Dünden beri şunu düşünüyorum. Şahane bir ortam, ağzım açık maçı seyrederken ara ara edilen küfürler ve maçın sonundaki taraftar – yönetici kavgası işin sihrini bozdu. Bu arada Beşiktaş seyircisini bir kez daha tebrik ediyorum, takımları için o kadar güzel besteler yapmışlar ki, her farklı bir şey çalındığında hep bir ağızdan seslendiriyorlar.
Dönelim o anlara… Fenerbahçe Başkanı saha içinde otururken, locada kendi yöneticilerinin olduğu bölümde karmaşayı görünce olay yerine gitmeyi tercih etti. İş daha da karıştı. Spor şube – Çevik kuvvet, aşağı atlayanlar, yukarı çıkanlar derken görüntü bokssumsu ! atletizmvari !! yüksek atlamaya döndü. Saha içinde tertemiz geçen maçı ne yaparız ederiz, gene curcunaya döndürürüz? İşte böyle… Hiçbir zaman da bir suçlu çıkmaz. Herkes ben başlatmadım der ve olur biter. Sonuç, nur topu gibi yeni bir kriz daha çıkar ortaya. Tevekkeli değil… İki hafta önce bu seri başlarken boşuna ‘yeni cephe açmayalım.’ diye yazmıştım.
Önce yazının başında belirteyim de sonda karambole gitmesin. Seride, her iki tarafta da özellikle son 3 maçtaki en etkisiz oyuncular hiç şüphesiz Mc. Collum ve Needham. Adeta maça gelmemişler. Maçı seyrederken salonda her pozisyona bir lafı olan arkamdaki taraftar kardeş !! bile Needham için dayanamayıp ‘Aksaray’daki saatçi bile senden daha hareketli’ deyiverdi. Yanımda küçük çocuğu ile maçı seyredip mısır yiyen kadın kahkahadan birkaç parçayı oğlunun yüzüne bırakıverdi. Bunlar olurken ben de, hakemler de bazı pozisyonları kaçırdık tabii. Onlar şanslı, ekrandan seyredip seyredip kararları düzelttiler.
Dördüncü maça da büyük bir heyecanla gittim. O da ne, gözlerime inanamadım. Salonun dışında hatırı sayılır bir taraftar kitlesi var. Polis kapıları kapatmış, arkasına da bariyerleri koymuş. Olur da savaştan bir kaç asker seker de BGM’ye gelirse onlar bile salona giremez durumda. Kimseyi içeri almıyor. Kalabalığın içinden en çok yükselen sözde şu : Biletimiz var bizi niye içeri almıyorsunuz ? Salona girdim, daha da büyük dehşete kapıldım. Salon full, oturma yerlerinde insanlar ikişer – üçer lebalep oturmuş bağırıyorlar, devamlı da aynı şeyi söylüyorlar: ‘Yönetim uyuma taraftara sahip çık.’
Yönetim ne yapsın? Hem dışarıdakileri hem de içerde ikişer – üçer oturanlara yer bulmaya çalışsa oyuncuları klonlayıp Akatlar’da aynı anda bir maç daha yaptırmak zorunda kalacak. Neyse maç başladı, Fenerbahçe kaybettiği maçtan tecrübeyle Yiğit ve Mathews’a büyük baskı uygularken, bu sefer hücumda da topu paylaşıp daha boş atışlarla skor buldu. Bu da onları maçta hep önde tuttu. Ev sahibi strese girdi. Acele atışlar yaptılar. Beşiktaş geriden geldi ama mesafe hep yakın oldu. Morgan – Allman skorda destek verdi ama esas Berk’in performansı çok üst düzeydi. Savunmada hep savaştı, hücumda da maçın kırılma anlarında kritik atışlarla takımını oyunda tuttu. Son dakikaya kadar getirdikleri maçı tercih hatalarından dolayı kaybettiler. Mathews gene çok etkiliydi. Bildiğim kadarıyla Beşiktaş ile de kontratı bitiyor. Euroleague neden olmasın !!
Fenerbahçe’de Nigel maçın ilk yarısında skorda , ikinci yarısında savunma da olmak üzere önemli işler yaptı. Devon Hall ve Guduric zaman zaman iyi oynarlarken, iki uzun Birch ve Melli sanki sezona yeni başlamış gibi bir motivasyonla mücadele ettiler. Gelelim maçın oyuncusuna: Baldwin. Bu tabiri ben basketbolda oyuncu için çok az kullanırım ama buraya çok uyuyor: Basketbol ve top bir oyuncuya bu kadar mı yakışır? Formda olduğu – konsantre olduğu maçlarda özellikle hücumda ‘su’ gibi akıyor. Fiziksel özelliğinin de etkisiyle (uzun kollar ve fuleli adımlar) teke tek de yenemeyeceği oyuncu yok. Bu maçta da müthiş oynadı, maçı Fenerbahçe’ye getirdi.
Kazanan takımda Saras faktörünü de unutmayalım. Sertaç sakat – Tarık sakat, yani iki önemli Türk oyuncusundan yoksun çıktığı maçlarda Mert Emre – Metecan – Melih’ten katkı almayı başardı. Takım çok yorgun, turuncu birşey bile görmek istemiyorlar. Bırakın fiziksel mücadele – savaşmayı, mental olarak da büyük bir sınav veriyorlar. Toplamda 8.5 ayda 86 maç oynadılar. Nigel 79 maç. Bugün oynanacak olan maç ile 80. maçına çıkacak. Kabaca 3 günde 1 maç. Haziran ayı sonuna geldik. Derece 40’a vuruyor, çocuklar LGS’den YKS’ye doğru savrulurken, memlekette her gün olay enflasyonu, dünyada savaş yaşanıyor. Güzel halkım çok şükür ki Bodrum’da 5 bin liralık lahmacununa bile kavuşmuşken! bizim ligimiz hala bitmedi. Bugün seri biter mi? Bilemem ama önce yöneticilerden sonra tüm taraftarlardan bir kez daha rica ediyorum. Sahanın içinde müthiş mücadele eden oyunculara ve staf’a saygı duyarak maçın – maçların keyfini çıkartalım.
Kalın sağlıcakla…