(Cumhuriyet Gazetesi)
Geçtiğimiz günlerde ülkemiz spor kamuoyunu özellikle de futbol dünyasını bir konu adeta esir aldı. Futbol Federasyonu, Süper Kupa statüsünü değiştirerek Fenerbahçe–Galatasaray arasında oynanacak maçın Suudi Arabistan’da oynanacağını açıkladı. Amaç, naklen yayın gelirleri düşen, borç sarmalında çırpınıp batma noktasına gelen kulüplere bir havuç sunabilmek. Önce bize yansıdığı kadarıyla iki kulübün buna onay verdiği daha sonra da spor kamuoyunun baskısıyla bu kararlarından vazgeçtiği. Spor dünyası körfez sermayesini çekmeye çalışıyor. Örneğin FIFA Dünya Kupası’nın Katar’da organize edilmesi, Euroleague‘in Dubai’de kurulacak bir takımı lige almaya çalışması gibi (Hoş görünmez bir (!) el bu işi şimdilik durdurdu).
Hangi spor olursa olsun kulüpler özellikle de ülkemizde zor durumda.
Sosyal medyanın bir anlamda esiri olmuşlar. Olmayan paralarla transferler, devasa açıklar veren bütçeler, taraftar baskısı borç batağını derinleştiriyor. Bir dostum bana “Futbol yakıtı para olan bir sobadır” demişti. Ne kadar haklıymış. Hedef günü kurtarmak. Nereye kadar bilmem!
Altyapı yatırımı yerlerde. Varsa yoksa transfer. Artık ciddi projeler devri başlamalı. Ve sabredip akla uygun projeler sonuna kadar desteklenmeli. Parasıyla kendi reklamını yapmak için yönetici olmaya çalışanların devri kapanırsa sporumuz düze çıkar.
En önemlisi kulüpler üzerindeki denetim korkmadan sağlanmalı. Almanya, Fransa ve İskandinav ülkeleri bunu başardılar.
Fransa demişken aklıma geldi: Geçen hafta ülke basketbolunun en önemli takımlarından biri olan Limoges kulübüne muhasebe kayıtlarının yanıltıcı ve gerçek dışı olduğu gerekçesiyle 3 maç hükmen ceza verildi. Para cezası da cabası. Yıllar önce futbolda Avrupa kupa galibi St. Etienne yine benzer sebepten küme düşürülmüştü. Önceki gün Premier Lig takımlarından Everton’ın kâr ve sürdürülebilirlik kuralına uymadığı gerekçesiyle 10 puanı silindi. Onlar nerede, biz neredeyiz?