Cumartesi, Nisan 19, 2025
spot_img

Hücum Maç Kazandırır Savunma Şampiyon Yapar (Naci Özonay)

- Reklam-

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

‘de oynanan maçların her birinde 180-200 sayının altında skorun olmaması, Monaco koçu Spanoulis’in açıklamaları ve son iki aydır izlediğim maçları sonrası “savunma” üzerine yazı yazmaya karar verdim.

Yazma nedenim olarak, koçluk yapmadığım yıllar içerisinde “savunma” özelinde nelerin değiştiğini, nelerin ön plana çıktığını ya da nelerin arka plana atıldığını da anlamaya çalıştığım bir durum desem sanırım daha doğru bir tanımlama olacak.

Savunma konusundaki yazıma ülkemizde görev yapan kıymetli antrenör arkadaşlarım da görüşlerini paylaşacak olurlarsa, hem eksiklerimi giderme şansını yakalayacağımı hem hep birlikte doğruyu bulmaya çalışacağımızı, hem de kendilerine müteşekkir olacağımı belirtmek isterim.

Bu yazım kesinlikle bir “kıyaslama” yazısı değildir. Sadece bir “merak” yazısıdır…

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Monaco koçu Vasilis Spanoulis kaybettikleri maçı sonrası oyuncularına yönelik şunları söyledi:

“Bu seviyede bir takımın olması gereken noktada değiliz ve hak ettiğimizi aldık… Maçlara daha iyi başlamamız gerekiyor… Bu şekilde başlamaktan bıktım… SAVUNMA YAPMAMAKTAN BIKTIM… Bir gün savunma yapıyoruz ertesi gün yapmıyoruz… TAKIM SAVUNMAMIZ FELAKETTİ…

Bakın Spanoulis şikâyet etmeye nasıl devam ediyor:

Şut kaçar, hata yapılır ancak faul bile yapmamak mümkün mü? İlk 20 dakikayı 6 faulle bitirdik… Toplam da (maç genelinde) 8 faul yapmışız… BU UTANÇ VERİCİ BİR DURUM… Bu demektir ki biz bambaşka bir dünyadayız… Bu yüzden sinirliyim…” diyerek açıklamasını bitiriyor.

Spanoulis,

SAVUNMA YAPMAMAKTAN BIKTIM diyor…

Bir gün savunma yapıyoruz ertesi gün yapmıyoruz diyor…

Takım savunmamız felaketti diyor…

Faul bile yapmamak mümkün mü? diyor…

İlk 20 dakikada 6, tüm maç boyunca 8 faul yaptık diyor…

VE TÜM BU OLANLARI “UTANÇ VERİCİ” BİR DURUM OLARAK AÇIKLIYOR…

Değerli antrenör arkadaşlarım başta Spanoulis olmak üzere hepimize bir soru soracağım;

Spanoulis’in “bu yüzden sinirliyim” dediği ve ciddi düzeyde şikayetçi olduğu “savunma yapılmaması” durumundan “KİM SORUMLU?”

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Bulunduğumuz yüzyılda yapılan araştırmalar-çalışmalar, gelişen teknolojiler ve sporcu sağlığının çok daha iyi ele alınması sonucu oyuncuların fiziksel, atletik kapasitelerinin yukarı çıktığını hepimiz bilmekteyiz. Bunun sonucunda çok daha hızlı oynanır hale gelmiş, saha oyuncular tarafından çabuk geçilip, yapılan hücum sayılarında (possession) artışa neden olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak da atılan sayıların yukarı çıktığı yönde antrenör arkadaşlarımızın haklı olabilecek söylemleri olmaktadır…

Tam burada aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum;

Oyuncuların gelişen atletik becerileri bir tek hücuma koşarken mi geçerli? Hücum sahasına deparla geçip topu 8-10 saniye içinde çembere atan oyuncular niye aynı çabuklukta savunma (transition defense) için geri koşmuyorlar?

Çok değerli antrenör arkadaşlarım, hepimiz çok iyi biliriz ki hem bireysel savunma hem de takım savunması ciddi düzeyde istek, yürek, özveri, çalışma, mücadele ve emek ister. Ve yine çok iyi biliriz ki, savunma ne basın ne seyirciler ne idareciler tarafından ödüllendirilmez. İstatistiği kâğıt üzerinde var gibi görünse de neredeyse hiç kimse için bir değeri yoktur…

Genel olarak hepimiz hangi oyuncunun kaç sayı attığı ile ilgili durumdayız. Televizyonlar, yazılı basın, haber kaynaklarının neredeyse tamamına yakını maçın sonucunu verdikten sonra iki satırla en fazla sayı atan 2-3 oyuncuyu açıklayıp, maçın sadece çok sayı atan! Oyuncular sayesinde kazanıldığını ifade eden satırlarla habere nokta koyar.

Durum böyle olunca, oyuncuların önemli bir kısmının aklı sadece atacakları sayıda yani şahsi istatistiklerinde kalıyor! Ve tüm güçlerini, dikkatlerini oyunun “hücum” bölümüne ayırıyorlar… Attıkları her bir fazla sayının da bir sene sonrası için hanelerine yazılacak daha fazla “para” olacağını çok iyi biliyorlar…

Bunun sonucunda da savunma yaparken harcamaları gereken gücü ve dikkati “ekonomi moduna” alarak kullanıyorlar. Yani hücum için kullandıkları gelişmiş atletik! Özelliklerini savunma için geri koşarken ve savunmada mücadele ederken kullanma ihtiyacı hissetmiyorlar…

Antrenörlük eğitimlerinde hücum bölümü hocalarımız tarafından anlatılırken hepimize doğru şut seçiminin önemi anlatılır. Ve doğru şutu, yani boş olan arkadaşımızı bulana kadar topu çevirmemiz, çembere doğru güçlü penetreler yapmamız ve en uygun pozisyonu aramamız gerektiği söylenir.

Yine bir soru sormak istiyorum: İzlediğiniz maçları gözünüzün önüne getirdiğinizde antrenörlük eğitiminde hocalarımızın bize öğrettiği hücumun en temel prensibini olan doğru “seçilmiş şutları” görüyor musunuz?

Hücum sayılarının (possession) artmasıyla ilgili bir noktaya daha değinmek istiyorum… Sizce günümüzde hücum sayılarının (possession) artma nedeni, sahanın çabuk geçilip boş şut (seçilmiş şut) pozisyonu bulunmasından dolayı mı, yoksa oyuncuların sadece kendi istatistiklerini göz önüne alıp hücum da ellerine geçen neredeyse her topu hızlıca şut olarak kullanmaları mı? Sonucu mu artış gösteriyor?

Bir maç esnasında yapılan 4-5 pas, içeri güçlü penetreler, sırtı dönük uzun oyuncuya pas, uzun oyuncudan dışarı atılan kaç organizasyon hatırladığınızı sormak isterim?

Çok değerli antrenör arkadaşlarım, oyuncuların eline geçirdikleri topları şut seçimine dikkat etmeden, bencil davranarak çembere savurmanın! Takımdaki diğer oyuncular üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi de düşünmek, sorgulamak ister misiniz?

Ya da soruyu şöyle sorayım: takımın bir oyuncusu olarak delice savunma yapıp, topu kazandıktan sonra, daha savunma sahanızı bile geçemeden takım arkadaşınızın çembere attığı (savurduğu) şut sonrası kendinizi nasıl hissedersiniz, ne düşünürsünüz? Bu durumun maç boyunca şut seçimi yapılmadan çembere atılan bir ya da iki top olmadığını da hepimiz çok iyi bilmekteyiz…

Şut seçimi yapılmadan, bencilce atılan onlarca şutun bireysel ve takım savunmasına nasıl yansıyacağı sorusunu sorsam acaba nasıl bir yanıt alırım?

Aslında soruyu şöyle sorsam daha mı doğru olur: Gladyatörler gibi savunma yapan oyuncularımızın gözünün içine nasıl bakarız?

Hepimizin çok iyi bildiği gibi savunma özel bir yetenek istememektedir. Savunma isteğe ve yüreğe dayalı bir organizasyondur.

Spanoulis’e sorduğum sorunun benzerini hepimize sormak istiyorum:

Takımlarımızda savunma yapmayan sadece hücumu düşünen yani kendi istatistiğini düşünen (bencil) oyuncuların bu durumundan kim sorumlu?

Bireysel ve takım savunmalarından kim sorumlu?

Hücum da eline geçen topu şahsi istatistiği için çembere savuran oyuncuya kim dur diyecek?

Delice savunma yapan, maçın kazanılması için savaşan oyunculara bu adaletsiz durumları nasıl açıklarız?

Ve yine soruyorum: bu adaletsizliklerden kim sorumlu?

Eğer takım içindeki bu durumları adaletsizlik olarak görmüyorsak, o zaman Spanoulis gibi, “takım savunmamız bir felaketti”, “utanç verici bir durum”, “sinirliyim”, “başak bir dünyadayız” türünden açıklamaları yapmamız, savunmadan asla söz etmememiz ve serzenişte bulunmamamız gerektiğini düşünüyorum…

Rakipten bir sayı fazla atarak maçı kazanmaya odaklanmalıyız…

Yazıma nokta koymaya çalışırken sevgili Ergin Ataman’ın kazandıkları! maçı sonrası yapmış olduğu açıklamayı sizlere yorumsuz bir şekilde aktarıyorum.

“Bu çok tehlikeli bir durum, evimizde bile çok sayı yiyoruz… Paris’ten 101 sayı yedik… Böyle savunma yaparsak play-off’lar da kaybedeceğiz… Bu savunmayla finali evde TV’den izleriz…”

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

“Hücum maç kazandırır, savunma şampiyon yapar” sözü takım savunmasının önemine inanan ve elde ettiği başarılarla dünya futbol tarihinde önemli bir yere sahip olan Sir Alex Feruson’a aittir.

Savunma olayına farklı bir açıdan baktığımızda; devletlerin tamamı saldırıyı (hücumu) önleme adına önceliğini güvenliğe, ülke “SAVUNMA” sına verir… Kazanmanın birinci yolunun iyi bir “SAVUNMA” dan geçtiğini bilirler…

Benim gibi uykusuzluğa dayanamayan birini gecenin 02.00, 03.00’lerin de büyük bir keyif ve tutkuyla uyandıran, uykusuz bırakan ve “savunma” yazıma ilham kaynağı olan NCAA maçlarını önemle genç antrenör arkadaşlarımın izleyip oyuncularına da izletmelerini öneririm.

Saygılarımla…

Not: Savunma konusundaki yazım esnasında sormuş olduğum soruları büyük bir sabır ve nezaketle yanıtladıkları için ülkemizin yetiştirmiş olduğu değerli basketbol koçları, İhsan Bayülgen, Ahmet Çakı, Gencer Baytimur‘a teşekkür ederim.

- Reklam-

4 YORUMLAR

  1. Doğru şut her zaman boş ve uygun olan pozisyondaki oyuncuyu bulmak değildir. Şutör oyuncular için el üzeri şutlar veya ilk saniyelerde atılan şutlar da doğru şut olabilir ve hem oyuncunun hem takımın ritmini arttırır. Bence antrenörlerin Sabit bir kalıp yerine oyuncuların özelliklerine göre doğru hücum ve savunma prensiplerini geliştirmesi gerekir. Hele ki altyapılarda oyuncuların potansiyellerini geliştirmesi ve özgüvenlerini bulması adına özgürlükler verilmesi gerekir. Altyapılarda boş olan oyuncuyu bulmak ve her seferinde sabırla hücum ederek savunma odaklı bir oyun ortaya koymak şampiyonluk kazandırır ama A takımlara oyuncu kazandırmaz.

  2. Balıkesirspor’un tüm sezon maçlarını takip ettiyseniz, hücum eden 1, şut atan 1-2, savunma yapmaya çalışan ve bir ileri bir geri koşan oyuncu gurubu görürsünüz.
    Yazınızın tam karşılığı olan takım sayısı en azından TBL de oldukça fazla.
    Balıkesir örneğini vermemdeki neden; Banvit gibi oyuncu gelişimi fabrikası olan bir oluşumda koçluk yapmış birinin bile takımına oynattığı oyunun geldiği noktanın anlaşılmasıdır.
    Maalesef istatistikler belirleyici olmaya devam edecek…

  3. Savunma, illa savunma diye diye, savunma odaklı çalışma yapa yapa, şut atmaya cesareti olmayan, sorumluluk almaktan korkan yerli oyuncularla doldu ülke. Altyapılardan başlayarak savunmaya o kadar odaklanıyoruz ki hücum etmeyi unutuyoruz zamanla. Bu her şeyi savunmaya odaklama tarzımız toplu olarak o kadar iliklerimize kadar işlemiş ki maç anlatan, yorumlayanlar bile sabırlı hücum, kontrollü hücum istiyorlar, şut erken kullanınca kızıyorlar.
    Savunma tabi ki önemli ama sayı atmazsan en iyi ihtimalle maç berabere biter, kazanamazsın. Basketbol hızlı bir oyundur, her an skor olma ihtimali vardır. Onu güzel yapan da budur. Türleri sadece savunma odaklı yetiştirir, iyi savunma yapmıyor diye kızarsan oyunun karar anlarında, kritik dakikalarda yabancıya, devşirmeye muhtaç kalırsın.

  4. Konu çok güzel de ülkemiz özelinde irdeleyecek olursak takkemiz düşer!… Bizim geliştirdiğimiz özgün savunma felsefemiz der ki savunma yerli ve atletik oyuncularımıza yaptırılan angarya bir iştir, hamallıktır. Hücum ise üst seviyelerde yalnızca yabancı oyunculara bahşedilen bir ayrıcalıktır. Osmanlının kapütilasyonlar döneminde yalnızca yabancılara tanınan haklar gibi… Yabancı oyuncuların yokluğunda ise hücum ayrıcalığı parlatılarak değeri şişirilecek koruma altına alınmış ve defolu yetiştirilen yerli oyunculara ait bir ayrıcalıktır…. Asker kökenli strateji uzmanı filozof Sun Tzu’nun savunma ve saldırı dengesini kurarken bile savunmanın önemini ön plana çıkaran sözü der ki “Saldırı savunmanın sırrıdır, savunma saldırının planlanmasıdır”. Saldırı yerine hücum kelimesini koyup Avrupa basketbolunda ekol olmuş Sırbistan ve Yunanistan’ın nasıl ürünler çıkardığına bir zahmet bakalım…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

33,250TakipçilerTakip Et
37,751TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi
online terapi