Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Günlerdir hatta aylardır Türk basketbolunun baş aşağı gittiği konusunda basketbolumuzun değerli insanları birbirinden kıymetli yazılar yazdılar ve istatistikler verdiler.
Açıkçası ben sizlere rakamsal olarak hiçbir şey vermeyeceğim. Artık basketbol platformlarını takip eden sevgili okurlar, hepimiz FIBA dahil pek çok rakamsal verilere rahatlıkla ulaşabilecek durumdayız.
Ben bu yazımda farklı bir açıdan bakarak neden bu hallere düştüğümüzü anlatmaya çalışacağım.
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Zülfü Livaneli’nin, ‘Livaneli’nin Penceresinden Batı’nın Kibri ile Doğu’nun Cehli Arasında kitabının’
Kabilenin İçinde kabileye karşı “Düşünmek” bölümünde düşünme ile ilgili bizim insanımıza yönelik çok önemli tespitleri var.
O bölümde Livaneli düşünme ile ilgili şunları ifade ediyor: “Bizim halk sözlerimizde aradım taradım, düşünmek üzerine iyi bir söz hiç söylenmemiş. Başka konularda çok çeşitli sözler vardır, birbirine zıt yaklaşımlar dile getirilir, ama bu konuda hep aynı tutum, hep olumsuz tavır dikkatimi çekiyor. ‘Nasreddin Hocanın hindisi gibi düşünme’, ‘Karadeniz’de gemilerin mi battı, ne düşünüyorsun?’, ‘Başını sıcak tut ayağını serin, düşünme derin’, ‘düşün taşın bk.tur işin.’ Düşünmeyi olumlayan bir yaklaşım yok. Bu geleneğe göre her filozof bir ‘arpacı kumrusu’
Türkiye‘nin meşhur Doğu-Batı çelişkisi de buna dayanıyor. ‘Düşünüyorum o halde varım’ diyen bir kültürün karşısına düşünceyi olumsuzlayan bir yaklaşımla çıkamazsın. Mümkün değil. Kökenini bu topraklardan alan batı geleneği ‘İNSAN AKLINI YÜCELTEREK GELİŞMİŞ.’ Orayla sağlıklı iletişim için düşünme uğraşında bir aşama gerçekleştirmek, bir eşik aşmak gerekiyor. ‘KISACASI ZİHNİYET DEVRİMİ’ (1)
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Marcus Aurelius’a göre, Akıl insanların ortak özelliğidir. İnsanı diğer canlılardan üstün kılan akıl, aynı zamanda gelişir ve derinleşir. Sonsuz olasılıklar ve çözümler üretir. Dolayısıyla aklı kullanmak insanoğlunun görevidir bir yerde. İnsan aklını kullanmadığında hislerinin de kölesi ya da kuklası olmaya yatkındır diye ifade etmektedir. (2)
Danıel Smıth’in yazmış olduğu ‘Steve Jobs Gibi Düşünmek’ kitabı ise düşünmenin önemini anlayabilmemiz açısından çok önemli olduğunu belirtmek isterim.
Basketbol Federasyonu yetkililerinin yıllardır,
Düşünüp fikir üreten insanları karşı tarafmış gibi görmesi,
Ortak aklı yok sayması,
Yapılan eleştirileri düşmanca algılaması,
Benim dediğim olacak kibri-egosu
Bilimsel çalışmalara inanmaması,
Sorgulama olayını asla kabul etmemesi,
Liyakat kavramını yapmış oldukları uygulamaların tamamına yakınında ayaklar altına alması,
Farklı düşünen insanlara da tahammül edememesi sonucu,
Ülke basketbolunun hem ulusal hem de uluslararası arenada onarımı yıllar alacak derecede zarar görmesine neden olmuştur.
Basketbol Federasyonu’ndaki yetkililere artık bir yerden başlayarak gerekli özeleştirileri yapmalarını, hatta bu özeleştirileri Türk kamuoyuna da deklare etmelerini öneririm.
Sonrasında da aklı, bilimi, sorgulamayı, liyakati önceleyip Atatürk gibi düşünmelerini tavsiye ederim. Yoksa bu kötü gidişi durdurmak hiçbir şekilde mümkün değildir.
Yukarıda yazdığım bilgilere istinaden bugün Türk basketbolunun gelmiş olduğu noktayı ‘CEHALETİN ZAFERİ’ olarak tanımlamam sanırım yanlış kaçmaz.
Saygılarımla
(1) Livaneli’nin Penceresinden Batı’nın Kibri ile Doğu’nun Cehli Arasında s:17
(2) Marcus Aurelius Unutma, Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır s:23
Bu ülke 1950 sonrası geldiği kavşakta makas değiştirdi ve özünden ayrılıp bilerek, isteyerek bilimi aklı değil cehaleti seçti. Oy uğruna liyakat kavramı yok edildi, onların yerlerini beceriksiz yalakalar aldı. Bu beceriksiz yalakalar damla damla biriktirilenleri oluk oluk cömertçe harcadılar. Akrabacılık, rüşvet aklın ve bilimin yerini aldı, devlet deniz yemeyen domuz gibi acı, ironik bir o kadar da doğru kavramlar benim memurum işini bilir gibi kavramlarla birleşek bugün sonuna geldiğine inandığım dönemi yarattı. Gurur, namus, alınteri, emek ne demek unutuldu, yetmedi, dün emek bugün yemek unutuldu… Doymayan bu asalaklar ordusu artık vatandaşının yemeğine göz koydu zira geriye çalacak başka bir şey kalmadı! Okuma yazmayı zor sökmüş müdür oldu utanmadı, hayatında tiyatronun önünden geçmemiş onun başına geçti utanmadı, adamı olan yürüdü olmayan kaldı ama onlar ne doydu ne de utandı? Bunu yapanların elinde dünyanın tek çaresi olmayan silahı var(dı) CEHALET, biz buralarda iki üç çapsız cahille uğraşamazken 50 milyon cahille nükleer güçler bile uğraşamaz… Bu çapsız cahil ordusu büyüdü, semirdi, şımardı okudun da ne oldu? cüretine kalkıştı.Tam bu arada gökten dev bir meteor düştü adı İnternet, ve içinden bir melekle bir iblis çıktı, melek bize google amcayı yani cehalete karşı en iyi panzehiri verdi. İblis ise çapsız asalak cahillerin ordusunun çocuklarına, torunlarına ve onların çocuklarına korkmayı, saklanmayı, bilime, bilgiye karşı çıkmayı cehalet savaşını kazanmak üzere vererek son kozunu oynadı. Ama bu ülkenin son asalak cahilleri kazanamayacakları bir savaşa girdiler, çünkü artık yeni nesil dinini cahil dedesinden, genç kız geleceğini cahil ve bağnaz ailesinden öğrenmiyor! Artık o zincir kırıldı, yalanı ispatlamak on saniye, sahte tarihi öğrenmek üç dakika ve bunu elde etmek için elindeki telefonun tuşlarına basmak yeterli. Cahil asalakların evlatları bu nimeti tıpkı atalarının yaptığı gibi yaparak kötülük devşirmeye çalışacaklar ama bu defa karşılarında tırsımış elitler yerine kararlı, bilinçli, bilgili en azından bilgiye ulaşmayı bilen bir dirayetle karşılaşacaklar. Cahil asalakların torunları iblislerle yatağa girerken onlar rüşvet almayı utanç sayan memurlar, müdürler, umutlar olacaklar, haksızlık yapmamayı hak gören hakimler olacaklar, hayır ben bu işe layık değilim diyecekler, ağacının tek bir yaprağına dokundurtmayacaklar, 27.000 çocuk tacizcisine dokunmayıp 187 saldırı olayından bir hayvan katliamı çıkaranları AFFETMEYECEKLER, ANNELERİNİ BABALARINI AÇ BIRAKANLARI, DENİZİNİ HAVASINI OTUNU, BÖRTÜ BÖCEĞİNİ YOK EDENLERİ AFFETMEYECEKLER, SEN KİMSİN DİYENLER YOK OLACAK, ANLAT KARDEŞİM DİYENLER KAZANACAK. Bu ülkede asalak cehalet onun en güçlü senin en güçsüz olduğunda, amerikanı, ingilizi, yunanı, fransızı, almanı bunların yanındayken tonlarca doları, sterlini, lireti, topu, gemisi, uçağı, gücü ile biz garibanları, aklı ve bilimi yenemedi, KİMSE KORKMASIN, BU CEHALET BİZİ ASLA, ASLA Y E N E M E Y E C E K !!! Unutmayın o cahil bile bilimin ona sunduklarıyla ayakta durabiliyor ama seçtiği yol yanlış, “sen cahilsiz yaşayabilirsin ama cahil sensiz yaşayamaz” Basketfaul öncülük etsin, fikirlere bir portal açsın, Analiz, Çözüm ve Uygulama başlıklarıyla ilgili somut öneri belgeleri sırasıyla teker teker oluşturulsun, sabırla sorunlar belirlensin, saptansın. Boş laflar, havaya uçan fikirler hayat bulsun, herşey kayıt altına alınsın, basketbolu sevenler laf değil iş üretsinler. ONLAR YAPAMIYORSA HEP BERABER BİZ YAPALIM… NE DERSİNİZ?
Sevgili Okurumuz, keşke size haksızsınız diyebilseydim. Yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. “ONLAR YAPAMIYORSA HEP BERABER BİZ YAPALIM… NE DERSİNİZ?” bitiriş cümleniz ayrıca çok değerli diye düşünüyorum. Zaten arada bir eğitim ve spor üzerine yazmakta ki amacım da bu. Saygılarımla.
Sn. Özonay ben eski bir basketbolcu olarak şu an sonuç ne olursa olsun asla vazgeçmeden naçizane fikirlerimi yazıp paylaşacağım, her şeyimi kaybederim ama umudumu asla… Gerekirse tek başıma basketbol aşkı adına bir öneri raporu hazırlayacağım, gönül bunun geniş bir katılımla olabilmesi en doğrusu olur ama önemli de değil “büyük sonuçlar bazan küçük hayallerden doğar”
Mehmet Bey, teşekkür ederim. Saygılarımla
Saygılar
“gönül bunun geniş bir katılımla olabilmesi en doğrusu olur” diye yanlış bir cümle kurmuşum doğrusu ” gönül bunun geniş bir katılımla olmasını arzu eder” olmalıydı.