Fenerbahçe Genel Menajeri Derya Yannıer, Fenerbahçe Koleji‘nin misyonu ile ilgili açıklamalar yaparken, Ljublijana Olimpija’ya giden 2007 doğumlu Derin Can Üstün’le ilgili gelişmeleri anlattı.
Yannıer, “Hem A Takımda bizimle idmana çıkacaktı, kadroyu dolduracaktı hem de çifte lisansla Fenerbahçe Koleji’nde oynayacaktı. Fenerbahçe’nin 16 yaşındaki yetenekli gördüğü çocuğa böyle bir ortamı açması bence çoğu oyuncunun rüyasında bile göremeyeceği bir şeydi. Ama aileleri kandırıp çocukları kaçırıp götürüyorlar.” dedi.
Yannıer şunları söyledi:
“Fenerbahçe Koleji takımımız başlangıç aşamasında biraz atıl kalmış bir atılımdı. Fikir olarak mükemmel ama içeriyi dolduracak oyuncu malzemesi olarak henüz olgunlaşmamış bir yapı vardı. Biz kolej takımımızda geçen seneki takımdan bu seneki takıma dönerken tamamen bu projeye yönelik takımı daha gençleştirelim, BGL‘den oyuncularımızı oraya kaydıralım, dışarıdan aldığımız bir iki tane oyuncuyu gerçekten tavanını yüksek gördüğümüz ve geliştirebileceğimizi düşündüğümüz oyuncular olarak seçelim, doğru iki tane takım kimyasına uygun yabancı oyuncuyla besleyelim ve burayı yavaş yavaş alt jenerasyondan gelecek oyuncuların da katkısıyla zamanla, seneler içerisinde gerçekten amacına uygun ve Türk basketbolunda bir oyuncu çıkaracak mekanizmayı yaratalım istedik. Bence Kolej takımımız Türk basketbolu için önemli bir proje.
Tek eksik parçamız Derin Can, Bahçeşehir’de oynayan kardeşimiz, onu epeydir izliyorduk. Zaten sezon biter bitmez Bahçeşehir tarafıyla konuşmuştuk, bonservis olarak bütün anlaşmalarımız tamamlanmıştı. Oyuncu da U16 Milli Takımından geldikten sonra her şey onun da plana dahil olacağı şekilde ilerliyordu. Ben hiçbir zorunluluğum olmamasına rağmen 16-17 yaşında bir çocuğu –koçumuzla da paylaşım planlarımıza dahil etmiştik- hem A Takımda bizimle idmana çıkacaktı, kadroyu dolduracaktı hem de çifte lisansla kolej takımında oynayacaktı ve yanına yabancı bir 2 numara aldık. Oynaması, gelişmesi için böyle bir projemiz vardı. 2 sene sonra koleje çıkmasına dahi izin verdiğimiz bir ortama gelmişti. Burada tek güvendiğim şey zaten o ortamı sağladığımızı o görecek ve bizimle devam etmek isteyecek şeklindeydi. Fenerbahçe’nin 16 yaşındaki yetenekli gördüğü çocuğa böyle bir ortamı açması bence çoğu oyuncunun rüyasında bile göremeyeceği bir şeydi. Ben niye yaptım? Belki delilik. Ben Türk oyuncuların da yetişmesini istiyorum. Fenerbahçe olarak bizim böyle bir sorumluluğumuz var. Potansiyelini gördüğümüz böyle bir oyuncunun önünü açmak istemiştik. Fakat Avrupa basketbolunda öyle temel problemler var ki FIBA‘nın sadece takvim dertlerinden çıkıp bu konulara eğilmesi gerekiyor. Sürekli kaçıyorlar bu konulardan. Artık kolej, profesyonel bir lig haline geldi. Gerçekten oyunculara para veriyorlar, bu eğitim hakkıyla alakalı bir durumdan çıkmış durumda. Her şeyi bırakın Derin Can son anda bir menajer oyunuyla başka bir menajerle yurt dışına götürülüyor. Bir Türk oyuncu yurt dışına gidiyor ve FIBA sadece ‘FIBA special cases’ diye bir süreç var. Düşük bir bedel belirliyor ve oyuncu gitmiş oluyor buradan. Ne bir yaptırım var, ne menajerlerin regülasyonu var. Böyle oyuncuları çalıp götürebiliyorlar. Aileleri kandırıyorlar. Bu bir örnek sadece. Böyle onlarca örnek var. Bu konuda Avrupa basketbolunda ciddi regülasyonlara ihtiyaç var.”
Gereksiz bir serzeniş. Bırakın çocuklar başka ülkelere gitsin orada yetişsin oyuncu olsun. Sizler Türki cumhuriyetlerden oyuncuları getirip burada oynatırken her şey şahane, transfer etmeye çalıştığınız oyuncu başka takıma (yurt dışı ya da içi farketmez) gittiğinde her şey kötü. Hele menajer en kötü.
Burası yetiştirme yeri, Türki Cumhuriyeti değil. Şimdiye kadarkiler nerede yetişti ? İster çalıntı olsun ister anlaşmalı ve yasal – Arda Güler’den tut, ta oğul Kutluay’a kadar – yetiştirmelikleri bu ülkeden göndermek tezgahı iliklerimize kadar sömürülmektir, aksini savunmak onlara çalışan menejerliğin simsarlaşmış halini ele verir.