Ercan Osmani’den Büyük Adım (Fatih Emre Gezer)

Ercan Osmani istatistik ortalamaları bir önceki sezonun altında gözükse de şüphesiz bu sezon çıkış yapan yerli oyunculardan biri. İstatistiki görüntü böyle olsa da o her sene içinde bulunduğu turnuvada gelişmeye devam ediyor. Bandırma’da sadece 7 maç oynadığı sezon dahil toplamda 3 sezon edindiği FIBA Şampiyonalar Ligi tecrübesi üzerine bu sene sadece bir basamak olarak değerlendiremeyeceğimiz yukarıya doğru çok büyük bir adım attı. Şüphesiz müthiş bir kadronun içerisinde yeraldığı Türkiye süper ligi ve Euroleague takımı Anadolu Efes‘teki istatistikleri ile önceki yıllardaki istatistiklerini bir tutamazdık. Rakamsal olarak daha düşük gözükse de aslında çok daha değerli istatistikler. Yerli oyuncularımızın Euroleague’de çok fazla süre alamadığını düşünürsek, ilk sezonunda Euroleague’de neredeyse 14 dk. ortalama ile oynaması, son 9 maçta bunu 15,5 dk.’ya yükseltmesi, kazanılan çok önemli son 2 maçta ilk 5 başlaması ve 20 dk.’ların üzerine çıkması gerçekten çok değerli. Bir başka değerli istatistiği ise, hiçbir yerde yazmayan, hiçbir zaman attığına/tuttuğuna bakmadan oyuna ve takımın başarısını konsantre olmasıdır. Kısa ve skorer oyuncuların bu kadar baskın olduğu bir takımda oynamak gerçekten kolay değildir ve Ercan’ın buna Euroleague’deki ilk sezonunda çok iyi adapte olduğu gözüküyor. Bu durumda kendisini çok zorlayacak bir başka istatistikle de çok iyi başettiğini düşünüyorum. Bu şekildeki yapılarda maç içerisinde gelecek 2 deneme ile bir yüzde tutturmak gerçekten çok zordur. Maç başına bir oyuncunun 5/6 deneme yaparak bir yüzde tutturması ile 2 dış şut ile yüzde tutturması kesinlikle aynı şey değildir. Hatırlayalım, bunu en iyi başarabilen oyunculardan birisi James Anderson’du ve o da maç başına 2 deneme ile %50’lere yakın oynuyordu. Başarılı Anadolu Efes kadrosunun ne kadar önemli bir parçası olduğunu hepimiz hatırlıyoruz.

SAVUNMALARIN SORUNU…
Gelelim oyunun rakamsal olarak gözükmeyen kısımlarına. Daha önce zaten ne kadar kendi istatistiğine bakmadan ve bundan etkilenmeden takıma katkıda bulunabildiğinden bahsetmiştik. Bunun dışında en önemli özelliklerinden biri takımındaki diğer uzunlarla farklı yapılara izin vermesi. Bunu biraz açıklayalım. Rakip takım kendi iki uzununu Ercan’ın olduğu kombinasyonlarda eşleştirmeye zorlanabiliyor. İkili oyunlarda Anadolu Efes atak edebileceği uzunu seçebiliyor ve dolayısıyla gerçek bir eşleşme problemi yaratabiliyor. Tipik bir 4 numara olmadığı için perdelemelerden sonra hem açılabiliyor, hem de potaya doğru devrilebiliyor. Hem diğer uzunla birlikte yarattıkları eşleşme problemi, hem de perdelemede devrildi mi, açıldı mı sorusu karşı takımı sürekli bir iletişim karmaşasına sürüklüyor. Bunun üzerine bir de açıldıktan sonra dripling ile çembere atak edebilme becerisini eklersek gerçekten rakip takımlar açısından işler zorlaşıyor. Tabii ki çok rahat iki pozisyonuda oynayabilecek fiziğe sahip olması rakip takımların bu yoğun takvimde bütün bu matematiğe çalışamadan gelmesine sebep oluyor. Bütün bu kriterler kaliteli skorer kısalarla oynamasıyla çok daha değerli bir hale geliyor.

ŞUBAT’TAN İTİBAREN BÜYÜK YÜKSELİŞ…
Oyununun yükselişinin en büyük sebebi bu kimyanın içindeki değeri ve onun buraya çok çabuk ve üst düzey adaptasyonu gibi gözükse de bütün bunları birbirine bir tutkal gibi yapıştırıp bir kompleks yapı haline getiren azmi ve isteği oldu. Uzun oyuncuların yetişmesi ve olgunlaşması gerçekten çok zor. Bu sürecin hızlanması ve hep ileriye doğru adım atabilmek ancak böyle bir mantalitenin ürünü olabilirdi. Türkiye liginde 5 maç, Euroleague’de ise 3 maçta çift haneli skora ulaştı. Şubat ayının başından itibaren takımın içerisindeki yerini netleştirdi ve süresini Türkiye Süper Ligi’nde 21 dakikaya, Euroleague’de ise 15,5 dakikaya yükseltti. Özellikle Euroleague’de maçların sonu kısa beşlerle oynanmasa süresi burada da 20 dakikanın üzerine çıkabilirdi.

ÇABUK 4’LERLE EŞLEŞTİĞİNDE…
Ercan, adam değişmelerde ve kendinden daha çabuk 4 numaralarla eşleştiğinde en azından geçilerek veya eksilerek yenilmeyeceğini gösterdi. Buralarda gerçekten çok iyi ve kontrollü duruyor. Karşısındaki oyuncunun tek çaresi çoğu zaman üzerinden şut atmak olabiliyor. Wilbekin tarzında bir oyuncu karşısına gelmediği sürece açıkçası büyük bir problem yaşamayabilir. Yine de bu kadar kısa beşlere dönen basketbol içerisinde kendisinin bu durumuyla yetinmeyip gelişime devam etmeli. İkili oyun savunmasında daha fazla gelişmesi gereken nokta var. Skorer kısalarla savunma yapmak tabii ki bir uzun için çok kolay değil fakat Dunston’ın senelerce yaptığı iki kişilik savunmayı hatırlamak gerekir.

NİCOLO MELLİ BENZERİ…
Oyuncu profilinin Italyan basketbolcu Nicolo Melli‘ye çok benzediğini düşünüyorum. Aynı zamanda oyun içerisindeki değerinin artışı da onunla aynı düzlemde ilerliyor. Nicolo Melli’den bu tip bir oyuncu için üst seviyede kalıcı olma adına bir kaç done alarak belki fikir verebilmek daha tutarlı olabilir. Melli’den alabileceğimiz en verimli unsurlar koşusu , atletizmi ve sertliği yani, sürekli kontak ile oynaması olabilir. Bu unsurlarda atılım yapma fırsatı fiziksel potansiyelinde fazlasıyla var. Zaten iyi olan fiziksel yapısını zorlayarak bu noktayı belkide geçebilmesi açıkçası hiç de zor değil.
Bizleri azmi ve isteği ile heveslendiren Ercan’ın hem bu noktalarda ilerleyeceğine, hem de üst düzey basketbolun önemli isimlerinden biri olarak kalıcı olacağına inanıyorum.