Macaristan’da düzenlenen U19 Dünya Şampiyonası 2 Temmuz’da sona erdi, takım 3 Temmuz’da döndü. U20 Avrupa Şampiyonası kadrosunda bulunan 7 oyuncu, İstanbul’da çalışan 5 oyuncuyla iki gün birlikte antrenman yaptı ve takım Yunanistan‘a gitti. Elbette İstanbul’da buluşan iki grup daha önce de beraber çalışmışlardı ancak turnuva öncesi yapılacak antrenmanların farkı vardır.
Takımın ikiye ayrılmış olmasını bir tarafa bırakalım… İki yoğun turnuvayı aynı oyuncuların çıkaramayacağı nasıl düşünülemez? Staff nasıl düşünemez, üst düzey basketbol oynamış federasyon yetkilileri nasıl düşünemez? İki turnuva arasında bir ay olsa neyse… Ama 5-6 gün…
Çeyrek finalde Yunanistan’a kaybeden oyuncularımızı eleştirecek halimiz yok. İlk günden itibaren ayakları gitmedi, enerjileri yetmedi… İte kaka kazandığımız maçlarla çeyrek finale gelmiş olmamız bile koşullar göz önünde bulundurulduğunda başarısızlık değildi.
Önemli olan ciddi sakatlık yaşanmamasıydı… Neyse ki olmadı, sadece Hamza Mestoğlu ayak bileğinden hafif bir sakatlık geçirdi.
Ayrıca… U19 Dünya Şampiyonası’nda tarihin en zayıf jenerasyonlarına karşı madalya kazanma olasılığımız çok yüksekti. Nitekim üçüncü olduk. Şampiyonadan yorgunluğun dışında oyuncuların doygun geleceği de hesap edilemedi.
U20’yi neden farklı bir 12 ile oynamadık? Bugüne kadar altyapılarda defalarca kürsüye çıktık. Daha zayıf bir takımla gelip madalya hayal etmesek ne kaybederdik? Burada ilk üçe girsek elbette mutlu olurduk ama bizi asıl mutlu edecek konu bu çocukların gelişimi… Bizim sorunumuz kürsüye çıkmak değil, kürsüdekileri büyük oyuncu konumuna getirmek.
Acaba aynı oyuncuları turnuva turnuva dolaştıranlar, U19’da oynamayanlarla Avrupa A Ligi’nden düşeceğimizde mi korktu? 85 Milyonluk ülkeden 19-20 yaş grubunda 20 oyuncu çıkaramıyor muyuz? Ligde yerlilerin yabancılardan süre bulamamasından yakınırken, oyuncuların kendi yaş gruplarında mnilli takımda oynayamamalarını nasıl açıklayacağız?
Sonuçta oyunculara hiçbir şey katmayan, iyi oynayamadığımız bir turnuva geçirdik…