Değerli antrenör, Öğretmen Arkadaşlarım;
Sevgili Haydar Kemal Ateş’in 5 yıl önce yazmış olduğu “5 Yılda Ne Değişti” başlıklı yazısını okurken son paragraftaki,
“Burada nokta koymak zorundayım, yazı fazla uzun olmasın, yoksa yarıda bırakan çok oluyor” cümlesi beni hem okuldaki idarecilik günlerime hem de sevgili Erman Kunter‘le bir sohbette yapmış olduğum konuşmaya götürdü.
Erman Kunter’le yazmış olduğu yazılar üzerine konuşurken bana, “Naci belli sayıda karakteri aşmamak zorundayım. Aslında yazmak istediklerimi tam olarak da ifade edemiyorum. Zorunlu olarak yazının orasından burasından kesmek zorunda kalıyorum.” diye ifade etmişti.
İdarecilik dönemimde yaşadığım sıkıntılara gelince, yazılarıma ve konuşmalarıma destek veren ARGE birimindeki değerli öğretmen arkadaşlarım bana sürekli olarak “Hocam yazı uzun olmasın veliler okumuyor, toplantılarda yapacağınız konuşmalar da lütfen kısa olsun veliler belli bir süre sonra dinlemiyor!!” diyorlardı. (Bu konuya ayrı bir yazımda değineceğim)
Değerli Antrenör, Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım;
Hem sevgili Erman Kunter’i hem de Haydar Kemal Ateş’i çok iyi anlıyorum. Aslında, yazarak bir şeyler aktarmak isteyen herkesin duygularını çok iyi hissedebiliyorum.
Yazmış olduğumuz yazıların en önemli kısmı, yazı bittikten sonra, yazı başkaları tarafından kontrol edilirken ya da yazıyı kendiniz kontrol ederken, yazdığınız metne insafsızca kıyma bölümüdür. En beğendiğiniz tümceyi gerektiğinde çıkarıp acımadan atmaktır. Attığınız o tümceler kafanızın bir yerinde kalır ve içinizi kemirip durur.
Antoinede Saint Exupery “Mükemmelliğe, eklenecek bir şey değil de çıkarılacak bir şey bulunamadığında ulaşılır” der.
Tabii ki okurları da gayet iyi anlıyorum. Günümüzde sosyal medya ve başka kanallardan okunmak üzere gelen yazılarla başa çıkmak kolay bir durum değil. Okurunda hangisini okuyayım diye sıkıntısı oluyordur. Ancak yazı yazmanın, yazıda istediğini anlatabilmenin-ifade edebilmenin kolay olmadığını sevgili okurlarında bilmesi gerekir. Okurlara naçizane tavsiyem, ilgi alanları içinde olan yazıları okumaları ve seçici olmaları olur.
Ben kendi adıma şunları söylemek isterim: Yazılarımın konusunu ben belirliyorum. Yazdığım yazıların bende de heyecan uyandırması benim için çok önemli. Ve yazdığım yazıların konusuna gönülden inanmış ve deneyimlemiş olmalıyım. Ayrıca yazılarımı iyi yetişmiş birbirinden değerli, kıdemli insanların okuduğu bilinciyle yazdığımı bilmenizi isterim.
Yazmaya başlamadan önce kaynak taraması yapıp, yazacağım konuya uygun dayanaklar bulmaya çalışıyorum. Yazmış olduğum yazılarda mecburen 2-3 örnek ve güvendiğim kitaplardan dayanaklar sunmak istiyorum. Ki yazılarım somut, güvenilir kaynaklarla desteklenmiş olsun. Yazılarımı olabildiğince kısa tutmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Yazmış olduğum yazıları bitirdikten sonra kronometreyi çalıştırıp süre tutuyorum Bugüne kadar yazdığım en uzun yazı 3 dakika 50 saniye oldu.
Değerli Antrenör, Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım;
Yazı yazmanın zorluğunu Time dergisinden çıkarıldıktan sonra sekiz yıl işsiz kalıp zor zamanlar yaşayan ve bir ara taksicilik yapmayı düşünen Mac Arthur Deha Ödüllü yazar Ta-Nehisi Coates’in ‘kendi adıma da’ şu ifadeleriyle çok güzel anlattığını düşünüyorum:
Yazmanın zorluğu;
Kendi felaketinizi kâğıtta görmektir.
Kendi berbatlığınızı görüp
Yatağa öyle gitmek…
Sonraki gün uyanıp
O felaketi ve berbatlığı ele alıp,
İyileştirerek
Daha az felaket ve berbat bir şey yaratmaktır.
Ardından yeniden yatağa gitmek…
Bir sonraki gün yeniden gelip
Biraz daha iyileştirebilmek
Ve fena olmayan hale getirebilmektir.
Sonra yeniden yatağa gitmek…
Tekrar aynı şeyi yapmak
Ve bu sefer belki ortalamaya ulaşmak.
Sonra bir kere daha…
Eğer şanslıysanız
Belki iyiye ulaşırsınız.
Eğer bunu yaptıysanız,
Bu bir başarıdır. *
Değerli Antrenör, Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım;
Sanırım yazı yazmanın zorluğunu kısaca da olsa anlatabilmişimdir. Tam burada izninizle yazılarıma destek veren ve büyük değerler katanlara teşekkür etmek istiyorum;
Okul idareciliği yapmış olduğum yıllarda, tüm yazılarımı ve yapacağım konuşmaları kontrol eden, son şeklinin alınmasında büyük emekleri olan, değerli katkılarda bulunan ve süreçte kendilerinden çok değerli bilgiler öğrendiğim, ARGE Biriminin kıymetli öğretmenleri, Ceren Efe, Seda Yılmazkaya ve Özlem Özata’ya teşekkürü bir borç bilirim.
Basketfaul.com sitesine yazmış olduğum yazılarda ise, önemle dil bilgisi konularında destek veren kıdemli Türkçe Öğretmeni Gültane Turgut’a ve yazacağım yazının konusundan itibaren fikir alışverişi ile başlayıp, yazılarımı büyük bir sabırla okuyup ve tekrarlara düştüğüm bölümlerde yaptığı düzeltmeler ve katkıları için sevgili eşim Filiz’e teşekkür ederim.
Yazılarımın fotoğraf seçiminde (ki benim için gerçekten zor olan bölümü) ve yazılarımın son kontrolünde ise sevgili Necip Kapanlı ağabeye yardımları için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.