Her toplumun, dinden de kaynaklayan töreleri vardır. Hindistan’da ineğe taparlar, Kore’de köpek, Tayland’da maymun yerler. Türkiye‘de de Müslüman bir topluluk olarak kurban bayramının dışında, önemli başlangıçlarda da kurban kesilir. Yapılacak işin iyi gitmesi ümidiyle…
Herkesin birbirinin töresine saygı göstermesi gerekir… Ama espn’den okuduk ki, Mersin BŞB‘nin eski oyuncusu Jimmy Baron, sezon öncesinde kurban kesilmesini vahşet olarak nitelendirmiş.
Biz gelelim hikayemize.
Sene 1993. Ülker sezon açılışında kurban kesecektir.
Takım toplanır. Kasap işe başlarken yabancılar bu görüntüye bakamayıp salona dönerler. Ama içlerinden biri, Amerikalı Clarence Leroy Kea kendisini çok kötü hissetmeye başlamıştır.
Ülkerli yerli oyuncular bunu fark edince 140 kiloluk azman basketbolcuya bir oyun hazırlarlar ve kantinden vişne suyu alıp bir bardağa koyarlar.
Oyuna antrenör Çetin Yılmaz da katılır ve vişne suyunu önce alnına sürer, sonra da içmeye başlar.
Clarence Kea, Yılmaz’ın kurbanın kanını içtiğini sanıp soyunma odasına gider ve kendisini kilitler.. Neden sonra, rica minnet kapıyı açtığında zangır-zangır titremekte ve “O coach benim de kanımı içer. O bir yamyam” der.
Kea’ye coachun vişne suyu içtiğini söylemeleri ikna edici olmaz. Antrenmana döner ama asi ruhlu olmasına rağmen sezon bitene kadar, mümkün mertebe Çetin Yılmaz’ın yanına yaklaşmaz. Çünkü onun gözünde Yılmaz hala bir yamyamdır.