George J. Flynn, Sımon Sınek’in “Patron Değil Lider Ol” kitabının önsözünde;
“Başından kriz geçmemiş bir organizasyonu anlatan hiçbir vaka çalışması ile karşılaşmadım. Mutlaka her organizasyon, tarihinde en az bir kez krize sürüklenmiştir. Ancak bugün eğitim kurumlarımızın ve programlarımızın önemli bir kısmı büyük ‘liderler’ değil, etkin ‘yöneticiler’ yetiştirmeye odaklanmış durumdalar. Kısa dönemli kazanımlara başarı işareti olarak bakılıyor ve fatura uzun dönemli organizasyonel büyüme ve finansal kapasiteye kesiliyor.” demektedir.
Liderlik pozisyonunda görev yapan insanların günümüzdeki en önemli sorunu, takım arkadaşlarına, sadece sayı ve skor gözüyle bakarak sayısal hedefleri ve günü kurtarma adına çalışma arkadaşlarını gözden çıkarmalarıdır.
Sayısal hedefleri ya da kaynakları insanların önüne koyma kavramı, antropoloji biliminin liderlerin sağlaması gerektiğini söylediği koruyuculuk hissini hiçe saymaktır. Bu durumu, arabalarının bakımını çocuklarının bakımından daha çok önemseyen bir aileye benzetebiliriz. Böyle bir durumda ailenin dokusu paramparça olabilir. Böyle bir yeni modern lider tanımı, tıpkı aile benzetmesinde olduğu gibi kurumlarımızdaki (hatta toplumumuzdaki) ilişkileri mahveder.
Değerli Antrenör ve Öğretmen Arkadaşlarım;
Organizasyonunuzun ‘Neden’ini bilmeniz yetmez; insanlarınızı tanımalı ve onların gözden çıkarılabilir bir kaynaktan fazlası olduğunun farkına varmalısınız. Kısacası, mesleki yeterlilik iyi bir lider olmaya yetmez, iyi liderler kendilerine emanet edilenleri içtenlikle korumalılar.
Liderlerin en ufak başarısızlıkta gözden çıkardığı insanları korumaları yegâne sorumluluklarıdır. Çalışanlar, liderlerinin kendilerini koruduğunu gördüğünde birbirlerini de korumaya başlayacaktır. Ve sonucunda gelişecek olan “biz” kavramı organizasyonun başarısı açısından çok büyük önem taşıyacaktır.
Biz kavramının gelişmesiyle birlikte aidiyet, ortak değerler, empati duygusu, güven, iş birliği ve sorun çözme olayı da gelişecektir. Ve sonucunda çalışanlar kendi içlerinde birbirlerini koruyacak güçlü bir “güvenlik çemberi” oluşturacaklardır.
Güvenlik çemberinin önemi çok büyüktür. Etrafımızdaki dünya tehlikelerle, yaşamlarımızı zorlaştırmaya çalışan olaylarla doludur. Takım arkadaşlarımızın bizleri koruyacağına ne kadar inanırsak, dış tehditlere karşı o kadar dayanıklı oluruz. Ancak güvenlik çemberinde olduğumuzu hissettiğimizde takım ruhuyla çalışır, hayatta kalmayı başarır ve dış koşulları dikkate almaksızın gelişiriz.
Antik Yunan’da savaşçı bir toplum olan Spartalılardan korkulur ve sahip oldukları güç, cesaret ve dayanıklılık kutsanırdı. Ancak Sparta ordusunun gücü, mızraklarının keskinliğinden değil, kalkanlarının sağlamlığından geliyordu. Savaşta kalkanını kaybetmek, bir Spartalının işleyeceği yegâne suç kabul edilirdi.
Thermopylae Savaşı (300 Spartalı filmine konu olan savaş) hikayesinde, “Spartalılar savaşta miğferini ya da zırhını kaybeden bir savaşçıyı cezasız affederdi” diye yazıyor Steven Pressfield, “ama kalkanını gözden çıkaran bir asker, bütün vatandaşlık hakları elinden alınarak cezalandırılırdı. “Sebebi basitti: “Bir savaşçı miğferini ve zırhını kendini korumak için taşır, kalkanını ise bütün bir taburu korumak için….”
Güçlü liderler her çalışma arkadaşını kapsayacak şekilde güvenlik çemberini genişletir. Takım arkadaşlarımızın bizi koruyacağına inandığımız zaman, bilginin serbest dolaşımı ve etkin iletişim için uygun ortam yaratılmış olur. İnovasyonu tetiklemek, sorunların artmasını engellemek ve takımları, dış tehlikelere karşı korumak ve fırsatları yakalamak için daha donanımlı hale getirmek için bu şarttır.
Benzer şekilde, bir takımın gücü ve dayanıklılığı başarılarından ziyade, insanların elbirliğiyle çalışıp çalışmamasına bağlıdır. Takımın her bir üyesi, güvenlik çemberini sürdürmek için bir role sahiptir ve bu rolü oynadıklarına emin olmak da liderin rolüdür. Liderlerin birincil görevi, çemberin içindekileri gözetmektir.
Bir liderlik rolü üstlenmiş olalım ya da olmayalım, sormamız gereken şey şu: Çalıştığımız kurumlarda, takımlarda kendimizi ne kadar güvende hissediyoruz….
Çok Değerli Antrenör ve Öğretmen Arkadaşlarım,
“Bir insanı bir organizasyona kabul etmek, bir çocuğu evlat edinmek gibidir.”
Büyük liderler, öncülük etme ayrıcalığına sahip oldukları kişileri samimiyetle önemser ve liderlik ayrıcalığının gerçek bedelinin, kendi çıkarlarını yok saymak olduğunu bilirler.
George J. Flynn Simon Sinek’in Liderler En Son Yer Kitabında;
“Deniz Kuvvetlerinde yemek yemek için bir araya toplanırken, yemeğin astlara önce, üstlere ise sonra verildiğini fark edersiniz. Bu duruma tanık olduğunuzda bilirsiniz ki kimse bu konuda böyle bir emir vermemiştir. Bu, deniz kuvvetlerinin kendi arasında yaptığı bir uygulamadır. Bu çok temel uygulamanın kalbinde Deniz Piyade Teşkilatının liderliğe olan yaklaşımı yatar. Deniz Kuvvetlerindeki liderlerin yemeği en son yemeleri beklenir çünkü liderliğin asıl bedeli, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarınızdan öne koyabilmektir. Büyük liderler liderlik etme imtiyazı verildikleri insanlar ile gerçekten ilgilenir ve liderlik imtiyazının gerçek bedelinin kişisel çıkarın feda edilmesi demek olduğunu bilirler.” diye belirtmektedir.
Liderlerin en son yemesinin bedeli çalışanlar tarafından “SADAKAT ve SIKI ÇALIŞMAYLA” ödenir.
Değerli Antrenör ve Öğretmen Arkadaşlarım;
“Davranış biçiminiz, yanınızda çalışanların daha fazla hayal kurmalarına, daha fazla öğrenmelerine, daha fazla emek harcamalarına ve daha fazlası olmalarına ilham veriyorsa siz bir lidersiniz demektir.”
Liderler, öncülük ettikleri kişilere ilham kaynağı olduklarında, insanlar daha iyi bir gelecek hayal ederler, daha fazla öğrenmek için zaman ve çaba harcarlar, organizasyonları için daha fazlasını yaparlar ve bu esnada kendileri de birer lider haline gelirler. İnsanlarına özen gösteren ve organizasyonun refahına odaklanan bir lider asla başarısız olamaz.
Liderlik, gerçek liderlik tepede oturanların tabyası değildir. Gruba ait olan herkesin sorumluluğudur. Resmi kıdemi olanlar daha büyük boyutta iş yapma yetkisine sahip olsa da “Güvenlik Çemberini” güçlü tutmak her birimizin sorumluluğudur. Başkalarının iyiliği için küçük şeyler yapmaya hepimiz bugün başlamalıyız…. birer birer.
Hepimiz olmak istediğimiz liderler olalım.
Veli sunumlarımda değerli öğretmenlerimizi takdim ederken Simon Sinek’in bir sloganını büyük bir gururla ekrana getirir ve yüksek sesle okurdum….
“İNSANLARI TEPEDEN İNME TALİMATLAR YAĞDIRAN BİR LİDER MUHTEŞEM KILMAZ. MUHTEŞEM İNSANLAR TEPEDEKİ ÇOCUĞUN DAHİ GÖRÜNMESİNİ SAĞLAR.”
Liderlerin dahi görünmesini sağlayan o “MUHTEŞEM İNSANLARIN” gözünde nasıl kaldığımız çok önemlidir. Unutmayalım ki o “MUHTEŞEM İNSANLARIN” bir kısmı ileriki yaşamlarında çalıştıkları liderlerini taklit edeceklerdir….
Değerli Antrenör ve Öğretmen Arkadaşlarım;
Büyük Kolej’de yapmış olduğum okul liderliği sürecinde odamın giriş kapısında Sımon Sınek’in şu sözleri çerçeveli bir şekilde duvara asılı durumdaydı..
LİDERLER, BİLİNMEYENE BALIKLAMA ATLARLAR.
TEHLİKENİN ÜZERİNE ATILIRLAR.
BİZİ KORUMAK YA DA GELECEĞE TAŞIMAK İÇİN KENDİ ÇIKARLARINI BİR KENARA BIRAKIRLAR.
LİDERLER, BİZE AİT OLANI KORUMAK İÇİN KENDİLERİNE AİT OLANI FEDA ETMEYİ TERCİH EDERLER.
VE ASLA KENDİLERİNE AİT OLANI KORUMAK İÇİN BİZE AİT OLANI FEDA ETMEZLER.
İŞTE LİDER OLMANIN ANLAMI BUDUR.
TEHLİKELERE BİLİNMEYENLERE BALIKLAMA ATLAMAKTIR.
VE BİZİ KORUYACAKLARINA EMİN OLDUĞUMUZDA, ONLARI TAKİP EDERİZ. VE ONLAR HEDEFLERİNİ HAYATA GEÇİRİRKEN TAKİPÇİLERİ OLDUĞUMUZU GURURLA SÖYLEMEK İÇİN BIKIP USANMADAN ÇALIŞIRIZ.
Sanırım “Neden Bazı Takımlar Başarılı da Bazıları Değil” sorusunun cevabını da vermiş oluyoruz….
Saygılarımla.
Kaynaklar: Patron Değil Lider Ol-Simon SINEK
Liderler En Son Yer-Simon SINEK
Harika bir yazı gönlünüze, kaleminize sağlık. Yöneticiliği, koltuğunda oturup çalışanların veya öğrencilerin motivasyonunu yerle yeksan etmek zanneden müdürlerin okuması ve feyz alması dileğiyle…
Muhteşem bir yazı. Keşke bu konuyu canlı bir sunumda dinleyebilseydim. 👏👏👏