çim yanarak Hırvatistan maçına bakarken, yan gözle de diğer TV’den voleybolcu kızların Azerbaycan maçına bakıyorum… Acım azalsın diye…
Erkek voleybolcuların şampiyonası bittikten sonra Kaan Gürbüz ile röportaj yapacağım ve ona Voleybol Lisesi’ni soracağım. Öğrendim ki lisede hakemlik dersleri de varmış. Onu da araştıracağım. Fabrika Voleybolu konusunda da epey bilgi edindim. Aynı ülkede, aynı koşullarla karşılaşan voleybolun yükselişini anlamaya çalışıyorum. Onların projelerini öğrenmeye çalışıyorum.
Sonunda bizim neleri eksik yaptığımızı bilmek istiyorum. Federasyona yakın kulüp için lig sayısını artırmamız neden basketbolumuzun gelişimine katkı sağlamıyor? TBF yetkilisi kararı “Basketbolu yayıyoruz” diye açıklama yaptığında sıradaki 2 takım da İstanbullu diye neden bu söylemi kabullenemiyoruz? Küçük illerden veya ilçelerden üst lige çıkan takımlara “Salonun kriterleri uymuyor” derken eleştiri yapıp acaba yanlış mı yapıyoruz. Kulüplerde ve milli takımlarda İstanbul’un belli semtinden veya birisinin arkadaşlarının göreve getirilmesinde neden art niyet arıyoruz? Profesyonel hakem ücretleri, asgari ücretin gerisinde kalmış… Sayısı bilinmeyen danışmanların maaşlarına neden takılıyoruz ki? Memleketin durumu ortada, hakemlerin de sıkıntıdan nasibini alması doğal değil mi?
Neyse… Geyiği bir tarafa bırakalım çünkü durum ciddi…
Şimdi hesap sorma zamanı… Ön eleme turnuvasını almak için FIBA’ya verdiğimiz milyon dolarlara mı yanalım, tarihimizde ilk kez gelecek yaz aylarını hiçbir organizasyona katılmadan geçireceğimize mi?
Bugüne kadar hiçbir hezimetten sonra yetkililerin sesini duymadık… Bu defa peşini bırakmayacağız, zaten TBF Başkanı’nın sözü vardı: 20 Ağustos’tan sonra konuşacağım.
Bu duruma bir günde gelmedik. Şunu da altını çizerek vurgulayalım ki, sadece TBF değil hepimiz suçluyuz…Kulüpler, medya, altyapılar da dahil antrenörler… Hepimiz…
Eleştiri olmayan yerde yönetimler her yaptıklarını doğru zannederler… Federasyon etrafını çanak soru soran, sorgulamayan medya mensupları ile sağlama alıp kamuoyundaki algılara hakim oldu. Eleştirenlere de “düşman” gözüyle baktı. Kulüpler A Takımın Cumartesi maçından başka bir konuyla ilgilenmediler, altyapıları “laf olsun, torba dolsun” diye yaparken yerli oyuncu fiyatlarından yakındı. Sanki oyuncu kulüplerde değil de saksılarda yetişir. Altyapı antrenörleri ekonomik zorlukların da etkisiyle oyuncu değil, maç kazanmaya odaklandı. A Takım antrenörlerinin çoğu 200 dakikanın 40’ını bile yerlilerden esirgedi.
Guard pozisyonunda yabancıları devşirdik, sakatlık söylemlerini sezon bittiğinde değil, kamp başlarken duyduk. Larkin, A Milli Takımda beraberlikleri kağıt üzerinde de olsa devam ederken Panathinaikos‘la anlaşan antrenörünü eski model bulduğunu söyledi. Antrenörü de Larkin’in sakatlık sürecine dahil olamamaktan yakındı. Diğer devşirme Wilbekin ortalıkta yok. Ömer Faruk Yurtseven‘e Milli Takım’a gelmediği için ceza verenlerin tavrını bekliyoruz.
İzlanda (Dünya 49.), Bulgaristan (Dünya 47.), İsveç (Dünya 50.) ve Ukrayna (Dünya 28.) karşısında kazanmamızdan doğal bir şey yoktu ama açıkçası iyi oyunumuz Hırvatistan maçı için ümit vermişti. Bazıları abartıp İsveç galibiyetinden sonra “Harikasınız çocuklar” başlığı ile milli takımı övdüler mi, yoksa Dünya ellincisini yenmemizi zafer gibi gösterip milli takımı küçülttüler mi? Bir düşünsünler…
Hepimiz biliyorduk ki Hırvatistan’a kadar beş şeritli asfalttan geldik. Marifet üç buçuk kişiyle oynayan Hırvatistan’ı yenmekti, beceremedik. Dışarıdan hücum edeceğini bile bile üçlükleri yedik, fark açıldıktan sonra Furkan’la yaklaşır gibi olduk… Ama sahada ne yaptığını bilen ve bilmeyen iki takım vardı… Bilen taraf kazandı.
Söylenecek şey çok… Aklımıza geldikçe yine buluşuruz… Nasıl olsa hepimiz gelecek yaz aylarında Çeşme’deyiz… Orada basketbolun hentbolun dahi gerisinde kalma olasılığını bol bol tartışırız.. Vaktimiz çoook…. Hem konuşuruz, hem kaynaşırız…
Hayır, önümüzdeki yaz yapılacak elemeler için wildcard’dan bahsediliyor. Federasyon bunlardan biri için milyon dolarlar ödeyebilir ve Olimpiyatlara doğrudan katılma hakkı bulunmayan 24 takımla birlikte elemelere katılabiliriz. Yine belki milyon dolarla bu grup maçlarından biri daha Türkiye’de düzenlenebilir. Kim bilir.