Romanya ile oynanan ve 64-54 kazanılan maçın en önemli sonucu;
Yeteneği olan kendini kanıtlıyor.
“Su” akıyor.
Yolu buluyor.
Önünde ne “arkadaş hatırı” kalıyor.
Ne de “abla torpili”.
Evet, Romanya Avrupa’da B klasmanı tabir edilen ülkeler arasında bile en kuvvetli takımlardan biri değil.
KBL’den de tanıdığımız ABD‘li Ashley Walker olsa da.
Hatta takım olma konusunda sıkıntıları olduğu bile söylenebilir.
Bizim için bu maçta rakibin ne ve nasıl olduğu önemli değildi.
Biz bugüne kadar az da olsa süre almış ama sorumluluk almamış 90 Jenerasyonunumuzu test ettiğimiz bir maç oynadık.
Maçın iyi gitmeyen momentumunu değiştiren oyuncu Pelin Bilgiç oldu.
Oynarken yüzüne baktınız mı ?
Maçın “kendi açısından” anlamını biliyordu. Çıktı oynadı.
Bugüne kadar A Milli Takımda çok önemli tecrübeler kazanacağı turnuvalarda “hangi nedenlerle” kadroya alınmadığı sorusunu “adreslerin” kucağına bıraktı.
Pelin ve Tilbe’nin bu performansı sürpriz mi ?
Salona gelip maç seyredenler, iki ismin de 90 Jenerasyonunda son iki senede KBL’de “başabaş” bir maçın kaderini değiştiren ve bunu istikrarlı şekilde tekrarlayan az sayıda oyuncu arasında olduğunu biliyordu. Sürpriz değildi.
Oyun kalitesi ve rotasyona gelince;
A Milli Takım düzeyinde 2020’lere giderken, iddialı olmaya devam etmek istiyorsak, 3 guard ile oynama devrinin artık geride kaldığını anlamamız gerekiyor.
Milli Takım’a artık alternatifleri ile “kısa forvet” pozisyonunu monte etmemizin zamanı geldi.
Şans verilen oyuncuların performansı yeterli bulunmuyorsa, pozisyonu sahada ortadan kaldırmaktansa, yeni isimler denemek daha doğru olur.
Dünkü maçta Ayşegül Günay’ı oyun kurucu oynatmak ise Romanya maçından kalan en “karanlık fotoğraftı”
Ayşegül’ün bir dış oyuncu için iyi denebilecek özellikleri var.
Ama saha görüşü, şut seçimi , kimya yaratma yeteneği ve yanındaki oyuncuların performansını arttırma becerisi bu özellikler arasında değil.
Ayşegül Günay da oyun kurucu pozisyonunda, kafası aşağıda, acaba nasıl kendim “sayı” atarım düşüncesi ile takım oyununu dibe çekti.
Bu oyuncunun konumlandırılması acil olarak yeniden değerlendirilmeli. yıpratıcı savunması, temponun hızlandığı yerde mekanik kalitelerinin öne çıkması değerlendirilmeli.
Yeni TBF ile Kadın Milli Takımında geçmiş yıllarda yapılamayan “gençleşme hamlelerinin” getirdiği hasarı azaltmaya yönelik önemli hamleler geliyor.
90 Jenerasyonunda yer alan “her oyuncuya hazır olun mesajı veren gelişmeler bunlar;
Önce 1999 doğumlu İlayda Güler’in U18 ve U20 Milli Takımlarındaki iyi oyunu ardından aday kadroya alınması dikkat çekti.
Daha sonra bu sene U20 Milli Takımını, en kritik Slovakya maçında attığı 32 sayı ile A liginde “tutan” Melis Gülcan kadroya alındı.
Bunlar önemli hareketler.
Bosna Hersek maçından önce yazdığım gibi;
Geçmişte yapılan hataların maliyetini en aza çekmek için
Hem oyunculara, hem kulüplere hem de TBF ve Milli Takım yetkililerine önemli roller düşüyor. TBF doğru adımlar atıyor. Oyuncuların da kendini hazırlaması gerekiyor.
Bana göre Kadın Milli Takımının 2010’ların başında yakaladığı ivmeye geri dönmesi, Avrupa’da iki U20 madalyası getiren 92-95 Jenerasyonu ile içinde İlayda Güner, Meltem Yıldızhan, Şevval Gül, Burcu Soysal gibi güçlü fiziğe sahip yeteneklerin olduğu 1999-2001 Jenerasyonunun en iyilerinin tecrübelenip bir araya geleceği yıllarda mümkün olacak.
Bu da 2022 ve sonrasına denk geliyor.
Yapılacak çalışmaların bu hedefleri yakınlaştırmak ve kolaylaştırmak üzere planlanması çok verimli olacaktır.
Twitter : @hayripekergin
(24-11-2016)