Erman Kunter, “Spor politikasını hükümetler değil, devletler belirler. Bizde tam tersi. Liyakat sahibi spor profesyonelleri muhalif oldukları için dışlandı. Kaybettiğimiz bu olimpiyattan doğru dersleri çıkartmalıyız.” dedi.
Erman Kunter Cumhuriyet’e verdiği röportaj şöyle:
– Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nı 64. sırada bitirdik. Kırk yıldan sonra ilk defa altın madalyasız dönüyoruz. Neden böyle bir başarısızlık oldu?
Olimpiyat bitti. Kapanış töreni yapıldı. Ertesi gün bir sürü ülkede J-1440 yazılarını gördük.
– Anlamı nedir?
Bir dahaki olimpiyatın kalan gün sayısı. Ülkeler ciddi çalışıyorlar. Bugün olimpiyat tartışılmaz şekilde sporun zirvesi. Dünya şampiyonaları, kıta şampiyonaları bile olimpiyatlara hazırlık şampiyonalarına döndü. Bizde, plan, proje, strateji ve sabır yok. Bunların hepsi birbirine bağlı.
– Sabır nasıl olacak?
Doğru proje yapacaksınız. Bu projeye 4 yıl sadık kalacaksınız. Çünkü sporcu bu 4 yıl içinde inişler çıkışlar yaşayabilir. Doğru bir proje ortaya koyup onu güzelce uygulayabilmek için aynı zamanda liyakat gerekiyor.
– Türk sporunda liyakattan söz edebilir miyiz?
Hayır. Kesinlikle yok. Olimpiyatlardan korkunç bir sonuçla ayrıldık. Bu olimpiyat sonucu, Türkiye‘de sporu yöneten kişilerin liyakatsiz olduğunu gösterdi. Bizdeki problem siyasetin tamamen sporun içinde olması. Siyasi kafayla spor yönetilemez. Bizde siyaset sporu bir propaganda aracı olarak kullanıyor.
– 80 milyonluk bir ülkeyiz, böyle bir potansiyeli neden değerlendiremiyoruz?
Her ülke bir strateji çizmiş. Her ülkenin bir hedef sporu var. Onlara odaklanıyorlar. İyi ki kadınlarımız var. Madalyaların altısını kadınlar kazandı. Strateji demek; potansiyelin olan branşlara yoğunlaşmak demek. Bu yapılmadı.
– Devlet kurumları özellikle Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı neler yapmalı, olimpiyatlar için top yekün bir seferberlik nasıl organize edilir?
İnsanları çağıracaksınız, Spor Bakanlığı ne yapacak, Milli Eğitim Bakanlığı ne yapacak, tümü konuşulacak. Çözümler üretilecek. Bir bilanço çıkartmalıyız. Ülke olarak spora ayırdığımız para, bölü madalya sayısı, bir madalyanın maliyetini ortaya çıkartır. Büyük ihtimalle bizim ayırdığımız paraya göre madalya sıralamasında ilk beşe gireriz. Diğer ülkeler sizin harcadığınız paranın yarısını harcayıp aynı madalyayı alıyor. Burada bir yanlışlık var.
– Güreş, halter gibi ata sporlarında dahi beklenen sonuç çıkmadı. Para harcamış olmak madalya getirir mi?
Spora ne karşılığında, ne kadar para harcadığımızı hesap etmiyoruz. Net bildiğimiz, Naim Süleymanoğlu’nun halterde getirdiği ivmeyi devam ettiremedik. Bugünden oturup Los Angeles Olimpiyatları’nın hazırlığına başlamamız lazım. Ben adım gibi biliyorum ki, olimpiyatlarda elenen yabancı sporcular ertesi gün çalışmaya başlamışlardır. Türkiye yattı kalktı 2 ay Futbol Federasyonu başkanlığı seçimine odaklandı. Bütün bürokrasi onunla uğraştı. Bunlarla bizim yol almamız mümkün değil. Liyakat esasında oturulacak, her spor dalı için iktidarla birlikte dünya görüşü aynı olmayan insanların da katıldığı bir beyin fırtınası yapılacak. “Biz güreşte niye başarısız olduk” sorgulanacak. Pencerenin içinden kendi odanıza bakarsanız hataları göremezsiniz. Bir de pencerenin dışında olanları, dışlanmış olan insanları bu işin içine katmak gerek.
– Kimler dışlandı?
Muhalif spor profesyonelleri dışlandı. İşte asıl burada liyakata giriyoruz. Liyakat sahibi olanlar muhalif oldukları için dışlandılar. Liyakat özellikle bu hükümet döneminde birçok alanda kalmadı ama spor daha da kötüye gitti.
– Bir toplumun spor kültürü nasıl gelişir?
Tüm lise hayatında Beden Eğitimi dersi boş derstir. Başka faaliyetler yapılır. Bu ders, müfredatta en azından haftada dört saat olmalı ve hakkıyla yapılmalı. Beden eğitimi öğretmenlerini aktive etmeliyiz. Eğitim sisteminde her dersin bir kitabı var. Sporun da bir kitabı olmalı.
– Birçok genç yaptığı bir spor varsa dahi bırakıp sınavlara hazırlanıyor. Böyle bir ortamda nasıl sporcu yetişir?
Üniversite dışında, lise bazında Spor Akademisi kurmalıyız. Fransa‘nın başarısının altında yatan INSEP denilen bir okuldur. Bu okul, Fransa genelinde çocukları çok iyi tarıyor ve başarılı sporcuları alıyor. Bizde taramada da problem var. “Bu bilmem kimin yeğeni, yakını…” gibi kayırmalar oluyor. Fransa’da ekipler kurmuşlar, herkes farklı bölgeye gidiyor. Torpil, adam kayırma yok. Çocukları seçiyorlar. Bu çocuklar burslu okuyor.
– Eskiden “12 Dev Adam” vardı şimdi basketbolda olimpiyat vizesi dahi alamadık, neden?
Basketbolun durumu en kötüsü. Biz dünya ikicisi olduk, Avrupa ikicisi olduk. Bugün basketbol milli takımımız bırakın olimpiyata katılmayı elemelerine bile katılma hakkı kazanamadı. A Milli’den sonra en önemli takımımız Ümit Milliler küme düştü. İşin kötü tarafı yönetenler şu anda basketbolun bu durumunun farkında değiller. İyi olduğunu düşünüyorlar. Sanki bizimle aynı yerde yaşamıyor gibiler.
KAYBEDERKEN KAZANABİLİRİZ’
– Olası bir hükumet değişikliğinde spor için umut vadeden bir gelişme yaşanabilir mi?
Eğer mantalitemizi değiştiremezsek bir yere varamayız. Altılı Masa vardı. 2 bin sayfalık bir program yaptılar. Spor 2 sayfa. Türkiye’de maalesef dünya görüşünü paylaştığım parti dahil hiçbir partinin spor programı olduğunu görmedim.
– Bu olimpiyattan nasıl bir ders çıkarmalıyız?
Bazen kazanırken çok şey kaybediliyor. Bazen kaybederken çok şey kazanılıyor. Kaybettiğimiz bu olimpiyattan doğru dersleri çıkartmalıyız. Neden kaybettiğimizi objektif olarak analiz edip bunu kazanca çevirmeliyiz. Türkiye’de çok değerli spor adamları var. Herkesi kucaklayan bir organizasyon yapmalıyız.
İmkanım olsa Erman Kunter i sorgusuz sualsiz federasyon başkanı yaparımmmmmmmmm. 🙋♂️
Liyakatsizlık heryerde. Hayatımızın her alanında, bizi bulaşıcı bir hastalık gibi kemiriyor. Yoktan varedilmiş ülkemizin kaynaklarını tüketti, onlar yüzünden bu halk açlıkla mücadele veriyor, her şey yalan bir illüzyon üzerine kurulu. Cehalet altın devrini yaşıyor, en alttan en üstüne kadar aroganlık, değer bilmezlikle gelişim için çabalamayan, bilgiyi, görgüyü, tecrübeyi sürekli aşağılayıp kendi seviyesine indirmeye çalışan bir asalak imparatorluğu hüküm sürüyor. Bundan yarar sağlayan bir avuç zavallı, kaybeden tüm ülke. Şu birkaç soruya cevap aransa her şey değişecek; Antrenör nerede yetişiyor? Kaç para kazanıyor? 3-5 milyon dolar bütçeyi kim, nasıl yönetiyor? Basketbolu düşünenlerin trollerden farkı ne? Kimin elinde bir analiz ve bir plan var? Kurallar, yaptırımlar doğru mu, doğru uygulanıyor mu? En çok neye kızgınım, biliyor musunuz? Geçmişte T.Demirel ve B.Tanjevic’e söylemediğini bırakmayanlar o günleri mumla arıyorlar ama içlerinde “Biz hata yapmışız” diyebilecek tek bir delikanlı bile yok!!!
Üstad, bunlar adam değil ki delikanlı olsunlar…
Liyakat mevzuu müzmin muhalefetin tekerlemesi oldu.80 milyondan futbolda da basketbolda da çok oyuncu çıkması lazım. Bu doğru. Hadi yanlış politika güdülüyor. Kulüpler desteği ile Kunter gibi profesyoneller neden salonlarda oyuncu yetiştirmiyor(Birçok kulüp için küçük bütçeler ile yapılabilir projeler) ? Çok basit. Kısa yoldan eleştirivermek daha kolay. Liyakat yok deyip geçiver. Olsun bitsin.