Basketbol bir alışkanlıklar sporu.
Başarı etkili, sonuç veren hücum ve savunma setlerini bir rutin haline getirmekten geçer.
Bu rutin içinde oyuncular sezon akışı içinde bireysel özelliklerini nerede nasıl kullanacağına giderek daha kolay alışır.
Bu alışkanlıklar sezon akışı ile birlikte bir kültüre dönüşürse, o takım için hedeflere ulaşmak kolaylaşır.
Yukarıdakiler maçın ana teması.
Bu temanın arkasındaki organizasyona baktığınızda ise şunu görüyorsunuz.
YDÜ organizasyonu geçtiğimiz sezon Basketbolu Geliştirenler Derneği (BGD) ve Yakın Doğu Üniversitesi’nin güçlerini birleştirmesi ile yeni bir yapılanma gerçekleştirdi.
BGD’nin yönetim kadrosuna baktığınız zaman 10 yılı çoktan geride bırakan bir tecrübe birikimi görüyorsunuz.
Fenerbahçe Kadın Basketbol Şubesindeki hizmetleri sona erdiği zaman kadın basketbolundaki faaliyetlerine devam ettiler.
Üç büyük kulüpte şube yöneten çoğu yönetici gibi arkalarını dönüp gitmediler.
Yakın Doğu Üniversitesi yönetiminin ise hem YDÜ hem de Girne Üniversitesinde “vücut bulan” tutku seviyesindeki ilgisini görmemek mümkün değil.
Bu tür kendi alanında iddialı grupların bir araya gelmesi, geldikten sonra uyumlu bir yönetim ortamı sağlanması her zaman kolay değildir.
Bu uyum sağlandığı zaman ise sonuçlar genelde pozitif olur.
İşin teknik tarafına baktığınız zaman 10 defa Türkiye Kupası kazanmış bir coach görüyorsunuz. Zafer Kalaycıoğlu bu şampiyonluk ile 11. Türkiye Kupasını kazandı.
Maçtan önce ve pek kolay geçmeyen ilk çeyrekte yüzüne dikkatle baktığınız zaman, maçı kafasında çoktan kazandığını ve güvenini gözlerinden anlayabilirdiniz.
Tecrübeli coach ilk beş dakikadaki dağınıklığı zamanında teşhis etti. Önce bana göre takımda işlerin yolunda gitmesinin katalizörü olan Erin Eldebrink ile savunmayı toparladı. Sonra Kayla Mc Bride’ın (27s,7rb,6as) hücum yönünün devreye girmesini sağladı.
McBride için ayrı bir paragraf mutlaka açılmalı. Üst düzey bir skorerin savunmaya bu derece önem verdiğini uzun süredir izlememiştik. Gerçi McBride fiziksel gücünü kazandığı son 1-2 maçta savunmadaki isteğini ortaya koymuştu. Bununla birlikte 4 gündeki 3. maçta savunma ve ribaunt desteği, yarattığı 6 asist, attığı 27 sayı kadar değerliydi.
Bana göre ilk yarının son 6 saniyesinde alınan mola sonrasında dip çizgi oyunu ile McBride’a attırılan 3 sayılık isabetli şut, teknik olarak her şeyin yolunda gittiğinin mührü anlamına geliyordu.
YDÜ teknik ekibinin bu final ile ilgili diğer başarılı performansı ise sınırlı bir konfor alanı, öfke kontrolü sorunu ve faul problemi kırılganlığı olan Quanitra Hollingsworth’un (33 dk, 24s,11rb) maçtaki odaklanmasını üst düzeyde tutmak oldu.
Hollingsworth’ün enerjisi hücum ribauntlarına odaklanınca, kendisine gelen paslar konfor alanında ve zamanında atılınca kaybolan hücumlar sayıya dönüştü. Savunduğu Sanders adeta sahada gezinince faul sorunu yaşamadan maçı tamamladı.
Etkili pivot maça pozitif yapıda devam ederek en iyi oyunlarından birini sergiledi.
YDÜ Coachu Kalaycıoğlu’nun maça etki eden önemli dokunuşlardan biri de maçın 2. yarısında, Bellona AGÜ savunmasının üst düzeyde sertleştiği dakikalarda geldi.
O bölüme kadar hücumda istediği skor ulaşamayan Vandersloot (5s,12as) potaya giderek takımın momentumunu riske eden şut seçimleri yapınca kenarda 2-3 dakikalık pitt-stop ile sakinleşmesi sağlandı.
Yakın Doğu Üniversitesi için işlerin iyi gitmesini sağlayan faktörlerden biri de Angelica Robinson, Bahar Çağlar ve Olcay Çakır üçlüsünün işlerini iyi yapmasıydı.
Robinson istediği P&R oyunları için alan bulamasa da dış şut silahı ile böyle bir yeteneği olmayan Quanitra’ya yardımların odaklanmasına engel oldu. Savunma ve hücumda diriydi.
Olcay Çakır Turgut’un yapacağı özel çalışmalar ile teknik meziyetlerini sahada kimya yaratacak seviyeye getirene kadar nasıl başarılı olacağını artık anladığını düşünüyorum.
Bellona AGÜ önünde savunmasını bir kez daha ön plana çıkaran 23 yaşındaki oyuncu hücumda işlerin yolunda gitmediği dakikalarda istikrarlı kalan YDÜ savunmasını yaratan isimlerden biriydi.
Bellona AGÜ cephesine gelirsek;
Maçtan 3-4 saat önce twitter hesabımda bir anket yaptım. Kimin şampiyon olacağını sordum. Katılanların %72 si YDÜ takımının şampiyon olacağını belirtti.
Fenerbahçe’yi eleyerek finale gelmiş olmasına rağmen Bellona AGÜ’ye şans verenlerin oranı yalnızca %28 de kaldı.
Bu sonucun bana göre en önemli nedeni, Kayseri ekibinin bugüne kadar oynadığı maçlarda özellikle sert savunma anlamında bir alışkanlık oluşturmamasından kaynaklanıyor.
Bellona AGÜ finalin ilk yarısında soyunma odasına 46-37 geride gitti. Bu kadar yüksek sayıya izin verdiğiniz bir finalde kazanmak her zaman kolay olmaz.
Bellona AGÜ’nün ilk yarıda bulduğu 37 sayının 30’u Wauters, Gray ve Wright’tan gelmişti.
Maçın üçüncü çeyreğinin başında Bellona AGÜ’nün çok sert savunma reaksiyonunu izlemeye hazırlanırken farkın YDÜ lehine 19 sayıya kadar çıktığını gördük.
Son çeyrekte rötarla gelen sert savunma farkı azaltsa da kritik hücumlarda farkı 10 sayının altına çekerek rakipte panik yaratacak hamle bir türlü gelmedi.
Dubljevic bir türlü devreye giremedi. Lara Sanders ise sanki yıllardır bu takımda bu şehirde oynayan oyuncu değil gruba 2-3 hafta önce katılmış bir isim gibiydi.
Bana göre Bellona AGÜ cephesinde kaybedilen bir finalin daha ardından sorulması gereken soru şu;
Bu yenilginin nedeni Lara Sanders’ın takım savunmasındaki direnç ve etkiyi çok aşağı indiren performans ve odaklanma sorunu mu?
Ya da takımda savunmayı başlatacak ve tüm oyunculara servis yapacak gerçek bir point-guard olmaması mı?
Bana göre bu finalin ardından yapılacak analiz ve sahada adeta gezen Sanders’ın toparlanmasının sağlanması Bellona AGÜ’nün bu sezonki hedefleri açısından belirleyici konumda bulunuyor.
twitter: @hayripekergin
(04-03-2017)