Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Dünyada basketbol hakkında yazılanlar genelde teknik-taktik ve çok az sayıda biyografi ile sınırlı durumdadır.
Mert Aksongur’un yazmış olduğu ‘Basketbol Keşişi’ kitabı; mistisizm ve bilinmezlik ile örülmüş, sürükleyici bir metin olmasının yanı sıra, hikâye anlatıcılığı ve basketbolun az bilinir tarihçesini de bizlere sunması açısından önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hikaye, 2016-2018 yılları arasında geçmektedir. Kahramanımız Cemal Birsen, zamanında basketbol oynamış ancak oyuncu olamamış bir kaybedendir. Bankada eğitmen olarak çalışmaktadır. Basketbolu bırakmasının ardından yirmi beş sene geçmiş olmasına rağmen zihni hala basketbol filtresi ile iş görmektedir.
Cemal Birsen’in amacı, yaşamı ile ilgili kesin sonuçlara varmaktır. Roman, hedefine ulaşabilmek için işinden istifa edip, dünya seyahatine çıkan Cemal’in seyahatini ve seyahatin ardından vardığı sonuçları anlatmaktadır. Okur, hikayeyi Cemal’in ağzından dinlerken, aynı zamanda da basketbol tarihinde derin bir yolculuğa çıkmaktadır.
Kitabın beni içine çekmesine neden olan önemli bir faktör de benim gibi NBA organizasyonunu yüzeysel takip eden birinin bile, NBA ile ilgili pek çok ilginç ve tarihi anekdotu kitapta bulmuş olmasıdır.
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Basketbol Keşişi’nden aklımda kalan ve etkilendiğim bazı bölümleri sizlerle paylaşmak isterim:
Abdul-Rauf, Görünmez Adama Karşı adlı bölümde;
“Denver Nuggets‘ın ele avuca sığmaz oyun kurucusu Mahmoud Abdul-Rauf, çocukluk günlerini anlattığı röportajında görünmez bir adamdan bahseder:
‘Antrenman yaparken hissettiğim bir ritim vardı, bir de Görünmez Adam! Nereye gitsem, ne yöne top sürsem, oradaydı! Şut atarken topu ondan kaçırırdım. Onu alt edebilmek için deli gibi antrenman yapardım. Yine de ne kadar çalışırsam çalışayım, Görünmez adam daima bir adım önümde olurdu. Gün boyunca tek başıma şut çalışırken, aslında hep görünmez Adam’a karşı bire bir oynar, onu alt etmeye çabalardım’
Beyaz Yakalı Abdul-Rauf adlı bölümde;
Abdul-Rauf’un 12 Mart 1996 tarihinde NBA maçı öncesi ABD milli marşı okunurken ayağa kalkmadığından dolayı başına gelenleri ve Micheal Jordan ile 1:1 tek pota maçını,
Big Ben Var Bende, Benden İçeri adlı bölümde;
Radyo tarihindeki ilk kahkaha efektinin kim tarafından kullanıldığını, futbola orta saha oyuncusu olarak başlayıp, topla sürekli temas ettiğinden ve ayakkabıları yırtılıp eskidiğinden dolayı futbol yaşamına kaleci olarak devam eden, “Ahlaka dair ne biliyorsam bunu futbola borçluyum. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi” diyen Nobel Edebiyat ödüllü Albert Camus’un, edebiyat mı yoksa futbol mu? sorusuna “tereddütsüz futbol” cevabını verdiğini,
Spree’nin Orta Mesafesi adlı bölümde;
Cemal’in basketbola olan sevdasından dolayı Gamze’nin “beni o turuncu topu sevdiğin kadar sevip sevmediğini merak ederdim içten içe” diye soru sorması üzerine, Gamze ile ilgili hislerini-düşündüklerini ve aralarında geçen diyaloğu,
Rüya Keşişleri adlı bölümde;
1992’de kullandığı son saniye topuyla Duke’e şampiyonluk kazandıran Christian Leattner ile Majesteleri Micheal Jordan’ın farazi rakı masası tartışmasını,
Ron Artest, Dünya Barışına Karşı adlı bölümde;
Cemal’in Galapagos gezisi boyunca kamarasını paylaştığı Dilek ile diyaloğunu ve bu diyalog sırasında basketbol filtresini kullanarak kadınlar hakkında vardığı sonuçları,
Unutulmadın Rick Berry!(-e ile) adlı bölümde;
Cemal’in 9 aylık serüvenin ardından eve döndüğünde, anne ve babasına dünyanın öbür ucundan hediye olarak ‘depresyon’ getirmesini, ilgi ile okudum.
Sevgili Basketfaul okurları sizlerin de,
Güneşin Turuncu Bir Basketbol Topudur’u,
Türk İşi Phil Jackson’ı
Bir Basketbol Koçunun Ölmeden Son Arzusu’nu,
Katil Miyazaki’yi,
Basketbolun Secdesi’ni,
İlk Savaşçı George Mikan’ı
Ve insana dair birbirinden ilginç konuları basketbolla harmanlamış bu eseri bir solukta okuyacağınızı düşünüyorum.
Son olarak kitaba ismini veren “Basketbol Keşişi” bölümünde Cemal’in, Katmandu’da yaşadığı sürede sevgilisi Dilek’e her sabah tam tekmil kahvaltı hazırlaması var ki: “Himalayalar’a tırmanmak kadar keyifli!” şeklinde tanımladığı bu bölümün beni gerçekten derinden etkilediğini belirtmeden geçemeyeceğim.
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Mert Aksongur Basketbol Keşişi kitabında;
Ne zaman sıkıntılı duruma girsek ne zaman öfkelensek ve saçmalıklara muhatap kalsak tek kurtuluşumuzun basketbol olduğunu söylemekte ve basketbol sporunu şöyle tanımlamaktadır (sanırım bu tanıma çoğumuz katılırız);
“Bazen de tüm bu saçmalıkları unutabilmek için, eski takım arkadaşlarımızla tek pota maç yapar, günahlarımızdan arınırız. Çünkü görebilenler için bir dindir basketbol. Bize Görünmez Adam’ı ve çocukluğumuzun kadim bilgeliğini hatırlatan, Güneş Tanrılı bir din!”
Basketbol Keşişi kitabında sadece basketbolun değil; gezginlik, arkadaşlık, aşk ve ailenin de etkileyici bir şekilde kaleme alınmış olmasından dolayı sevgili Mert Aksongur’u kutluyorum.
Saygılarımla
Not: Kitapla ilgili yazımı yazarken sevgili Mert’i arayıp danıştığım yerler oldu. Seyahati ile ilgili detayları dinledikten sonra kitabı hızla tekrar okuma ihtiyacı hissettim. Kendisine bu kitabı bizlere, basketbolseverlere kazandırdığı için tekrar teşekkür ederim…
TEMİN ETMEK İÇİN
kitapyurdu.com/kitap/basketbol-kesisi-/717207.html&filter_name=basketbol
Naci abi bu güzel yazın ve bilgilendirmen için teşekkürler.
İlk fırsatta gidip kitabı alacağım.