“Uluğ” rumuzuyla bir takipçimizden aldığımız serzenişleri değerli bulduk ve hiç değiştirmeden yayımladık…
“Necip Hocam,
Sizinle dertleşmek isterim. Dün Akatlar’daydım. Hava muhalefetine rağmen çocuğumu da götürdüm. Sporu sevsin istiyoruz. Ben altı yaşında basketbol topunu elime almıştım. Annesi eski voleybol oyuncusu. Toksik futbol tartışmaları dışında kalsın, salonu sevsin istiyoruz. Fakat salonlarda kapı duvar. İçeri girmek yasakmış! Spor polisi ve özel güvenlik sayısı, tribündeki seyirciden çok. Seyirci dediğim de, sporcu aileleri. Biz bu sporu, bu ligi çocuklara nasıl sevdireceğiz?
Erok maçı için Ahmet Cömert böyle, Pizza Bulls CO maçına gidiyoruz Halkalı böyle, Akatlar böyle… İçrti girince parkede rastladığım İhsan Bayülken, Haluk Yıldırım, Tutku Açık, Cemal Bayraktar, Ege Taşpınar, Aziz Akkaya benim oyunculuk ve koçluğunu seyrettiğim basketbol adamları. Onlar parkenin dışını bilmiyorlar, görmüyorlar. Normal de… Allah aşkına; sizden, onlardan ve herkesten ricam, basketbolu yönetin! Yasaklarla değil; kurallarla, organizasyonla… Bomboş salona seyirci alınmaması nerede görülmüş? Amigo, fanatik taraftar gruplarından veya formalı, atkılı insanlardan bahsetmiyorum. İşten izin alıp iki saat basketbol keyfi yaşamak, o son saniyedeki basketin heyecanını tatmak isteyen samimi kişilerin çilesini anlatıyorum.
Creek’in smacını alkışladım diye güvenlik şefi gelip “Burada böyle sevinemezsiniz” diyor. Herkesin yaptığı işe, emeğine saygım var ama insanda keyif, huzur bırakmıyorlar. Bu gidişle bırakın oynayacak oyuncu bulmayı, seyredecek izleyici bulamayacak basketbolumuz. Ben Edirne’ye, Antalya’ya, Antep’e BSL seyretmeye gittim. Zamanında Yeşilyurt’un o küçük salonunda TBL seyrediyorduk. Hiçbiri kalmadı. Bu gidişle eldekilerden de olacaklar. Yedi yabancının yanına iki de devşirme yazacaklar. Boş salonlara oynasınlar…
Selam ve saygılarımla…”