Genç Dinozor kimdir? Basketbol ruhu genç ve enerjik olan, dinozor misali tecrübeli spor insanlarıdır.
Kadroda kimler var? Necip Kapanlı, Haydar Kemal Ateş, Cem Gökçe, Selam Gökçe, Fatih Söylemezoğlu ve zaman zaman “Genç Dinozor” konukları.
- Bu haftaki ana konumuz Galatasaray – Beşiktaş maçının değerlendirilmesi…
Selam Gökçe: Beşiktaş’ın şut yüzdesinin düşük olması ve özelLikle Galatasaray’da Prepelic kaynaklı pic&roll savunmasına iyi konsantre olamadıkları için yenildiklerini düşünüyorum. Ayrıca Beşiktaş savunması da iyi değildi. Mitroviç ise, Prepelic’in pick&roll’leri dışında maça çok bir şey katamadı bence. Özellikle maçın bir bölümünde, 4 numarada Göksenin’i Sadık Emir ‘in yerine tercih etmesi düşündürücüydü!
SADIK VE KEREM’E YAZIK ETMEYELİM
Sadık ve Kerem Konan gibi oyuncuların basketbol fundamental ve oyun bilgilerini geliştirmemiz şart. Yoksa bu oyunculara yazık olacak. Bu oyuncuları geliştiremezsek, kimin kimi yendiğinin bir anlamı olmayacak.
Necip Kapanlı: Galatasaray yönetimi uzun süredir devam eden kötü sonuçlara karşın koçla ilgili bir tasarrufta bulunmadı. Sanırım bunun sonucunda oyuncular da, yapacak bir şey kalmadı diye düşünerek oynamaya karar verdiler. Prepelic şutuyla yaşayan bir oyuncu, ancak Beşiktaş sezon genelinin aksine o kadar kötü savunma yaptı ki Prepelic saf kan oyun kurucu gibi 12 asiste ulaştı.
MCCORMACK Mİ, 2 MİSLİ PARAYA DELGADO MU?
Galatasaraylı David McCormack geçen sezonu Beşiktaş’ta geçirdi. Koçlar onu çoğu maç tribünde oturttu, ancak düşme tehlikesi büyüyünce oynamaya başladı ve takımı ligde tuttu. Buna rağmen Beşiktaş onu yine beğenmeyince Darüşşafaka’ya gitti, oradan da Galatasaray’a geldi. Acaba Beşiktaşlı yöneticiler bu maçtan sonra McCormack konusunda hata yaptıklarını düşünmüşler midir? 2 misli daha pahalı Angel Delgado mu, David McCormack mi?
Diğer bir konu, Mitrovic’in Sadık Kabaca’yı 5 numarada David McCormack’in alternatifi olarak değerlendirmesini pek anlayamadım. Sadık şutu olan 4 numara olarak ilerleyen bir oyuncuyken, neden 5 numaraya devşirilmeye çalışılır? Elbette gerektiğinde 5 de oynasın ama onun asıl pozisyonunun 4 olduğu unutulmasın.
Beşiktaş Basketbol Şubesi’nde geçen yönetimden kalan Umut Tahir Güneşİn maç sırasındaki davranışları. Hatırlarsanız Fenerbahçe maçında İsmail Şenol’a saldırmıştı. Galatasaray maçında da saha kenarında sergilediği davranışlar nedeniyle hakemler tarafından salondan çıkartılmasına karar verildi.
Umut Tahir Güneş aynı davranışları Akatlar’da sergilerse Beşiktaş’ın başına büyük sorunlar açabilir. Umut Tahir’le, büyük centilmen Hasan Arat aynı fotoğraf karesinde olmaları birbirlerine çok uyumlu gözükmüyor.
SADIK EMİR’İ KAYBEDİYORUZ
Cem Gökçe: Bence Galatasaray bireysel tercihlerin, Beşiktaş düzenli oynayan takımların örneği. Maçı Galatasaray’ın kazanması taraftarı olarak tabii ki, beni sevindirdi. Ancak basketbol görüşü olarak yanıldım. Düşüncem, Beşiktaş maç sonu Delgado/Konan tercihindeki yanlıştan kaybetti. Güven verilmez, kazanılır. Konan bu güveni çalışarak kazanmalı ve süre alabilmeli. Galatasaray ise maçı kazandı ama Sadık Emir’i bu gidişle yavaş yavaş kaybediyor. Bu da Türk basketbolu için maalesef ağır bir bedel olacak.
BEŞİKTAŞ’IN BAŞARISI NEEDHAM’A ENDEKSLİ
Haydar Kemal Ateş: Beşiktaş’ın geçen hafta oynanan Anadolu Efes maçındaki performansını övmüştük. Ancak ilerideki maçlarda bunu devam ettirebilecekler mi takip etmek lazım demiştim. Şimdi aynı oyun anlayışını ve performansı bu maçta tekrarlayamadıklarını gördük. Yine de takip etmek gerekiyor. Bana göre bu maç gösterdi ki Beşiktaş’ın başarısı çokça Needham’ın performansı ile ilişkili. Kerem Konan ilerisi için potansiyeli olan bir oyuncu. Evet belki bu maçın en önemli dakikaları daha tecrübeli bir oyuncu ile oynanabilirdi, ancak oyuncu en çabuk ve verimli ilerlemeyi de böyle durumlarda kazanabilir diye düşünüyorum.
Bazen oyuncuyu kazanabilmek için maçı bile risk edebilirsiniz. Aynı şekilde Galatasaray Göksenin’in yerine genç bir oyuncu tercihinde bulunabilirdi; ancak bu maçın neticesinin hem kulüp, hem de coach için önemli olması ve maçın ancak çok efektif bir savunma anlayışı ile alınabileceğinin yine koç tarafından düşünülmesi, Göksenin’in uzun süre almasının nedeni oldu diye düşünüyorum. Göksenin hücumda verimli olmamasına karşın, yaptığı sert ve hırslı savunma ile ve savunma ribaundlarında ortalığı karıştırması ile galibiyette rolü oldu. Neticede galibiyet istiyorsanız, önce savunma felsefesi.
FAUL ÜFÜRMEK ÖNLEYİCİ HAKEMİK DEĞİL
Fatih Söylemezoğlu: Maalesef biz de maçın kontrolünü kaçırmama ana fikri ile maç yöneten hakemler var. Öyle ki; sahada iki kütle birbirine yaklaşırken, yörüngeye girer girmez çarpışma olmaması için düdük çalarak (güya) önleyici hakemlik yapanlar var. Biraz abartarak anlattım ama maç yönetim tarzları bu şekilde olan hakemler var. Bence burada konu cesaretten çok basketbolu bilip bilmemekle ilgili olduğu kadar, bu yaklaşımla temasların sayısını azaltarak olası kendi hatalarını da asgariye indirip, mevcudiyetlerini koruyabilmekteler. Tabii bu yaklaşımdan basketbol zarar görüyor. Sert savunma yapan takımlar maçlarında bu tip hakemlerle karşılaştıklarında ise zorlanabiliyorlar düşünüyorum. Nitekim Beşiktaş maç sonu konu özelinde serzenişte bulunurken haklıydı.
Necip Kapanlı: NBA’de Golden State Koçu Kerr de maçtan sonra hakemlere öğretilenlerle ilgili serzenişte bulundu, rakip takım oyuncusu Jokic’in 18/18 serbest atış kullandığını, temaslara kolay düdük çalındığını ve oyunun normalde bu şekilde bir oyun olmadığını söyledi. NBA’de de zaman zaman aynı sorunlar yaşanıyor.
Fatih Söylemezoğlu: Oyun kesinlikle böyle olmamalı. Oyuncuların formaları birbirine değdiği anda faul çalan hakemler kendilerini geliştirmediği sürece sorunun çözümü kolay değil. Kendileri bu çabayı göstermediği takdirde ise basketbolun zarar görmemesi için yapılması gerekenler belli…
Maalesef geçmişte uzun süre Basketbol ve basketbol hakemliğinden anlamayan MHK yöneticileri tarafından konu ihmal edildiği için hala bazı sıkıntılar yaşanıyor. İşin bir yönü bu. Oysa basketbol hakemliğinde temasın ve faulün tarifi net. Temas olacak, temasın etkisi olacak, oyuncu bu temastan dolayı avantajını kaybedecek ki faul gerçekleşsin.
Genç Dinozorların görüşü; Maç genelinde Beşiktaş’ın savunma konsantrasyonun düşük olması, özellikle Prepelic üzerinden oynanan pic&roll’in iyi savunulamaması, Galatasaray açısından David McCormack’ın transferinin çok faydalı olması, Beşiktaş’ın Mitroviç’in alan savunmasına karşı çözüm üretememesi, başa baş geçen bir maçta son 4 dakikada tüm molaların harcanmış olması, buna karşılık Mitroviç’in ise 3 molasını da efektif olarak kullanması, hücumda Needham’ın yeteri kadar devreye sokulamaması, Galatasaraylı oyuncuların konsantrasyonlarını artık saha içine vermeye karar vermeleri, 1.5 dakika kala Galatasaray pivotu Mc Cormack’ın 5 faul ile oyun dışı kalmasının Beşiktaş tarafından avantaja çevrilememesi gibi faktörler sonucu maç GGalatasaray’ın galibiyeti ile sonuçlandı.
HANGİ OYUNCUYU SEYRETMEK İÇİN MAÇA GİDERSİNİZ?
Cem Gökçe’nin tartışmaya açtığı haftanın konusu;
Türkiye de herhangi bir oyuncuyu seyretmek için maça gider misiniz? Giderseniz kimi izlemek için gidersiniz? Tv den bile seyredebilmek için hangi oyuncuya zaman ayırırsınız?
Selam Gökçe: NBA’de rakip takımdaki Jokic’i seyretmeye gelen seyirciler, hakem konuk takımdaki bu oyuncuyu oyundan atınca ev sahibi takımın seyircileri hakemleri protesto etmişlerdi.
Bu olaydan sonra aklıma Türkiye Ligleri geldi. Türkiye’deki liglerde kimin için salona gidilir? Kimin için televizyon karşına geçilip maç seyredilebilir? Diye düşündüm. Kendi içinde şu cevabı buldum, beni maça götürecek hatta televizyonun karşına geçmemi sağlayacak heyecan verici bir oyuncu bulamadım.
Belki son zamanlarda Efes’e transfer olan Oturu bu kapsamda düşünülebilir. Şut yeteneğini geliştirebilirse daha keyifle seyredilebilir. Onun dışında benim seyrettiğim oyuncu yok.
Bunun dışında gelişimleri için oyuncuların da oyuncuları, antrenörlerin de antrenörleri seyretmesi gerektiğini düşünüyorum.
Antrenör olmaya karar verdiğimde Armağan Asena’yı yakından takibe alıp seyretmeye başlamıştım. Armağan Abinin neler yaptığını görmek, iletişim şeklini anlamak için maçlarda tam çaprazına oturup izlerdim.
HALİL ÜNER’İ İZLEYİN
Dün Halil Üner‘i seyrettim. Türkiye’de şampiyonluk yaşamış bir antrenör TBL‘de ligde kalmaya çalışan bir takımın koçluğu için sahaya inmiş. Halil Üner’in coachinginin mutlaka takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Oyuncusuna, maça ve hakeme ne zaman ve nasıl müdahale ediyor? Bu konularda tecrübesini sahaya nasıl yansıtıyor? Yeni koç olmak isteyenlerin bu tecrübeyi sahada gözlemlemeliler.
Genç Dinzorların yorumu:
1990’ların sonundan 2000’lerin belki ilk yarısına kadar isim isim takip ettiğimiz bir çok Türk oyuncu vardı. Bu dönemde ise maalesef o seviyede seyredilebilecek oyuncu yok denilebilecek kadar az. Sadece kendi aramızda gelişebilecek oyuncuları konuşabiliyoruz. Koçlar için de aynı şey geçerli, potansiyelli bir koç görünce onu takip etmeye çalışıyoruz. Ama onların da sayısı oldukça az.
NBA maçlarının müdavimlerinin BSL’yi izleyeceğini düşünmüyoruz, çünkü en iyi oyuncular NBA takımlarında. Ama yine de genç Türk oyuncular bizim ilgimizi çekiyor. Alperen’in BSL’de oynadığı son sezon, Beşiktaş’ı heyecanla izliyorduk. Şimdi ise BSL’yi neredeyse işimiz icabı izler hale geldik. Yine de örnek vermek gerekirse Özgür Cengiz‘den dolayı TOFAŞ’ı takip ediyoruz.. Efes’te Melih biraz kendisini gösterdi ama, takımın durumu sebebiyle bir süredir yeterli süreleri alamıyor. Samsunspor’da Göktuğ Baş da keyifle izlediğimiz bir oyuncu. Heyecan verecek genç oyuncu sayısı maalesef oldukça az.
Geçen gün Genç Dinozorlar olarak hepimiz TBL maçındaydık. Açıkçası yerli oyunculardan dolayı TBL daha izlenir geliyor bize.
Maalesef BGL’nin durumu vahim… Işık veren oyuncu sayısı çok az…Bu lig aslında Türk Basketbolunun geleceği hakkında da bize bilgi veriyor. Belki de bir başka seansta altyapı konusunda neler yapılması gerektiğini anlatırsınız.
Haydar Kemal Ateş’in bu hafta konuşmak istediği konu: Türk Basketbolumuzun altyapı organizasyonu.
Kendi altyapımıza önem vermenin zamanı geldi geçiyor. Türk Basketboluna ve özellikle milli takıma acilen yeni yetenekli oyuncular kazandırılması lazım. Oyuncuyu yetiştirmek, oyuncuyu piyasaya sürmek başlı başına bir konu, benim için çok da önemli.
Bu konu kolay bir konu değil. Önce oyuncuyu erken (küçük yaşta) bulacaksın, yetenekli olacak, çalışkan olacak, fedakâr olacak, basketbolu okul hayatı ile beraber koordineli götürmeyi başarabilecek.
Sonra da genç takım ile A takıma geçiş süresindeki 3-4 senelik süreyi çok etkin değerlendirmek lazım. A Takıma erken çıkarılıp süre ve rol verilmesi, bazen de genç oyuncunun tecrübe kazanması için süresini artırırken maçların kaybedilmesini göze almak gerekiyor.
Bu kolay bir süreç değil, sadece antrenörün katkısı yeterli olamaz. Yöneticilerin vizyoner bakış açılarının olması koşulu ile mutlaka yardımcı antrenör, kondisyoner, psikolog, diyetisyen gibi uzmanlardan oluşan geniş bir ekibe de ihtiyaç var.
Genç Dinzorların yorumu:
Az önce BGL konusuna giriş yapmıştık. Burada devam edebiliriz. Birkaç sene evvel BGL, Türk Basketbolunun en büyük projesiydi. İlk yıllarında birçok yeniliklerle başlangıç yapıldı, bazı oyuncular da ortaya çıktı. Ancak sürecin gelişerek devamını beklerken, maalesef geri giderek kalitesi düşen ve amacından sapan bir BGL ortaya çıktı.
Nedenlerine hep beraber şöyle bir göz atalım;
BGL’DEKİ OLUMSUZ GELİŞME…
- Kontenjan sayısı ve yaş aralığı ligin dengesini ve sahadaki rekabeti ve basketbolu negatif anlamda değiştirdi
- Bu ligden oyuncuları için yeterli verimi alamadıklarını düşünen ve altyapıya yatırım yapan takımlar 17 ve üzeri yaştaki oyuncuları ile TB2L‘de oynamaya başladı. BGl’ye de 16-17 yaş grubu oyuncular katıldı. Böylece BGL ‘deki yaş seviyesi aşağıya indi.
- BGL’nin bir amacı da 2022’de İzmir’de oynanan Avrupa Şampiyonasına daha hazır bir jenerasyonla katılıp başarılı olabilmek için 2004’lü jenerasyonun bu ligde tecrübe kazanmasıydı. Sonrası için sürekliliği destekleyecek planlama yeterli olmadı.
- BGL’nin bir amacı da BSL’deki her kulübü düzenli bir alt yapı organizasyonu kurmaya zorlamaktı. Ama bazı kulüplere başka bir kulübün BGL yaş grubundaki takımından yardım alma hakkı tanındı. BSL’de olmayan bir kulüp kendi oyuncu grubunu başka bir kulüp adı altında BGL liginde oynatabildi. Bu da altyapı kurma mecburiyetini ortadan kaldırdı.
- BGL takımlarının geneli Euroleague‘de sıkılıkla uygulanan Pick&rol’e dayalı hücum sistemlerini uyguluyor. Bu da oyuncuların diğer hücum sistemlerini tam öğrenmeden bir sonraki seviyeye eksik donanımla geçmelerine sebep oluyor.
TBF’nin yeni açılacak tesisle beraber bir altyapı projesi hazırlığında olduğu biliniyor. TBF’nin bir basketbol lisesi kuracağını yetenekli oyuncuları bu lisede toplayacağını ve kulüplerden alınacak oyunculardan oluşacak bir TBF takımı kurulacağı konuşuluyor. Geçmişte de aynı görevi yapan bir ismin profesyonel olarak TBF’de Alt Yapı Milli takımları sorumlusu olarak göreve başladığını resmi bir açıklama olmasa da Basketfaul’dan öğrenmiştik. İlgili kişinin Aralık ayında bir çok kulübü dolaşarak oyuncu taraması yaptığı ve söz konusu projeyi kulüplerdeki antrenörlere anlattığını ama henüz olumlu bir dönüş olmadığını duyuyoruz.
Selam Gökçen’in bu hafta konuşmak istediği konu: Sporda hep hakkı yenmiş, mağdur olmuş yaklaşımları ne zaman sona erecek?
Hiç kimse, hiçbir karardan memnun değil ve kabullenemiyor. Hep bir itiraz ve hak arayışı çirkin bir hal aldı. Sahadaki tüm insanlar sürekli haksızlığa uğradığını düşünerek hep itiraz eder durumunda. Bu durum dışarıdan bakınca artık çok çirkin hal almaya başladı. Dolayısıyla bu davranış şeklinin yerleşmesi sporu seyredilmekten çıkartmaya başladı. Örneğin maç sırasında bir oyuncu da çıkıp rakip haklı, ben faul yaptım demiyor. Herkes sütten çıkmış ak kaşık olarak davranıyor. Seyir zevki de azalırken, her karara itiraz edilmesi işin iyice tadını kaçırıyor.
Genç Dinzorların yorumu:
İtirazlar biraz da hakemlerin davranışlarından kaynaklanıyor. Bazen koç teknik faul aldıktan sonra maalesf kazanımları oluyor. Bu da teknik faulün değerini koçlar anlamında bir avantaja çeviriyor. Hal böyle olunca, aslında bir disiplin uygulaması olan teknik faul takımların taktiksel bir varyasyonuhaline geliyor ki, bu durum da doğal olarak hakemlerin otoritesini sarsıyor.
Fatih Söylemezoğu’nun bu hafta konuşmak istediği konu:
Galatasaray-Beşiktaş maçını seyrederken bazı şeyler gözlemledim. Uzun süredir şöyle bir düşüncem var. Takım liderinin vücut dili ve enerjisi ile takımın başarısı arasında bir bağlantı var mı?
Galatasaray’a geldiği günden beri oyuncularla Mitrovic arasında hepimizin gözlemlediği bir problem var. Yönetim koçun yanında durmayabilir, oyuncularla kişisel sorunu olabilir, sebebi ne olursa olsun bu durum ekranlara yansımış durumdaydı.
Maç izlerken şunu düşündüm; koçlar takım değiştirse Galatasaraylı oyuncular Mitrovic’e davrandıkları gibi Alimpijeviç’e davranabilirler mi? Cevap bence hayır. Çünkü Alimpijevic’in lider duruşu, kararlılığı, sahadaki disiplini, takıma vermek istediği enerji gibi konuları bir potada topladığınız zaman bir lider ve takım olgusu oluşuyor. Diğer tarafta Mitrovic derbiyi kazandı ama, bu konuda kafalarda halen bir çok soru işareti dolaşıyor. Dolayısıyla ben hakem arkadaşlarımıza da aynı şeyi söylüyorum; vücut dili ve enerji işin %50si bana göre.
Genç Dinzorların yorumu:
Bu konuda iki farklı görüş oluştu;
- Antrenörün yanındaki ekip ve üzerindeki başkan ve yönetimden tam destek aldığını oyuncu, camia ve seyirciler de hissetmeli. Böylelikle baş antrenörün liderliği kuvvetlenir.
- Enerjisini vücut diliyle çevresine yayan, bu yöntemle inandırıcılığını pekiştiren antrenörün takımı daha iyi takım olur ve başarılı olur.
Fatih Söylemezoğlu:
Beşiktaş önetici Umut Tahir Güneş tavırları bu çağda kabul edilebilen bir davranış tarzı değil. Basketbol salonlarına bu davranış yakışmıyor. Dolayısı ile bunun önüne geçebilmek için tedbirleri gözden geçirmek lazım. Öncelikle kişilere verilen para cezalarının muhatapları tarafından tarafından ödenmesi lazım. (kulüp ödememeli) Parası olan cezayı ödeyebilir, yine aynı şeyleri yapar diye düşünebilirsiniz. Bu durumun önüne geçebilmek için de, sezon içerisinde aynı ağırlıkta 2 ceza alan şahsın ömür boyu spordan men edilmesi gibi anlamlı, caydırıcı, disiplin edebilme ağırlığı olan bir ceza maddesi koyarsanız inanın kısa sürede her şey daha güzel olur.
ARAT VE GÜNEŞ AYNI FOTOĞRAFTA UYUŞMUYOR
Necip Kapanlı:
Bizim kulüplerimiz çok zengin ve büyük oldukları için aynı ceza ödemelerinde olduğu gibi transferden doğan vergileri de (Oyuncu ve antrenör) kendileri öder!
Ayrıca Hasan Arat gibi beyefendi bir olimpist, centilmen ile Umut Tahir Güneş’i aynı fotoğraf içerisinde ben resmedemiyorum.
Selam Gökçe:
Benim burada hakemlik ile ilgili bir sorum olacak. Bu maçta özellikle Prepeliç pick&roll oynarken çok fazla faul kazandı. Bu durum oyuncunun mahareti mi, yoksa bu pozisyonlarda en ufak temas faul mü?
Necip Kapanlı:
Bazı hakemler özellikle derbilerde maçtan korkarlar ve ne kadar çok faul çalarsak oyunu o kadar kontrol ederiz diye düşünürler. Bu maç da bana göre öyle bir maç oldu. Her şeye çalarak güya oyunu kontrol ettikleri yanılgısına düşerek, oyunun seyir zevkini maalesef elimizden aldılar.
NBA’de de Golden State koçu Steve Kerr’de bu hafta benzer bir serzenişte bulunarak, “hakemlerin şahsı ile değil, onlara öğretilenlerle ilgili sorun yaşıyoruz. Nicola Jokiç’in 18 serbest atış kullanması bağlamında, bilinmeli ki,bu oyun böyle bir oyun değil” dedi. Yani benzer sorunlar NBA’de de yaşanıyor.
Fatih Söylemezoğlu:
Maalesef oyun kontrolu elimizden kaçmasın ana fikri ile maç yöneten hakemler var. Maç yönetirken bu düşünce ile hareket etmek doğru olmadığı gibi basketbolu da katleden bir yaklaşımdır. Bu bakış açısını benimseyen hakemlerin yönettiği maçlarda, savunmaya önem veren, sert savunma yapabilen takımlar çakıştığında da maalesef o takımlar bir nebze bu nedenle mağdur alabiliyor. Hakemlerin kişilik özellikleri ile faulün tanımı arasında hiç bir şekilde bir bağlantı yok, olmamalı da. Faulün yani basketbol oyununda temasın bir tane net tarifi var.
Bu haftalık da bu kadar…
Unutmayın, yaş sadece bir rakam. Basketbol ise ruhumuzun büyümeyen çocuğudur. Hem Dinozor, hem de genç olabilirsiniz!