Cumartesi, Temmuz 27, 2024
spot_img

Ya yöneticiler! (Haydar Kemal Ateş)

Bugün anlatacaklarım, genelde her gün bu işin içinde olan herkesin bildiği, kahve molasında konuştuğu konular. Bir de ben yazayım dedim. Herkes söyler, birisi yazar, belki aydınlatıcı olur.

Aşağı yukarı 36 senedir antrenörlük yapıyorum. Bu sürenin tamamında head coach olarak görev yaptım. Aşağı yukarı 4-5 jenerasyon gördüm. Basketbol hem teknik, olarak hem de fizik olarak hakikaten evrim geçirdi diyebilirim. Basketbol temelde sistem olarak aynı olmakla beraber, oyuncu fiziği ön plana o kadar çok çıktı ki teknik kapasite nerede ise ikinci planda kaldı. Fiziki gelişimini sağlayamayan teknik kapasiteleri yüksek oyuncular maalesef kadrolarda yer alamaz oldular. Bugünün basketbolu artık müthiş süratli, hücum ve savunmada müthiş mücadeleci, yarım saniyede iğne deliğinden şut atabilen, ileri derecede atlet oyuncuların oyunu oldu. Neredeyse onbeş saniyelik set oyunlarından “pick and roll” ikili oyununa indirgendi diyebiliriz.

Basketboldaki bu gelişme ile birlikte birtakım koçlar devrini doldurdu, yeni nesil koçlar görev yapmaya başladılar. Teknik eleman açısından 2,3 jenerasyon değişti. Şimdilerde eski jenerasyon kaliteli oyuncular bugün koçluk yapmaktadırlar.

Hakemlik ve hakem eğitmenliği mesleğinde de aynı oyuncu ve antrenörler gibi oyundaki söz konusu gelişime ayak uydurabilen, yaşları ilerlemiş kaliteli hakemlerle beraber, yeni nesil hakem arkadaşlar görev yapmaya başladılar. Nerede ise yürüyerek hakemlik yapılan devirden, bugün oyuncular kadar antrenman yapan ve eğitim gören yeni bir nesil yetişti. Hakemlik süresini doldurmuş kaliteli hakem arkadaşlar da zannedersem yavaş yavaş ellerini taşın altına sokmaya başladılar. Benim kişisel düşünceme göre hala yetersiz olsa da, eskiden olduğu gibi bir iki kişinin organizasyonu ile bu işin olmayacağı belli olduktan sonra, çok sayıda kaliteli eski hakem arkadaşlardan, birçok şehirde yapılan organizasyonlarda faydalanma yoluna gidiliyor.

Seyirciler açısından dersen; seyrettiği oyunun bir spor branşı ve bir oyun olduğunu unutarak birçok şeye ilkel reaksiyon gösteren fanatikler dışında, günün basketbolunda alkışlanacak şeylerin çokluğunu idrak ederek, bu oyundan zevk almayı başarmaktalar. Her ne kadar oyundaki seyir zevki ve mücadele seviyesi başlı başına bir faktörse de “İDDİA”nın bu konuda artısı gözardı edilemez. “İDDİA” basketbolumuza o kadar çabuk ve ansızın girdi ki, basketbolumuzda yarattığı katkı kadar, zararı da olduğu artık zannedersem yavaş yavaş anlaşılıyor. (Anlamayanlar anlayanlara sorsunlar). Neyse bu da ayrı bir konu, yani şu andaki konumuzun dışı.

YA YÖNETİCİLER…
Kısaca değindiğim üzere, her birim kendi çapında kendilerini geliştirmeye çalışarak bu süratli değişime iyi kötü ayak uydurabildiler. Ancak oyuncu, antrenör, hakem ve seyirci, dörtlüsü kadar önemli. Bir beşinci birim olan yönetim kademesi için, ne yazık ki bundan yirmi sene öncesine göre, bırakın gelişmeyi, tam tersine yerinde saydı bile diyemeyeceğim. Bu yönetim kademesine, kulüp yönetim kurulları ve onların görevlendirdiği basketbol branş sorumluları ile birlikte, TBF yönetim kurulları ile bu federasyonda kilit görevlerde çalışan profesyoneller dahildir.

Kişisel düşüncem, seneler sonra Basketbol Federasyonun da” Federasyon Başkanı” ile birlikte önemli görevleri üstlenen arkadaşların hepsi, kendi dönemlerinin iyi basketbolcuları. Bu nedenle her konuda çok çabuk ve doğru kararları alarak ilerleyeceklerini düşünüyorum.

Kulüp Yöneticilerine gelince; eskiden kulüp yönetimleri iki senede bir seçilse dahi birkaç dönem değişmeden görev yapar ve sonra görev değişimine giderlerdi. O zamanın yöneticileri, bu spora uzak olsalar bile, bu işi tutku ile zevk alarak, nerede ise bir hobi anlayışı ile yaptıklar için, gerilmeden, birlikte çalıştıkları insanları da germeden işin özünü, bu oyunu meslek edinmiş kendi görevlendirdikleri profesyonellerden hem öğrenerek, hem de öğrendiklerini kendi kültür ve sosyal kişilikleri ile yoğurup,bu işin de neticesinde savaş değil, spor olduğunu idrak ederek faydalı olmaya çalışırlardı.

Ancak son on, onbeş sene içinde bu işin cazibesi arttıktan sonra, üst düzey kategorilerde mücadele etmek isteyen birçok Anadolu kulübü ve yine birçok belediye takımları aynı nedenle bu işe soyunmuştur. Bilhassa belediye kulübü yöneticilerinin ömrü, çeşitli nedenlerden dolayı (örn. Belediye yönetimlerinin her beş senede bir yerel seçimlerde değişime uğraması) kısa olmuştur. Çoğunlukla bu sporun içinden gelmeyen kişiler olduklar için, sporun bu branşını öğrenmeleri, geliştirmeleri ve faydalı olmaları bu kısa dönemde çok zor olmaktadır. İşte bu anlamda profesyonellerden yardım almaları gerekmektedir.

Bu aşamada maalesef büyük çoğunluk yönetici “bu işi öğrendim, ben de artık en azından bu arkadaşlar kadar bu işi yaparım” yanlış düşüncesine kapılıyor. Bu his insana çok cazip gelir ama birçok hataya da kapı aralar. Ne yazık ki bir çok değerli insan bu hataya düşmektedir. Unutmamak lazımdır ki, pek iyi bilmemek hoş olmayabilir, ama ondan daha kötüsü, “pek iyi bilmediğini” bilmemektir.

“AZİZ YILDIRIM TRANSFER YAPMIYOR MU?”
Hiç unutmuyorum, Geçmişte çalıştığım bir takımda, sezon başı, transfer yapıyoruz. Süratle ve şansımızın yardımı ile “Türk oyuncu” transferini iki haftada bitirdik. Bu aşamada bizi dikkatle izleyen, bu sporla beş ay önce tanışmış üst düzey görevli yönetici arkadaş, yabancı oyuncu transferini kendisinin yapmak istediğini söyledi . Ben bu işin nasıl olacağını, herhangi bir oyuncu tanıyıp, tanımadığını, neye göre bu işi yapmak istediğini sorduğum zaman, “iki haftadır izliyorum, telefonla menajerler ile konuşup hallediyorsunuz, on oyuncu transfer ettiniz, iki yabancı oyuncu da ben alıvereyim, hem sonra “Aziz Yıldırım” hiç oyuncu transfer etmiyor mu yahu” şeklinde bir cevap aldım. “Ya beyefendi, o bahsettiğiniz Aziz Yıldırım 20 senedir bu işin içinde, oyuncuları bizden iyi bilir” gibi birtakım mırıldanmalarda bulunduk ama nafile. Üç haftamız gitti, netice yok. Tekrar biz bu işe soyunduk, tabi oyuncular geç geldi, jetleg metleg,adaptasyon falan derken sezon başı bir sürü zorluk. Neticede sezon sonu biz takımdan ayrıldık. Duyduk ki ertesi sene başka bir yönetici arkadaş görevi almış.

Gördüğünüz gibi bu oyunun her kademesi profesyonel ancak çoğunluk kulüpte yönetim bölümü değil. Yönetici arkadaşlar bu işin göründüğü kadar kolay olmadığını, çalıştırdıkları profesyonellere inanıp güvenmeleri, onlara çalışmaları için mümkün olan en elverişli ortamı hazırlamaları ve her zaman işlerin istedikleri gibi gitmeyebileceği gerçeği ile sabretmeyi bilmeleri gerekmektedir. Yüzlerce spor kulübü arasında, her ne kadar, zaman zaman oralarda da bu tip yönetici arkadaşlara rastlansa da, Türkiye de faaliyet gösteren üst düzey profesyonel takımları ve yöneticilerini tenzih ederim.

Demek istediğim, bu işin okulu yok. Eğer yönetici olmak isteyen arkadaşlar, oyunculuktan, hakemlikten, antrenörlükten gelerek yönetici olmamış ise o arkadaşlar mutlaka kendilerini bir şekilde kendi ve kulüplerinin menfaati için, geliştirmeleri gerekiyor. Belki federasyonumuz bu konuda bir proje üretebilir.

Aslında Federasyonumuzun birçok konuda yeniden yapılanma adı altında yapabilecekleri var. Türkiye basketbolunda Süper Lig, TBL, TB2L diye kategoriler teşekkül ederken Süper Lig biraz Türkiye gerçeklerinden ayrılıyor gibi duruyor. Bu ligimizde olan durum karşısındaki federasyonumuzun duruşu doğru görünmese de bana makul geliyor.

Bu biraz da seneler önce herşey FIBA nın kontrolünde iken birtakım radikal değişiklikler isteyen üst düzey Avrupa kulüplerinin isteklerine direnerek kabul etmeyen FIBA’ya karşı İspanya’daki kulüplerin önderliğinde İtalya,Yunanistan ve diğer Ülke kulüplerinin de katılımı ile “ULEB” oluşumu gerçekleşti.

Bugün sanki Türkiye’de de böyle bir görünüm var. Lokomotif kulüplerin Avrupa arenası mücadelelerinde başarılı olmak adına istedikleri şartlar (her ne kadar Türkiye Baketbolu menfatine olmadığını düşünsem de) federasyonumuz tarafından kayıtsız şartsız kabul edilmiş durumda. Ancak aksini israr etmek de FIBA ULEB durumu yaratabilir düşüncesini de yabana atmamak gerekebilir. Ancak Federasyonumuz bu konuda, bilhassa Türk oyuncular için (Onlar da kendilerini geliştirerek yabancılardan rol kapsın safsatasını tekrar etmeden) avantajlı bazı durumlar yaratabilirler diye düşünüyorum. Herhalde sezon başında değerli basketbol adamları ile yaptıkları “work shop” tan bir sonuç çıkmıştır diye düşünüyorum. Eğer paylaşılırsa biz de birşeyler öğreniriz
.
Neyse daha söylenecek çok şey var, konuşurken bir çırpıda söylüyorsunuz da, yazınca nedense çok uzun oluyor. İnternet siteleri “hologram” sistemini kullanmaya başladıkları zaman, daha keyifli olur herhalde. Sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.

(25-01-2017)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

15,872TakipçilerTakip Et
36,695TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

REKLAMLAR

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi