Fenerbahçe Beko‘da Ertuğrul Erdoğan ve David Garcia asistan koç olarak staffa katıldı. Ertuğrul Erdoğan Fenerbahçe’de daha önce çalıştığı dönemlerde baş antrenörlerin rahatsızlıkları sırasında bir lig, bir de kupa şampiyonluğu sırasında takımı yönetmişti.
Kulübün açıklaması şöyle:
“18 Ekim 1968’de Ankara’da dünyaya gelen Ertuğrul Erdoğan, 2000 – 2013 yılları arasında Fenerbahçe basketboluna farklı kademe ve görevlerde başarıyla hizmet etmişti. Fenerbahçe basketboluna çeşitli noktalarda önemli katkılar sağlayan ve birçok başarının parçası olan Erdoğan, 2010 yılında ise ö dönemin başantrenörü Bogdan Tanjevic’in rahatsızlığı nedeniyle sezonu başantrenör olarak tamamlamış ve takımımızın final serisinde Anadolu Efes‘i geçerek şampiyonluğa ulaşmasında önemli pay sahibi olmuştu. Erdoğan 2012-13’te Simone Pianigiani’nin hastaneye kaldırıldığı Türkiye Kupası Şampiyonluğunda baş antrenör olarak görev yaptı.
Aynı zamanda Milli Takımımızda da önemli görevler üstlenen Ertuğrul Erdoğan, kariyerinde ayrıca Mülkiye (yardımcı antrenör), PTT (yardımcı antrenör), Galatasaray (yardımcı antrenör ve başantrenör), Iowa State (yardımcı antrenör), Oyak Renault (yardımcı antrenör), Türk Telekom (başantrenör), İstanbul BB (başantrenör), Slask Wroclaw (başantrenör) ve Runa BC (başantrenör) ekiplerinde görev yaptı. Erdoğan, son iki sezonunu Slask Wroclaw ile Polonya’da ve Runa BC ile Rusya’da başantrenör olarak geçirmişti.
22 Haziran 1982 doğumlu İspanyol çalıştırıcı David Garcia Cabrera, kariyerinde önemli bir tecrübeye sahip. 2010-11 sezonundan 2023 yazına dek Barcelona’da görev yapan Garcia, başta antrenörümüz Sarunas Jasikevicius olmak üzere, Georgios Bartzokas, Sito Alonso ve Svetislav Pesic gibi isimlerle çalıştı. David Garcia Cabrera son olarak Baskonia’nın teknik ekibinde yer alıyordu.”
Ülkemizin değeri,kıymeti bilinmeyen nice spor ve basketbol adamlarından biri olan,saygılı,
sakin, birileri gibi ortalık karıştırmayan,kaostan beslenmeyen, kibirli ve egolu olmayan Ertuğrul’un koç olması gerektiği yerde asistan koç olması üzüntü verici ama ülkemize dönüp yine Fenerbahçe çatısı altında görmek, bilhassa gençlere faydası olacağını bilmek de bir o kadar sevindirici. Hoşgeldin yuvana…
Evet koç, tekrar hoşgeldi hocamız. Bakalım ilerde neler olacak …
Damlamış yine çok bilen aklı sıra tebrik ediyor. İki gün önce simsarlar, komisyoncular, işbirlikçilerle ilişkilendirdiği kulübe gelen hocasını kutlamış. Bu ne yaman çelişkidir, bakacakmış ileride ne olduğuna… Neye bakacaksın? Nasıl komplo kurulduğuna mı? Simsarlara mı? Komisyonculara mı bakacaksın? Onun ayağını kaydırmak isteyenlere mi? Neye? Hayali dedikodulara, komplolara mı bakacaksın? Yoksa gideceği günü bekleyip bak nasıl heba oldu edebiyatı mı yapacaksın? Köyüne, mandırana, marş marş. Orada tavuklara istediğin palavrayı yumurtla.
Çatlağa bak, daha şimdiden “gideceği gün” hesabında. Oğlum sen şizofreni teşhisini yanına al, doğru konsolosluğa, Almanya’daki voleybolcu abin yol yaptı sana biliyorsun, bekletme hadi. Yukarıdaki işlerle yorma ise daha kafacığını, tedavin zorlaşacak.
Bin tane yalan serbest, o yalanları yalancının suratına vurmak yasak mıdır? Bu mudur sizin adalet kavramınız?
Ya bırak zır zır ağlamayı şimdi, vallahi yüreğim yumuşayacak. Ne dedim sana ben ? Doğru konsolosluğa ! Hem dediğin gibi bir durum da yok, “bin tane yalan yalancının suratına” teker teker çarpılmaktadır (bkz. “Devon Hall’den Fenerbahçe’ye 2 Yıllık İmza 17 Haziran 2024” – basketfaul haberinin altı), ve gereğinde çarpılmaya da devam edecektir, iadeli taahhütlü – için rahat olsun.
kusura bakmayın bunun camdan kuleleri tuzla buz olduğu için moral sıfır, oğlum moduna geçmiş mandıracı, ödlek, kendi adından utanan bu bitli sert kayaya çarpınca lugatindeki son kelimelerle cahilliğin ölüm fermanına son imzalarını atıyor. Kendini durduramamış, haiti’de devrim olsa bunu menejerlere!!! (evet menajer bile yazamaz, hem de iki defa yani klavye yanlışı da değil) bağlama kapasitesine sahip aciz Voleybol Erkek Milli Takımının da başarısizlığını yine menejerlere bağlamış, hayatta bildiğin kadar varsın, o zaman bu YOK, zira bilgi yakınından bile geçmemiş. Geçmeyecekte, evinde karnaval aynası olmalı, bakınca büyük gösterenden, oysa biliyorum boyu Frodo’dan iki santim uzun…
bu psikolog (doğrusu psikoterapist’tir) muhabbeti bile çalma, almancı bir meczuptan, çünkü bu Smeagol’un bir fikri yok, bi menejer!!! darbesi yemiş olmalı, bol limonatalı sözde yorumculuk babında. Sen asıl almancıyla elele tutuş, beraber bir zeka testine girin, ona da dediğim gibi çift haneli çıkarsa sana tenezzül edip cevap vereceğim. Var olmayan, fikirsiz, üç ezberli bir sanal yaratığı yeteri kadar yücelttim, bir taşı obürünün üstüne koydum, adım bu, sporu şuradan öğrendim demedikçe sen bir hiçsin ve bence sonuna kadar da öyle kalacaksın… Capisci? SMEAGOL…
Zerre kadar cesaretin varsa karşıma gel ve bana oğlum de… Bekliyorum SMEAGOL…
Hepsi virgülüne kadar yerine sokulmuş, taşlar gediğine konmuştur. Ancak redaksiyona takılan zibidi küfürbaz değil biz olduk. Böylesi ilk değil. ….Dert de değil. Okuyanlar “durumu” değerlendirir. Sitenin canı sağolsun.
Sana hakettiğin mesajı yolladım, şimdi zerre kadar cesaretin varsa beni bul, karşıma gel ve bana oğlum de SMEAGOL, istersen basketbol topu da al yanına, almasan da olur, seninle 64 yaşımda top diye oynayayım… Var mısın sanal, korkak, ödlek mandıracı seni, gel bakalım sana geçek hayatın nasıl bir şey olduğunu hatırlatayım. Haydi ödlek cesaret, yazdığın palavraların binde birini ispatlama fırsatı, haydi çok bilmiş tıfil parçası, yüreğin varsa, insansan, adamsan gel karşıma ve tek bir kelime: Oğlum de… Gel de senin sanal hayatını başına yıkayım…
Sen taşları gediğine koydun ben de seni her alandaki sporun çöplüğüne koyacağım yanına şahitlerini al, karşıma çık ve bana oğlum de bakalım, yapmazsan yazacağın her kelime ödleklik adına atacağın son imzalar olacak… Hodri Meydan…