- Reklam-
Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi 19. hafta maçında Aliağa Petkim‘e 101-103 mağlup olan Anadolu Efes‘te koç Luca Banchi maçtan sonra görüşlerini açıkladı:
“Kötü bir mağlubiyet aldık. Bu maça yaklaşımımızdan dolayı çok hayal kırıklığına uğradık. Böyle yetenekli ve skor odaklı bir takıma karşı oynayacağımızın farkında olmamıza ve rakibimizin bu maçtan önce üç haftalık bir hazırlık dönemi geçirdiğini bilmemize rağmen, maçı kontrolümüze alamadık. Sinirlerimize hakim olamadık ve bu da oyunun kontrolünü kaybetmemize neden oldu. Bu durumdan çok hızlı bir şekilde ders çıkarmamız gerekiyor. Çünkü bizim tecrübemizde ve yetenek seviyemizdeki bir takım için bu tür hatalar kabul edilemez.”
- Reklam-
Efessaraylıları kızdırmak istesem onların tarzıyla sorardım, Erdem’in laneti mi yoksa Tomislav’ın mı diye ama gerçekten üzüntü verici şu yabancı antrenör hayranlığı, (yabancı oyuncu hayranlığı çok konuşuldu zaten, geçtik). Efes çok çok öncelerden her basketbolsever gibi benim de sempati duyduğum bir takımdı. Sırf Fener bençinde yetişti diye tribündeki malum çoğunluğun gıcık aldığı adamı şutladılar, (Sanki dünkü kaptanları Balbay FB basketbol okulundan çıkma değilmiş gibi) Tomislav takımla tam uyuma başlamıştı ki ikinci sezonda yine sezon ortası değişiklikle bir çuval incir yine berbat oldu. Aynı akılsızlığı FB erkek voleybolda yaptı bu sezon, Türk antrenörün yerine kış mevsimi ortasında pahalı Sırp hoca gelince, şampiyonlar liginde ve ardından düşülen konfederasyon kupasında bütün maçlar hüsran, hem de sezon ortası yabancı hocadan hemen sonra iki şöhretli yabancı transfere karşın, erkek voleybolunda Türk skorerlerle yürüyen neredeyse tek kadro (bence örnekti) nafile sezon geçiriyor. Demem o ki yabancı hayranlığı milli arızamız, kulüp branş ayrımı gözetmeksizin her yere metaksas (sıçrama) yapabilen bir illet (eskilerin deyimiyle habis ur). Sezon ortası değişiklik asla olmaz diye bir şey yok, yabancı hoca da sezon başı plan çerçevesinde okey ama bu sezon ortası gelen yabancı olursa sanki ülkemizi bizden daha iyi biliyormuş ya da kısa zamanda atılım yapıp sezonu kurtaracakmış beklentisi demek oluyor ki, işin zeka ile ilgili kısmı orası.
Sn Sporsever yabancı hayranlığı veya yabancıya tapınma konusunda çok haklısınız. Efes’teki mevcut durum Erdem’in laneti falanla alakalı bir durum değil. Yada yetiştiği bençle hiç alakası yok. Ümit verseydi orada kalırdı…Bu durum önceki genel menejerin hatası ve Erdem’in beceriksizliği yada mirasıdır…
Üstad onlara ben galatapilsenkoslular diyorum çünkü malum onların suyun öte tarafında aleyhimize ne varsa yapan ülkede tuttukları üçüncü bir takım daha var. Yabancı hayranlığı bu ülkede bitmez zira karar alıcı,vericilerin çoğu aşağılık kompleksli, kendi insanına değer ve önem vermeyenlerden oluşuyor. Büyük bütçeler ve sürekli oynatılıp parlatılan,hata yapsalar dahi oynayacaklarını bilen yabancılarla başarılı olabilmeyi, zor kazanılan paramızın yurtdışına gitmesini marifet sayan, basketbolumuza Türk oyuncu yetiştirme ve geliştirmede faydası olmayanların bugün anlı şanlı koç ve yöneticiler olduğu yerde biz var olabilir miyiz? Her kulüpte Türk oyuncular figüran olarak görülmüyor mu onlar da para için bu ciddi sorunu görmezden gelmiyor mu?Erdem, korona döneminde aleyhimize oy vermek gibi hainliğin daniskasını yapan o kulübe hiç gitmemeliydi, ama gitti ve gerçek yüzlerini içerden gördü. Tomislav da baş koçluktan yardımcı antrenörlüğe geri dönüşü aynı takımda yapmamalıydı ama yaptı o da kendi değerini düşürdü. Kariyeri düşük bütçelerle başarılı olmakla geçmiş ama kendi ülkesinde yeteri kadar değer verilmemiş, önce Çin şimdi de Polonya’da çok başarılı olan ve basketfaul’de haberlerini sıkça okuduğumuz Selçuk Ernak’ın yerine getirilen ispanyolun ve Bahçeşehir’e sırp menajerler organizasyonu ile gelenin, sıradan kariyerli Luca’nın bizimkilerden ne artısı var, yok ama yabancılar ya gerisi boş. Yabancı düşmanı değilim ama bize her konuda üst düzey katkı vereceklerse buyursun gelsinler aksi halde hayır. Voleybolda da ben hala seneler önce hakkı yenen Erkan Toğan da kaldım,onun da değerini bilemedik. Eskilerin iyi bildiği basketbolda forma değiştirme dümeninden sonra geçenlerde yüzmede de bir başka dümeni ortaya çıkan, kadın oyuncusu olimpiyat takımında oynasın diye takımdan başka bir oyuncunun çıkarılmasına sebep olan, amatör branşları yük görüp küçülmeyi hatta kapatmayı düşünen sözde spor kulübüne gitmesine izin verilen genç yetenek Ahmet ve şu an kadroda olup müthiş oynayan Kaan Gürbüz beraber oynayıp da örnek ve gıpta edilen takım olamaz mıydık? Olimpiyatlara en çok sporcu gönderen ve ödül alan, dünyada en çok branşta üst düzey mücadele eden en büyük spor kulübünü eleştirmek hoş değil de biz mi çok şey istiyoruz acaba?