Genç Dinozor kimdir? Basketbol ruhu genç ve enerjik olan, dinczor misali tecrübeli spor insanlarıdır.
Kadroda kimler var? Necip Kapanlı, Haydar Kemal Ateş, Cem Gökçe, Selam Gökçe, Fatih Söylemezoğlu ve zaman zaman “Genç Dinozor” konukları.
Amacı nedir?
Türk Basketbol Kamuoyuna ve özellikle veli, oyuncu, antrenör, yönetici ve tüm “Genç Öz kaynak” gruplarına gündemde ait basketbolun saha içi ve saha dışı olaylarını farklı ve geliştirici bakış açısıyla değerlendirmek ve basketbol kamuoyuna farklı düşünce pencereleri açmak.
Genç Dinozorlar olarak bu hafta basketbolun daha iyi yönetilmesi için “Biz olsak ne yapardık” dedik;
Selam Gökçe: Bizim düzeyimizdeki bir ülkede sportif bir kalkınma için birinci şart olarak eğitimi görüyorum. Bizim TBF Eğitim Kkurulu kendi rutininde gidip basketbol antrenörlerini yapıyor. Aslında her kademenin eğitime ihtiyacı var. Elini kolunu sallayarak takım sahibi olabiliyorsun. TBF Akademi’nin verdiği yöneticilik eğitiminin göstermelik olduğunu düşünüyorum. Amacım eğitim vereni suçlamak değil, sistemin bu eğitimi destekleyecek şekilde kurgulanması gerektiğine vurgu yapmak. Bir kişi bir kulüp kuruyor, birinci senesinde “hedefimiz Euroleague’de oynamak” diyebiliyor. Daha gerçek kulüp yapısını oturtmadan kolayca en üst seviyeye çıkabileceğini söylüyor. Bu iş önce bakanlıktan başlamalı, ülkenin spor programı olmalı.
Seneler evvel Prof. Emre Erol Türkiye‘nin farklı bölgelerinde oyuncu taramaları ölçümlerde dahil edilerek yapıldı. Sonra bu çocuklara elemeler yapılarak sayı 200’e kadar düşürüldü. Bu 200 çocuktan sadece 2’si basketbol oynamaya yatkın çıktı. Öncelikle ülke olarak elimizdeki insan kaynağına göre branş seçimi ve verilecek eğitim seçilmeli, yani bir program yapılmalı. Böyle bir program yapılmadığı sürece sadece günlük işler yapılabilir.
HAVUZU BÜYÜTMEK İÇİN…
Ülkemizin spor programlarını ve devamında basketbol programlarını ben yapsaydım;
1- İnsanlarımızın spor yapma ve yaşamın spordan bağımsız olmaması alanında temel reformlar yapmak isterdim. 5-12 yaş arasında temel spor eğitimi zorunluluğu ile başlardım.
Sporun ne olduğunu, temel amaçlarını doğru anlatmak isterdim. Teorik derslerle spor nedir, yarışmacılık nedir, spor karşılaşması nedir bunları öğretir, kazanmak ve kaybetmek konusunda eğitim verirdim.
2- Daha sonra testler yaparak motorik özellikleri, yatkınlıkları ve yeteneklerinin durumuna göre yönlendirmeler yaparak branşlaşmayı sağlardım.
3- Eğitici ve öğretici kadroların yetiştirilmesi için çalışırdım.
4- Bütün bunlar ilgili bakanlıklar ve federasyon arasındaki uyumlu çalışma ile sağlanabileceğinden ilgili bakanlıklardan federasyonuma yetkili yöneticiler dahil ederdim.
Bunların sonunda oluşan çok büyük bir havuzdan basketbolcular yetiştirmek daha kolay olacaktır. Bölgesel çalışmalar, her türlü kamp ve eğitim organizasyonları ve uluslararası temaslar gelişimi arttıracaktır.
Ayrıca bu söylediklerimi destekleyecek her türlü düşünceye ve eleştiriye açık olurdum.
Bunların dışında öncelikli olarak şu başlıkları ele alırdım;
MHK; Eğitim bu başlık altındaki en önemli konu. Hakem eğitiminde belli sürelerde denetlemeler yapılmalı ve 3 aylık periyodlarda eğitimler verilmeli. Bu süreçlere psikolojik eğitim ve denetim de mutlaka eklenmeli. Salt basketbol teknik eğitimi yeterli olmaz, insani değerlerin bilgisi ve yönetimi mutlaka olmalı.
Disiplin Kurulu; Parayı ver kurtul şeklinde kararlar veriyor. Bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu noktada uyarıcı ve caydırıcı başka eğitici yaptırımların da olması gerekli. Sadece para cezası verildiği için aslında kurulun isminin Ceza Kurulu olması daha doğru olur.
ELİNDEKİ ÜRÜN DEĞERSİZSE PAZARLAYAMAZSIN…
Basketbolun pazarlanması; Öncelikle şunun farkına varmak lazım, elindeki ürün değersizse ne yaparsan yap ürünü pazarlayamazsın. O yüzden basketbolun piyasadaki değerini arttıracak planlamalar yapılması lazım.
Tesis; Eğer basketbol takımı kurup deplasmanlı liglere katılmak istiyorsan; en az 10 sene takımınızın maç oynayacağı salonu satın almanız veya kiralamanız veya yaptırmanız gerekli diye kural koyulmalı diye düşünüyorum
Cem Gökçe: Geri dönmesi zor hastalara ne yerse yesin denir. Şu anki basketbolumuz için söyleyeceğim tek şey budur.
BEYİN FIRTINASI…
Ben eğer TBF Başkanlığına yanlışlıkla aday olursam, önceki senelerde dönemin federasyonunun liderliğinde gerçekleştirilen beyin fırtınasını tekrar organize ederdim. Bu organizasyona katılanları komisyonlara ayırır, her gruba da TBF Yönetiminde yer alacak bir kişiyi mutlaka koyardım. İyi bir tartışma platformu yaratıp çıkacak fikirlerden de yararlanarak planımı yapardım. Günümüzdeki TBF kurulları son derece hantal ve beceriksiz. Basketbol Federasyonu günümüzde bir iki kişi ile yönetilmez. Bu kurullardaki ve yönetimdeki üyelerini organize edemeyen hiçbir başkan da başarılı olamaz.
Başkan olduğumda yapacağım ilk işlerden birisi de Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteleri basketbolun içine almak için elimden geleni yapmak olurdu. Özellikle Milli eğitim ile işbirliği yaparak, öğretmenlerden ve üniversitelerden destek alıp programlar yaparak, antrenörleri TUBAD işbirliği ile eğitim programına almak için sponsorluklar sağlayarak adeta bir eğitim seferberliği planlamaya çalışırdım.
Ciddi bir medya ve iletişim organizasyonu kurulmasını sağlardım. Bu anlamda mevcut durumu da yeterli görmüyorum.
3 YABANCI KURALI
Süper ligdeki yabancı sayısı ve kriterlerinin mutlaka gözden geçirilmesini isterdim. Yabancı oyuncu sayısını en fazla 3 ile sınırlayarak, hiçbir açık kriter bırakmaz, aynı zamanda devşirme sistemi kaldırırdım. En az 3 yıl da bu kuralları değiştirmeden ilerlerdim.
Yabancı ülkelerde yetişen Türk futbolcuların varlığından yola çıkarak basketbolda da bu konuda taramaları ve doğru araştırmaların yapılıp yetenekli oyunculara ulaşılmasını daha kuvvetli planlardım.
Yabancı antrenör kriterlerinde değişikler yaparak ülkemize gelen yabancı antrenörlerin ülke basketboluna faydalı olmalarını sağlardım.
Anadolu’ya açılmak için ben basketbol okullarını ülkenin gerçeği ve ihtiyacı olarak görüyorum. TÜBAD için ise, öneride bulunmak için dernekte çalışmaya aday olmak gerek. Ben değilim. Burada altını çizmek isterim ki, TÜBAD için yetersiz bulduğum kişiler değil, derneğin bunca yılda basketbola katabildikleridir. Daha fazlası yapılabilirdi bence mesleği basketbol olan kişilerin daha aktif ve mücadeleci olmasını bekliyorum.
Basketbolun ülke çapında yayılması için çalışmalar yapardım. Ankara’nın doğusunda basketbolcu sayısını arttırmadan başarıyı arttırmanın mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Basketbol Oyuncular Derneği’nin varlığı çok önemli. Ciddi şekilde etkin olabilecek bir organizasyon, çünkü oyunu oynayan oyuncular. Ama bugüne kadar hiçbir şey yapmadılar, belki de yapamıyorlar bilemiyorum. Bu tip oluşumları ülkede böyle bir rejim tarafından yönetilirken verimli hale getirebilir misiniz, emin değilim. Dolayısıyla, daha iyisi yapılabilir mi? sorusun cevabı konuşmamın başında söylediğim gibi “ne yerse yesin” diyorum.
Bu görüşlerin geçmişte amatörce basketbol oynamış, bir süre profesyonel antrenörlük yapmış, 25 yıldır TV seyircisi olarak mesleğinden arta kalan zamanda basketbolu takip eden birisine ait olduğunu bilerek değerlendirmenizi isterim.
Haydar Kemal Ateş: Öncelikle yönetici eğitimi şart. Burada önemli olan eğitimin içeriği, mali ve idari konuları kapsayan eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Bu eğitimi almadan yöneticilik yapan kişiler piyasada gördüğü, medyada takip ettiği kulüp yöneticilerini kopyalayarak hareket ediyorlar, böyle olunca da yanlışlar art arda geliyor. Yöneticilikle ilgili mutlaka kriter koyulması lazım. Bu yöneticilerin mali geçmişlerinin araştırılması lazım.
Kulüplerin mali yapılanması konusunda eğitim ve denetimin değerli olduğunu düşünüyorum.
Eskiden altyapılarda statü farklıydı. Önce İl maçları oynanır sonra, oradan çıkanlar bölgesinde oynar ve oradan birinci olarak çıkanlar Türkiye şampiyonası oynardı. Dolayısı ile ciddi bir denetim olurdu. Aynı zamanda her bölgenin karmaları oluşturularak maçlar yapılır ve oradan milli takım seçilirdi.
Şimdi farklı bir sistem uygulanıyor. Benim önerim bölgelere ayırıp, bölgelerin başına bir tecrübeli antrenör ve bir de yönetici tayin ederek kontrolü sağlamak. Bunlar sorumlu oldukları bölgeleri inceleyip, takip ederek hemen tüm oyuncuların takibini de yapmış olacaktır. Aynı zamanda bu sistemle eğitiminde daha rahat verileceğini düşünüyor.
İkince ve en önemli konu hakem meselesi. Bence federasyonun yumuşak karnı hakem meselesi. Dolayısıyla burayı yönetecek insanlarında her şeyden önce dürüst, bilgili, kültürlü, donanımlı olmaları gerekir. Daha sonra hakemlerin mali problemlerine çözüm üretmek lazım. Milyarlık takımların maçlarını yönetecek olan hakemlerin de ekonomik olarak tatmin edilmesi gerekir.
Bir diğer konu, bence liglerde 7-8 senede bir düşme kaldırılmalı. Bunu niçin söylüyorum, bunu yaparsak takımlarımız için 7-8 yılda bir arınma, mali olarak toparlanma ve antrenör için de düşme olmayacağı için oyuncu yetiştirme, bir dahaki sezon için hazırlanma dönemi gibi olacaktır.
BİDEV adında hepimizin üye olduğu bir vakfımız var. Organizasyon anlamında tüm Türkiye’ye ulaşabilen bu yapı muhakkak federasyon ile güçlü iletişim içinde olmalı. Federasyon ise Bidev’in sağlam yapısından faydalanılması gerekir.
Mutlaka önemle uygulanıyordur ama okuyuculara hatırlatma açısından belirtiyim istedim. Federasyon eğitim kurulunun gerçekleştirdiği antrenör klasman kursları ve gelişim seminerlerinde bilhassa başlangıç kategori kurslarında, basketbolun hücum, hızlı hücum, savunma, ribaund ve diğer çeşitli konularında eğitimler verilirken bir konu genelde ya atlanır, ya da o konuya az zaman ayrılır. Halbuki bugün karşılaştığımız saha içi ve dışı problemlerin birçoğu bu konuda alınan eğitimle direkt etkilidir.
Nedir o; Basketbolun temel katmanları arasındaki (koç-oyuncu, Koç-Hakem, Koç-Yönetici, Oyuncu-Yönetici, Hakem-Yönetici) düzgün iletişim. Bu katmanların medya ile olan iletişimleri, ayrıca bir antrenörün saha içi ve saha dışı giyim, davranış ve diğer sosyal hayatın gerektirdiği kurallar ve davranış biçimleri.
Bu konularda eğitimci antrenörlerin, kurslarda hem bilgi birikimlerini hem de tecrübelerini kursiyerlere seanslarda ek konu olarak değil de özel bir seansla aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Eminim halihazırda bu eğitim kurulları tarafından uygulanıyordur. Ben federasyon başkanı olsam bu konuya özel bir dikkat gösteririm.
TÜBAD’IN YAPTIRIM GÜCÜ OLMALI…
Antrenörler Derneğimiz var, ancak herhangi bir yaptırım gücü yok. Halbuki federasyon antrenör lisanslarının dernek tarafından verilmesini kabul etse, bu takdirde TUBAD’ın da bir yaptırım gücü olacak. Bizim asıl ihtiyacımız bu ve ilk icraatlar arasında yapılmalı. Gücü ve yetkiyi paylaşmak beraberinde daha verimli çalışmayı getirir. Bunların yanında antrenörlerin sendikalaşması şart, bu konuda da federasyonun destek olması gerekir.
Son cümle yeni bir yapılanmada ilk icraat yeni yönetmelikler oluşturmaktan geçiyor.
BASKETBOLUN REYTİNGİNİ YÜKSELTMELİ…
Necip Kapanlı: Basketbol maalesef popülaritesini giderek kaybediyor ve salonlarda öncelikli branş olmaktan çıkıyor. Kalitelerini tartışacak da olsak basketbola başlamak için ilk adres olan basketbol okulları, voleybol okullarından dolayı salon bulmakta zorlanıyor. Basketbolun reytingini yükseltmek, Anadolu’nun her yerine yaymak zorundayız. Bu, sponsorlar açısından da çok önemli. Voleybol federasyonu alt liglere bile sponsor bulurken, biz TBF çalışanlarının araçlarını akaryakıt sponsorlarının haberleriyle karşılaşıyoruz.
An itibariyle Ankara’nın doğusunda basketbol neredeyse kalmadı ve salonlara voleybol fileleri gerildi. EBBL mutlaka yeniden kurulmalı, basketbol oynayan ve ilgilenenlerin sayısı artırılmalı.
Voleybolda yıllardır kadın takımları Avrupa kupalarında şampiyonluk kazandı ancak kadın voleybolunun patlaması Milli Takımın başarılarıyla meydana geldi. Euroleague’de diğer kupalardaki başarılar elbette sevindirici ama reytingi artırmanın yolu Voleybol Kadın Milli Takımı gibi kendi oyuncularımızla milli takımlarda elde edeceğimiz başarılardan geçiyor. Ligde Türk oyuncularına fazla süre verenlere ciddi teşvik primi verilmeli.
Türk basketbolunun, belli bir karaktere sahip olması, altyapılarda belirlenmiş aynı programların uygulanması ile mümkün. Bu konuda TBF, Eğitim Kurulu vasıtasıyla kulüplerle, antrenörlerle işbirliği yapmalı. Günümüz basketbolunda takımı yöneten koçlardan çok bireysel gelişim antrenörleri önem kazandı. Bireysel antrenör eğitimi yoğunlaştırılmalı, kulüplerde zorunlu hale getirilmeli, antrenörleri bireysel koçluk konusunda eğitmek için gerekirse dışarıdan destek alınmalı. Alperen’in Beşiktaş’ta Sırp bireysel gelişim koçu Jorji ile çalıştıktan sonra elde ettiği ivme ortada.
BGL’de ekonomik nedenlerle maç sayısının azaltıldığını görüyoruz. Sponsorlar bulunarak BGL’de ve birçok genç oyuncunun yer aldığı TB2L‘de maç sayısı ve sezon göstermelik olmaktan kurtarılıp 7-8 ayı kapsayacak şekilde düzenlenmeli.
TBF ALTYAPI KONUSUNDA KULÜPLERİ İKNA ETMELİ
Altyapılarla gerçek anlamda ilgilenen kulüp sayısı 5’i, 6’yı geçmez. TBF, kulüp yöneticilerinin ayağına giderek altyapı konusunda onları ikna etmeli ve gereksiz masraf olma düşüncesinden kurtarmalı. Oyuncuların 23 yaşına kadar elde edecekleri kazançlar belirlenerek sınırlandırılmalı, sınırları geçenlere büyük cezalar verilmeli.
TBF “Her şeyi biz biliriz” havasından uzaklaşıp insanlara kulak vermeli, belki Sapanca’da olduğu gibi basketbola ivme kazandıracak konular için Beyin Fırtınası düzenlemeli. TBF, basketbola ilgili oluşumlara “düşman” gözüyle bakmamalı, çok değerli kişilerden oluşan BİDEV de saha yaptırmak gibi olumlu yönü tartışılmayacak projelerin ötesinde, Türk basketbolunun gelişimi ile ilgili de projelerle uğraşmalı.
Basketbol okulları, kulüpler de dahil basketbola başlamak için tek mecra haline geldi ancak kulüpler de dahil konuya ticari gözle baktıkları için eğitim kalitesi göz ardı ediliyor. Basketbol okulları yasal düzenlemelerle, TBF’nin kontrolü altına alınmalı ve standart eğitim seviyesinden uzak kalanların lisansları iptal edilmeli.
Seçimlere devletin müdahalesi olmamalı, başkan ve yönetim kurulu üyelerinde hükümete yakınlıkları, uzaklıkları kriter olmamalı. Liyakat sahibi kişiler basketbolu yönetmeli.
Basketbolun başlangıcı sokakta 3 x 3 basketboludur. Bugünkü TBF yönetimi iş başına geldiğinde sokak basketbolu ile ilgili vaatlerde bulundu, ancak federasyon başkanının mahalle arkadaşlarının yer aldığı 3×3 milli takımlarla iş sulandırıldı, 3×3’e gerçek anlamda hiç yatırım yapılmadı. Gerekirse kentlerdeki pazar yerleri, pazarların kurulmadığı günlerde 3×3 sahalarına dönüştürülebilir. TBF’nin Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütmeyi planladığı açık saha projesinin lansmanı çok gösterişliydi ama onun da sonucu sıfır oldu. Açık saha konusu tekrar gündeme alınmalı, belediyelerle iş birliği yapılmalı.
Fatih Söylemezoğlu: Öncelikle bir spor federasyonun siyasi iradeden bağımsız ama siyasi iradenin desteği ile çalışması lazım. Bunun için de atılması gereken ilk adım devletin müdahalesinin sıfır olduğu, delege yapısının basketbolun emekçilerini temsil ettiği bir seçim sistemi olmalı.
Bu ortam sağlandıktan sonra geriye basketbolun paydaşları ile birlikte aksayan yönlerin belirleyip yönergeleri tadil ederek işe başlamak lazım. Devamında tesisleşme ve alt yapı organizasyonlarının gözden geçirilerek belirlenen ülke basketbol stratejisine göre konsensüs ile uygulamaya konulması gerekli. Bu işlerin her adımında hiç ara vermeden devam etmesi gereken konu, belli bir sayısal doyuma ulaşana kadar tesisleşmeye devam etmek olmalı.
Başarının temelinde yatanın ise, tam şeffaf bir yönetim anlayışı ile mümkün olduğunu unutmamak gerek.
BÖLGE SORUMLULARI
Ülkemiz yüzölçümü olarak büyük bir ülke, dolayısı ile her konuda olduğu gibi basketbolun kademeleri için de yeterli eğitmene sahip değiliz. Kesinlikle eğitmen sayılarını artırarak, 7 coğrafi bölgeden oluşan ülkemiz de her bölge için sorumlular belirleyip, antrenör ve hakem eğitimi bölgelerden sorumlu eğitmenler tarafından verilmeli. Dolayısı ile her bölgenin farklılık gösterebilecek sorunları bölgenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilebilir.
Sistem aynı zamanda bölgesel sorumlular tarafından daha kolay denetlene bileceği gibi, federasyon tarafından da takibi kolay ve sayılabilir hale gelecektir.
Deplasmanlı ligler kulüp temsilcilerinin oluşturacağı bir kurul tarafından federasyonun lojistik desteği ve o liglerden sorumlu yönetim kurulu üyeleri tarafından desteklenerek ve gerekli hallerde denetlenerek yönetilmeli.
Federasyonların en önemli birimlerinden birisi olan Hakem konusu en üst düzeyde ele alınmalı ve özendirici ve geliştirici bir yaklaşımla düzenlenmeli. Bu şartlarda hakem bulmak da yetiştirmek de mümkün gözükmediğine göre daha gerçekçi yeni bir planlamaya ihtiyaç var.
ÇALIŞTAY…
Dolayısıyla hakemlerin sosyal hakları çağın gereklerine göre güncellenmeden başlanılacak hiçbir çalışma netice vermeyecektir. Profesyonel hakem ücretinin “asgari ücret” olduğu bir ortamda mesleği özendirici hale getirmek sizlerde hak verirsiniz ki, aklı selim bir yaklaşım olmaktan çok çok uzaktır. Bu konuda bir çalıştay yapıp gerekleri yapıldıktan sonra insan kaynakları ile ilgili konuyu yeniden ele almak lazım. Burada en büyük sorun, eğitmen sayısı. Öncelikle uygulanacak projeye uygun bir sayı belirlenmeli ve işe buradan başlanmalı.
Devamında iş bölümü yapılmalı. 7 coğrafi bölgenin temsilcisi MHK üyeleri, onların altında bölge eğitmeni ve gerekirse ( ki gerekir) bölge eğitmeninin yardımcılığını yapacak en az bir profesyonel eğitmen daha olmalı.
Bölgelerde yapılacak eğitim seminerleri dışında, her hafta dijital ortamda tüm bölge hakemlerini kapsayacak eğitim toplantıları düzenlenmeli. Eğitmenlerin belirleyeceği altyapı hakemleri sezon boyu üst düzey (Euroleague veya BSL) maçlarına davet edilerek bilgi ve görgüleri artırılmalı.
Çok yetenekli bulunan genç hakemlere ihtiyaçları varsa burslu eğitim olanakları sağlanmalı. Ayniı zamanda ingilizce eğitimi için olanaklar zorlanmalı.
Klasmanlara seçilebilme ön şart, profesyonellerin yapacağı psikolojik testlerden geçebiliyor olmak olmalı. Psikolojik yeterliliğe sahip olmayan yetenekleri kaybetmemek için onlara profesyonel destek sağlanmalı. Ve belli aralıklarla bu anlamda eğitimler tekrarlanmalı.
Basketbol okulları basketbolun başlangıç noktası olması nedeni ile şu an en önemli oluşum olarak gözükmekle birlikte, kontrolsüz haliyle faydalı mi zararlı mi tartışılır. Öncelikle ne yapıp etmeli ve bu oluşum kontrol edilebilir bir çerçeve içerisine alınmalı. Bu anlamda başka branşlarda atılmış adımlar incelenmeli, gerekirse yardım alınmalı. Unutmayalım ki, berberler federasyonundan lisans almadan berberlik bile yapılamıyor. Milli eğitim ve Sanayi ve ticaret bakanlığı ile kafa kafaya verip, mesleki yeterlilik belgesi oluşturulmalı, buna sahip olmayanlar denetlenmeli ve sistem içerisine çekilmeye çalışılmalı. Bu sağlandıktan sonra tamamen o kategoriye özel eğitim seminerleri düzenlenmeli. Belirlenen kurallara uygun çalışanlar lojistik olarak desteklenmeli ve özendirilmeli.
Netice olarak, eğer profesyonel ligleri lig kuruları yönetirse, federasyonunda bunları yapacak enerjisi olur.
Dolu Anadolu da görev yapmakta olan bir antrenör olarak bütün büyüklerimin söylediklerine sonuna kadar katılıyorum. Necip abi nin söylediği gibi bölgesel lig kesinlikle eski formatına dönmeli. Eskiden 80 90 takımlı bölgesel ligi düzenlenir iken şimdi sırf yapmak için adına Bölgesel Lig denilen 1. Ve 2. Ligde sezonu biten oyuncuların oynadığı 1.5 2 aylık 100 bin TL katılım bedelli bir lig var. TBF ve Hido sayesinde basketbol yokuş aşağı gidiyor. Altyapılarda yerel ligden ötesine gidemiyoruz çünkü bu ekonomik şartlar da takımları alıp bölge şampiyonalerına götürmek TBF nin verdiği harcırah yüzünden zaten imkansız.Defalarca her platform da ve sayfanızda Bölgesel Ligin basketbolun dinamosu olduğunu ve kesinlikle eski sisteme geri dönülmesi gerektiğini dile getirdim. Gelinen şu noktada haftasonları TVF yi izleyip kıskanmak ve iç çekmekten başka bir şey gelmiyor. Sırf kendi çocuğu oynayacak diye ÖMER ONAN bölgedeki bitirdi…
Bence en büyük çözüm yada yapılabilecek tek çözüm; İstanbul takımlarına kontenjan koymak!!! Futbol da aynı basketbol da!!! Hele futbol, belediyelerin para aklama yeri İstanbul’da?!?!?!! Bahçeşehir niye İstanbul’da oynar, yabancılar tercih etsin diye mi!?!? Gidin Bandırma da oynayın, kültürü de var yörenin!?!?!? Eskişehir, Adana, Mersin!?!!!!!?!!!?Ailecek gidilebilecek basketbol da en uygun yerler 3 büyükler dışındaki salonlardır.