Çarşamba, Nisan 2, 2025
spot_img

Üniversite Ne Demek? Diploma ve Özür (Naci Özonay)

- Reklam-

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Okul idareciliği yaptığım yıllarda her yıl okula alınacak öğrenciler için öğrenci alım sınavı yapardık. Öğrencileri sınava aldığımız esnada veli adaylarına okulu tanıtan bir sunum yapar ve sunumun bir bölümünde de benim de konuşmam olurdu. 2018 ya da 2019 yılında veli adaylarına yapmış olduğum konuşmanın bir bölümünde;

“Günümüzde ‘hak edilmeden’ kazanılan ‘görgüsüz paraların’ maddi manevi büyük emekler verilerek alınan diplomaların yerini almaya başladığını, ancak bu durumun doğru olmadığını ve böyle sürdürülemeyeceğini, ‘görgüsüz kazanılan paranın’ miktarı ne olursa olsun diplomanın kazandıracağı saygınlığı asla kazandıramayacağını” konuşmuştum.

Konuşmaların bitiminden sonra bir dinleyici bana ayak üstü şu soruyu sormuştu;

“Hocam görgüsüz para derken ne demek istediniz?” Bende kendisine konuşmamda da belirttiğim gibi “hak edilmeden, kısa yoldan köşe dönülerek kazanılan para” diye görüşümü yinelemiştim.

Yapmış olduğumuz öğrenci alım sınavı sonrası yeni kayıt olmak için gelip benimle görüşen veli adaylarımızın bir kısmında ise çocukları adına şu ürkütücü soruyu duymaya başlamıştım:

“Hocam okusa ne olacak ki?”

En son İptal edilen diplomalar sonrası bir TV programında, konuşmacılar iptal edilen diplomalar konusunu tartışıyordu. Konuşmacının biri beni dehşete düşüren şu ifadeyi kullandı;

“Diploma dediğin bir kâğıt parçası!” (Bunu ifade eden kişinin de bir diploması olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.)

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Son on yılda gelecekte ülkemizi yönetmeye, inşa etmeye aday birbirinden değerli binlerce evladımız gelişmiş ülkeler tarafından neredeyse kapışılarak kabul edildi.

Bu evlatlarımız ne kara gözleri, ne de kara kaşları için kabul edilmedi. Tek kabul edilme nedenleri; büyüklerimizin bizlere sürekli ifade ettiği kollarımıza taktığımız “ALTIN BİLEZİK” yani almış oldukları nitelikli eğitim ve “DİPLOMALARI” sayesinde oldu.

Son yıllarda liyakatin ortadan kalkmasıyla birlikte diplomalar değersizleştirilmiş ve doğal olarak da birbirinden kıymetli üniversitelerimiz de değersiz kılınmaya başlanmıştır.

Üniversiteleri bir tek alınan diploma-‘kâğıt parçası’ ya da sadece para kazanma aracı olarak görenlere, Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü mezunu olan ve şu anda Northwestern Üniversitesi’nde ki laboratuvarda ALS çalışmalarını yürüten, NU-9 adı verilen yeni bir ilacı geliştiren Doç. Dr. Hande Özdinler en güzel cevabı veriyor.

Doç. Dr. Hande Özdinler’in 21 Haziran 2016 tarihli “Üniversite Ne Demek” yazısını gelin hep birlikte okuyalım:

“Üniversite aklı hür, fikri hür ve vicdanı hür bireylerin kalıplar, ön yargılar ve dogmalardan arınmış bir şekilde doğruyu bulma, analiz etme ve eleştirel bir şekilde irdeleme yeteneklerini pekiştirdikleri yerlerdir.

Üniversiteler araştırmanın, bilimin, teknolojinin filizlendiği ve ilk geliştirildiği yerlerdir. Yeni bilginin üretildiği, yeni bakış açılarının geliştiği, farklı eğitim almış ve farklı uzmanlık kazanmış kişilerin ortak projeler geliştirdikleri ender yerlerdir.

Üniversite sadece iş bulmak için diploması alınacak bir bina değildir. Üniversite gece yarılarına kadar açık kalan kütüphanedir, lambası hiç sönmeyen araştırma laboratuvarıdır, konser salonudur, tiyatrosudur, öğrenci dernekleridir. Üniversiteler beyinleri devingen, zekâları dinamik, yarınları bugünden yaşayıp tasarlayan, ileriyi görme yetisi geliştiren zehir gibi gençlerin özgürce düşünmelerine olanak sağlayan, OLMAZ, YAPAMAZSIN, AYIP, YASAK kelimelerinin ve düşüncelerinin dışarıda bırakıldığı kutsal alanlardır.

Üniversiteler, kimsenin önünde düğme iliklemeyen, kimseye sevimli gözükme gibi bir derdi olmayan ve hatta ortam ve konum ne olursa olsun doğruya DOĞRU yanlışa YANLIŞ diyebilecek cesaret ve onura sahip öğretim görevlilerinin bilgileriyle, araştırma ve öğrenme sevdalarıyla yeşerttikleri yerlerdir.

Üniversiteler, eleştirel bakış açısının geliştirildiği, sorgulayarak ve irdeleyerek anlamanın öneminin vurgulandığı yerlerdir. Dolayısıyla üniversiteye gidenlerden beklenen ezberleyerek ve itaat ederek öğrenmek değil, bilakis sorarak, test ederek, sorgulayarak ve farklı bakış açılarından farklı yönlerden bakarak irdeleyerek kişisel bir çıkarıma varmalarıdır.

Üniversite mezunu olmak bir titr değildir, bir düşünce yapısıdır, bir algılama biçimidir. Üniversiteler sadece bina değildir, FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜnün doğduğu ve yaşadığı yerlerdir. ÜNİVERSİTELERİ YOK OLAN ÜLKELER NEFESSİZ KALIRLAR, YARINSIZ KALIRLAR…”

Ülkemiz son yıllarda sadece “paranın” konuşulduğu, liyakat, alınan eğitim ve diplomalara önem verilmediği bir hale geldi. Daha önce yazılarımdan birinde ‘bir ülkenin zenginliğini tanımlarken kullanmış olduğu sloganı’ tekrar hatırlatma ihtiyacı hissediyorum:

“Bizim yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz eğitimli üstün nitelikli çocuklarımızdır.”

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Ülkemizde son günlerde yaşanan talihsiz gelişmeler karşısında üniversite gençliğinin ülke demokrasisini hepimizden önce barışçıl bir şekilde sahiplenmeleri gurur verici bir durum olmuştur.

“Gençliğe Hitabe”de ülkeyi gençlere emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyon ve haklılığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.

18-22 yaş gençlerimizin önemli bir bölümünü sosyal-politik olaylara duyarsız, dünyada olan gelişmelere karşı ilgisiz, çevre sorunlarına kayıtsız, sosyal medyada akıllı telefonlarına yapışık bir şekilde yaşadıklarını düşünüyordum.

Gençlerimizle ilgili yanılmış olmanın büyük mutluluğunu yaşarken, gençlerimizden, haksız düşüncelerim ve yargılamalarımdan dolayı özür diliyorum.

Saygılarımla…

- Reklam-

1 Yorum

  1. Sn Özonay yazınızda ideal olanı çok güzel ifade ettiniz. Keşke ideal olanlar gerçeklerimizle örtüşse, en azında paralellik gösterse… Ne yazık ki öyle değil! Zaman her şeyi aşındırıyor, değiştiriyor. Değişenler ise genellikle güzel şeyler oluyor. Kötü olanlar hep bir şekilde zamana ayak uydurup devam ediyor… Ülkemizde liyakat ile ilgili bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Liyakatın kriterleri ile bir ilgili sorun mevcut diye düşünmekteyim. Kimine göre bu kriterler çok uygunsuz kimine göre ise çok yerinde. Bu durum kırılgan ve gergin bir yapı demektir. Her hangi bir ülke/kurum için tehlike buradadır. Bu sorunun üstesinden gelen oluşumlar eğitim temellerini (değerler silsilesini) neyin üzerine hangi prensiplerle kurduklarını iyi bilen topluluklardır/oluşumlardır. Bugün şikayet edilen konular (örneğin liyakat) en az 50 yıl öncesinde halı altına süpürülen konudur! Bu gün karşımıza çıkmış gibi davranmak ne derece dürüst bir yaklaşım olur? Tekrar gibi olacak ama sıkıntı liyakatte değil liyakat kriterleri/değerleri üzerinde uzlaşı olmamasındadır. Bir ülkenin veya kurumun en önemli doğal kaynağı olan insan unsurunu boş yere heba etmesinin bir numaralı ve değişmeyen en yıkıcı nedenidir bu durum. İnsanlık tarihi böyle diyor!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

33,250TakipçilerTakip Et
37,762TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi
online terapi