Çarşamba, Şubat 12, 2025
spot_img

Alperen: Bana Basketbolu Ahmet Gürgen Öğretti

- Reklam-

Alperen Şengün, The Athletic’ten Sam Amick’in sorularını yanıtladı, küçüklüğünden basketboldaki ilk yıllarına kadar birçok konu hakkında konuştu, koçunun kendisine güvenmesinin önemi üzerinde durdu.

UDOKA BANA GÜVENDİ

* Önüme gelen fırsatı değerlendirdim, ayrıca Ime (Udoka) bana inandı. En büyük iki sebep bu. Hem geçtiğimiz yıl, hem de bu yıl bana ne kadar inandığını birçok kez gösterdi. Bana hep güvendi. Hayatta çevrenizde size güvenen birileri olsun istersiniz, ben hep böyle biri oldum. Rockets‘taki ilk iki yılımda takımın ana oyuncuları Kevin Porter Jr ve Jalen Green’di, ben takımdaki dördüncü, beşinci opsiyondum. Şimdiyse birinci veya ikinci opsiyonum, bu fırsatı bana Ime verdi. Öz güvenim çok yerinde. Geçtiğimiz sezon bazı maçlarda kötü oynadım, buna rağmen Ime benim üzerimden oynamaya devam etti. Burada bana inanan birileri var, onları haksız çıkarmamam gerek. Bana güvenen, arkamda duran herkesi ömrüm boyunca savunurum. Çocukken de böyleydim, karakterim bu şekilde. Ime bana inandı, bu yüzden onu haksız çıkaramam. Burada herkes başarılı olmak istiyor, ben de bunu çok istiyorum. Bunun için sahada her şeyimi vermek istiyorum.

* Bir gün böyle bir kontrat imzalayacağımı hayal edemezdim. Houston’a geldiğim ilk günden bu yana hep iyi oyunculara sahip olduğumuzu hissettim. Hep çok yetenekli bir takımdık ama bir arada nasıl oynayacağımızı bilmiyorduk. Şimdiyse bunu biliyoruz. Açıkçası ilk iki senemde pek iyi bir takım değildik ama potansiyelimizin olduğunu biliyordum. Ime ve ekibinin gelişinden bu yana her şey değişti. O geldikten sonra hiçbirimiz ‘rahat’ değildik, yakaladığımız çıkışın en büyük sebebi bu. Açıkçası bunu seviyorum. Kötü oynadığım zaman olması gerektiği gibi kenara alınıyorum. Kimse bana ‘hayır, sen bu takımın ana oyuncususun. Bu yüzden kötü oynasan bile tüm maç sahada olacaksın’ demiyor. Bir oyuncu kötü oynuyorsa onun sürelerini başkası alır, Ime’nin mantalitesi bu şekilde.

HAYAL EDEMEYECEĞİM YERLERDEYİM

* Buraya gelmeden önce ailemle konuşuyordum ve bir zamanlar ‘de olmayı, ligdeki en iyi oyunculardan biri olmayı hatta takımın en iyi oyuncularından biri olmayı hayal bile edemediğimi söylüyordum. Bunu hayal bile edemezdim. Türkiye’deyken takımın ana oyuncusu bendim. Buna rağmen PlayStation’da oynadığım ligde en iyilerden biri olacağımı hayal bile edemezdim. Yine de her zaman çok hırslıydım, bu hırs beni buralara kadar sürükledi. Her zaman en iyisi olmak istedim. Annemi ve babamı gururlandırmak istedim. Her gün kendimi daha iyiye gitmek için zorluyorum. Evet, en iyisi ben olacağım.

AYAĞIMIN ÜZERİNDEN ARABA GEÇTİ

* 6-7 yaşlarındayken bir evin içinde oyun oynuyorduk. Tabii oynarken dışarıyı göremiyorsunuz. Ben de kapıya doğru koşuyordum, dışarı kaçmak için kapıyı açtım ve açar açmaz karşıma bir araba çıktı. Bir anda bana çarptı, ayağımın üstünden geçti. Gerçekten çok kötüydü. Arkadaşlarım hemen yanıma gelip beni hastaneye götürdüler. O sırada ayağımda sandaletler vardı, komşular düşen sandaletlerimi alıp anneme götürmüşler ama hastanede olduğuma dair hiçbir şey söylememişler. Annem öldüğümü sanmış, gerçekten çok kötüydü. Sağ ayağım berbat haldeydi.

İLK KOÇUM SALİM TALŞLI

* İlk koçum (Salim Taşlı) babamın (Kemal Şengün) çocukluk arkadaşıydı. Küçükken beraber sıkça oynuyorlarmış. Uzun süre, yaklaşık 10 yıl boyunca Amerika’da yaşamış. Benzinlikte çalışmak gibi ağır işler yapmış. Türkiye’ye döndüğünde ise ben yedi yaşındaydım. Döndükten sonra bir gün ‘burada basketbol hakkında bir şeyler yapmak istiyorum’ dedi. Üç çocuğu vardı ve uzun süre Amerika’da kaldığı için onları büyürken pek görememişti. Türkiye’ye döndüğünde ise ‘Amerika’ya geri dönmek istemediğini, bir basketbol okulu açmak ve insanlara basketbol öğretmek istediğini’ söyledi.

  • Abim Alican Şengün boyu uzundu, dolayısıyla o da 15 yaşındayken babamın arkadaşının basketbol okuluna gitmeye başladı. Yine de çok geç kalmıştı… Her gün abimin idmanlarını izlemeye gidiyordum, idman bittiğinde ben de sahaya girip şut atmaya çalışıyordum. Bir sene sonra ise ben de basketbol oynamaya başladım. O günlerden 12 yaşıma kadar küçük kasabamdaydım ve babam beni her izlediğinde ne kadar iyi olduğumu görüp çok şaşırırdı. Ben de daha iyi olabilmek adına sürekli videolar izlemeye çalışırdım. İnternet kafeye gidip YouTube’dan ve videoları izlerdim.

İYİ YÜZÜCÜYDÜM

* Tabii o zamanlar telefonum yoktu. Babam balıkçılık yapıyordu, annem ise çalışmıyordu. Benim için kötü zamanlardı. Babamın kendine ait bir teknesi vardı ama maddi durumumuz pek iyi değildi. Babam teknesiyle Karadeniz’e açılıp farklı şehirlere giderdi. Sonrasında büyük gemilerle çalışmaya başladı ve 6 ay boyunca evden uzak kaldı. Bense o sıralar basketbol oynuyordum ama yüzmeye de başladım. Gerçekten çok iyi bir yüzücüydüm.

* kursuna giderken normalde bir şeyler öğrenmek için para ödersiniz ama yüzme antrenörü boyum ve vücudum konusunda o kadar heyecanlıydı ki, “senden hiçbir şey istemiyoruz, sadece gelip çalışmanızı istiyoruz.” dedi. Babama sürekli ‘sana söz veriyorum, oğlunla Olimpiyatlara gideceğiz’ diyordu. Söylediklerinden çok emindi ama yüzmek bana göre değildi. 4-5 ay boyunca yüzücülüğü denedim, haftada 2-3 gün yüzüyordum. Basketbolu ise her gün oynuyordum.

KAYBEDİNCE KAVGA ÇIKARIRDIM

* Açıkçası karakterim basketbolla çok uyumluydu. Ben sokaklarda büyüdüm ve kaybetmeyi hiçbir zaman sevmedim, ne zaman kaybetsek kavga çıkarırdım. İdmanlarda herkesle kavga ederdim, koçum bendeki rekabetçi ruhun farkındaydı. 8, 9, 10 yaşlarında ise Jordan, Kobe ve LeBron gibi oyuncuların videolarını izlemeye başladım. Videolarda gördüğüm şeyleri sahada yapmaya çalışıyordum. Bunu gören koçum babama ‘ona göstermediğim hareketleri bile yapmaya başladı’ diyordu. Benim hakkımda her zaman çok heyecanlıydı. 12 yaşındayken Giresun’daki takımımla bir turnuvaya katıldık, o turnuvaya bazı önemli takımların koçları da oyuncu izlemek için gelmişti. Orada en büyük basketbol organizasyonlarından biri (Banvit) vardı, bence o kasabanın (Bandırma) çocukları için olabilecek en iyi koça (Ahmet Gürgen) sahiplerdi. Bana basketbolu o öğretti. Giresun’dan ayrılıp evimden çok uzaktaki bir şehre gitmemi isteyen kişi de oydu. Tabii o zamanlar yakınlarda bir havaalanı yoktu, bu yüzden otobüsle 15-16 saat süren bir yolculuk yaptım. Babam evden uzakta çalışıyordu, bu yüzden ailemi bir sezon içerisinde en fazla bir hafta görebiliyordum. Saha, mutfak gibi her şeyin mevcut olduğu bir tesiste yaşıyorduk. Bazı odalarda dört, bazı odalarda ise on çocuk birden kalıyordu. Tesislerde 50 kişi kalıyorduk, bazıları benden beş yaş daha büyüktü. Tabii o zamanlar telefonum yoktu, dolayısıyla ailemle çok sık görüşemiyordum. Ailemi aramak istediğim zaman güvenlik kulübesine gidiyordum, sadece orada telefon vardı. Güvenliğin yanında ailemi arayıp ‘beni buradan alın, yapamıyorum’ diye ağlıyordum. Ailemi göremediğim için her gün ağlıyordum.

KÖTÜ BİR ÇOCUKTUM

* Sürekli ‘burada olmak istemiyorum’ diyordum ama Giresun’da yaşadığım yerde hiçbir şey yoktu. Gerçekten çok küçük bir kasabaydı ve orada büyüseydim muhtemelen hiçbir şey olamazdım. Muhtemelen b*ktan yerlerde çalışırdım. Ailemle konuştuğum zaman onlar da benimle birlikte ağlıyorlardı ama ‘Alpi, buraya geri dönersen hiçbir şey yapamazsın. Burada senin için hiçbir şey yok’ diyorlardı. Özellikle annem sürekli ağlıyordu, beni çok özlüyordu. Yine de bir noktada ailem için devam etmem gerektiğini anladım. Dolayısıyla çok çabuk bir şekilde olgunlaşmam gerekiyordu. Bu işe ailem için devam etmem gerektiğini anladım ve yaşadığım sorunların üstesinden geldim. Dediğim gibi ben sokaklarda büyüdüm, açıkçası kötü bir çocuktum. (Eurohoops)

- Reklam-

3 YORUMLAR

  1. Bu ne ya. Parayı bulan biz çok fakirdik edebiyatı yapıyor gibi. Türkiye deki eğitim sistemi zaten küçük yaştan yatılı kalmaya müsait. 5. Sınıftan anadolu liselerini kazanıp gidenler, fen liselerini bırakıp gidenler, yatılı liseler vb. Bırakın şu acındırma halini .

  2. Banvit bir fabrikaydı Alperen ve daha niceleri kimse rahatını bozup annesinden,babasından ayrılıp banvite gitmez çocukların ortak noktası maddiyattı Banvitte yetenekli olanları tüm Türkiyeden topladı…Misafirhanede devamlı tavuk çıkardı ve gece kahvaltıları vardı.O yüzden bilip bilmeden konuşma Ahmet Onur.

  3. Çalışmak, azim ve inancın bir zaferi. Aslında bu gösteriyor ki Türkiye yi gerçekten kaliteli eller yönetse bu kaliteli insanlar Anadolu dan daha çook başarı hikayesi çıkartır. Yani anlayacağınız. Türkiye 22 yıldır. Boşa kürek sallıyor

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

33,250TakipçilerTakip Et
37,611TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi
online terapi