Tarihten bir gün, altyapılarda sıradan bir basketbol maçı olarak başlayacak karşılaşma öncesi takımlar ısınmada. Her zamanki gibi oyuncular sahada, veliler de tribünde yerlerini almış durumdalar. İstinasız her maçın başındaki veli profili şudur: Sakin, nazik ve sevimli birer sporsever. Birbirleriyle çocukların okul maceraları paylaşılır, kız kardeşlerinin bale kursuna kadar da detay alışverişi yapılır.
Maç saati gelmiştir. Amaç sahada çocuklarının hoşça vakit geçirmelerini seyretmek gibi görünse de çaktırmadan çocuğunun takım arkadaşı ne kadar boş olsa da gidip o turnikeyi kendi atması, hatta sahada atılan tüm sayıların mümkünse kendi çocuğu tarafından yapılmasını görmek en büyük hedeftir. Dönelim maça, normal seyrinde giden karşılaşma o ana kadar hiç oyuna girmemiş bir oyuncunun oyuna girme isteğiyle başka bir boyuta dönüyor. Oyuncu masaya geliyor ama o anda gözlemci olayı farkediyor ve oyun başlamadan esame listesinde adı olmayan bu oyuncaya müdahale ediyor. Sahadaki tüm oyunculardan hem yaş hem fizik olarak küçük. Bu genç oyuncu yeniden benche dönüyor, oradan da tribüne çıkıyor. Biraz da üzülüyor. Maç sonlanıyor. Buraya kadar herşey sıkça rastlanan bir durum gibi gözükebilir.
Size dürüst olacak ve bununla ilgili birkaç ‘ufak!’ detay vereceğim. Olay gerçek ve birkaç gün önce yaşandı. Yaş grubu U10. Yanlış duymadınız, sahada oynayan çocukların en büyüğü 2015 doğumlu. 2016 doğumlu çocuk bile var ki o da zaten olayların ‘kahramanı’. Taraflardan birinin antrenörü maalesef esame listesini verdikten sonra bu oyuncuyu, lisansı olmasına rağmen listeye eklemeyi unutuyor. Rakip antrenöre gidip konuyu söylüyor ve antrenör ‘hiç önemli değil, buraya kadar gelmiş zaten abilerinden de küçük, travma yaşatmayalım, oynasın tabii’ diyor. Çok değerli bir duruş (mu ?). Maç oynanıyor, oyuncu oyuna girmek üzere masaya geliyor. Maçın başında çocuklarının oyunları – kurslarından bahseden o neşeli veliler gitmiş yerlerine kendilerinden geçmişcesine tezahürat yapan holiganlar gelmiş durumda. Oyuna girecek olan o ‘ufak – tefek’ çocuğu gören rakip takım velisi olaya uyanıyor (nasıl ve kim tarafından uyandırılıyor o da ayrı bir muamma ama biz konudan sapmayalım) salonda gözlemciyi arıyor. Gözlemci sahada yok. Araştırıyor ve arkada bir odada olduğunu öğreniyor. Odaya doğru yöneliyor. Bir omuz darbesi ile kapıya müdahale, hoop içeriye giriveriyor. Gözlemcinin yakasından tuttuğu gibi ‘Memur bey sahada kaçak oyuncu var, hemen onu oyundan alın’ diyor. Gözlemci masaya geliyor. Görüşmeler yapılıyor ve gerçek ortaya çıkıyor. Oyuncu gerçekten kaçak !!! Ne mi oluyor sonra? Benim için o küçük yavrunun yaşadığı travma başlı başına bir üzüntü. Oyuna aldırmayan veli büyük bir savaş kazanmış edasıyla salonda takım velilerinden tebrikleri kabul ediyor. Aman Allahım Türk Basketbolu uçurumun kenarından, bu duyarlı velinin !! Ben Johnson çabukluğuyla gözlemciyi yaka paça maça döndürmesi sayesinde kurtuluyor. Bu veli ve bunun gibilerin ormanda kaç kaplan gücünde olduklarını bilemem ama şunu çok net biliyorum ki salgın bir hastalık gibi gittikçe daha kontrolsüz bir şekilde veli şiddeti büyüyor. Her şeyin ötesinde tribündeki o görüntüleri çocukları tarafından görülüyor olması yeterince büyük bir utanca neden oluyor zaten.
Ben görevdeyken altyapılarda iddialı bir büyük takımımızın en yetenekli oyuncusunun babası her maçta terör estiriyordu. Devamlı bir vukuat içindeydi. En sonunda kendisinin salona girmesine engel olacak bir cezai uygulama yaptık ve takıma bilgi verdik. Takım yöneticisinin bana ‘başkan, biz de baş edemiyoruz bu beyefendi ile, çok iyi yaptınız bunu uygulayarak’ dediğini çok net hatırlıyorum. Büyük bir kurumun bu üst düzey yöneticisi beyefendi çocuğunun maçından önce beni aradı. Uzun bir süre bir daha yapmayacağı ile ilgili söylemlerde bulunup maça girmek için izin istedi. Ben izin vermedim tabii ki ama o vazgeçmedi ve sonunda o tarihi lafı etti: Sahanın en ûcra noktasından maçı seyredeyim, siz de beni görmemiş gibi davranırsınız !!
Sahayı boşaltmak veya agresif veliyi polis eşliğinde dışarı almak, çocuklarının gözleri önünde ne büyük bir travmadır. Bu çocukları iyi sporcu – iyi basketbolcu hatta iyi bir insan nasıl yapacağız? Basketbol Federasyonunun özellikle 10-12 yaş aralığındaki bu çocukların oyunlarına yeni regülasyonları getirmesi şart. Bir büyük tesis yaparak (bir kere daha tebrik ediyorum) tesisin içine bir de eğitim kurumu koyunca her şeyi çözmüş olmuyoruz. Gerekiyorsa (ki gerekiyor ) eğitime önce velilerden başlamak lazım. Sadece bu süreç içinde olan insanlar / takımlar ile kafa kafaya vermek bile büyük bir adımdır. Bunun için çalışma başlatmanın en iyi ikinci zamanı dündü en iyi zaman ise bugündür.
Kalın sağlıcakla..