyleyebilirim.
Geçen aylarda gerçekleşen Kadınlar Türkiye Kupası Mardin’de düzenlenmişti ve her maç kapalı gişe oynandı. Tatillerde memlekete gittiğin zaman orada yaşayanların basketbola olan ilgisinde geçmişe kıyasla bir artış olduğunu gözlemliyor musun?
Kendi yaşadığımı anlatayım: Batman’daki antrenörüm, sağ olsun, beni oradaki küçük arkadaşlara sürekli örnek gösteriyor. Onlar da beni gördüklerinde ‘‘Aaa Batman’dan Şehmus çıktıysa biz de bunu yapabiliriz.” diye düşünmeye başlıyorlar. Yani artık hem çocuklar daha istekli haldeler hem de aileler çocuklarını spora daha fazla teşvik ediyor.
Takıma tekrar dönecek olursak genelde bir takımın hücumunda tıkanıklıklar varsa koçlar kolay sayıyı nasıl bulacağını düşünür. Filipovski de sezon içinde sen ve Rıdvan’dan birçok maçta fast-break katkısı aldı. Sen aldığın süreleri bu faktöre mi bağlarsın?
Genç isimler olduğumuz için açıkçası antrenörümüzün bizi ilk aşamada hücumu düşünerek oyuna sürdüğünü düşünmüyorum. İlk amaç savunmaydı, savunmada topu sıkıştırıp oradan kaptıklarımızı fast-break sayılarına çevirmeyi düşündük.
‘‘Bandırma Kırmızı olmasaydı Banvit’te bu kadar özgüvenli oynayamazdım.”
Sezon başında daha çok Bandırma Kırmızı’da forma şansı buluyordun. Banvit A takımına katılman sezon içinde gelişen bir durum mu oldu?
Aynen öyle ama ben çalışmalarımı hangi takımda olduğum fark etmeksizin sürdüyordum. A takımda da zaman zaman kadroya giriyordum ama orada tabii işler daha zor; farklı bir koç, farklı takım arkadaşları… Bu noktada Bandırma Kırmızı gibi bir oluşumun varlığı benim bir üst seviyeye çıkmamda çok önemli bir basamak oldu. Bandırma Kırmızı gibi bir takım olmasaydı ve ben orada tecrübe edinememiş olsaydım A takımda bu kadar özgüvenli oynayamazdım açıkçası.
Filipovski ile sezon başında herhangi bir diyalogunuz oldu mu peki?
Sezon başından bu yana çalışıp sabretmemizi tembihliyordu. Bazen süre veremeyeceği günler olsa da eninde sonunda çalışmamızın karşılığını vereceğini bize hissettirmişti. Biz de oyuna girdiğimizde sürenin hakkını vermiş olduk.
Kaptan Vidmar ile aranız nasıl? Kendisi son Avrupa Şampiyonası ile birlikte bir efsane olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Vidmar’ın saha içinde de dışında da desteği çok büyük. Çok sıcakkanlı birisi zaten. Abi-kardeş gibiyiz, sürekli şakalaşırız. Antrenmanlarda onun perdelemelerinden kurtulmak çok zor olduğu için maçta gerçek rakiplerimize karşı daha rahat ediyorum, tabii onun kadar iyi perde yapan az oyuncu vardır. Sonuç olarak üstümüzde çok emeği var.
Kanaatimce şutun geliştirilebilir düzeyde, içeri penetre kısmında da hızın sayesinde çok etkilisin. Zaman zaman içten dışa paslarla diğer oyuncuları beslediğini de görüyoruz. Bu bakımdan en çok geliştirmek istediğin nokta saha görüşün mü olacak yoksa başka bir şey mi?
Saha görüşümü geliştirmek odak noktalarımdan biri olacak. Tabii oyunun iki tarafında da takımınıza sunduğunuz çeşitlilik arttıkça üst klasman bir oyuncu olma yolunda ilerliyorsunuz. Ben de repertuvarıma birçok şey ekleyerek yoluma devam etmek istiyorum.
Ufuk Sarıca önderliğinde gençleşen bir milli takım var. Sen bu planlamanın içinde kendini hayal ediyor musun?
Genç bir isim olarak aday kadroda kendime yer bulabilmeyi ben de çok isterim, gurur duyarım. Hedefim bu sezonu iyi kapatıp gelecek sezona da aynı şekilde başlayabilmek. Sonrasında devamı da gelir herhalde.
Son olarak boş zamanını nasıl geçirdiğini merak ediyorum.
Boş vaktimiz çok kısıtlı olduğu için kalan zamanda rahatlatacak şeyler yapmaya yöneliyorum. Genelde arkadaşlarımla Play Station oynarız veya bir kafede oturup muhabbet ederiz.
(Gençalp Kozan, 27-04-2018)