Perşembe, Aralık 12, 2024
spot_img

Ömer Ozan hikayeleri

- Reklam-

Birecik’ta koruma altına alınan Kelaynak kuşlarından bile hala 28 tane kalmış…
Ama Ömer Ozan’ın bir benzerini dünyada bulamazsınız… Yani Kelaynak’tan bile ender… Çünkü tek…
Onu tanımayanlar için özetle, “eski bir hakem” olduğunu belirtelim…
Hakem olarak “renkli ve çok dürüst”… İnsan olarak “iyi ama tuhaf”… Dil olarak “küfürbaz”…
Hikayeleri…
Bitmez ki…
İşte bir kaçı..
Harun Erdenay’ın babası Kemal Erdenay müthiş bir basketbolcuydu. 2 driplingle tüm sahayı geçer, sağa bakar, sola asist yapardı.. Milli Takımın da değişmez oyun kurucusuydu…
Kemal askerliğini Ankara’da yaparken, o tarihlerde askerdeki basketbolcuların oluşturduğu Muhafızgücü’nde oynuyordu…
Kemal, Ankara Deneme Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul’a gitti ve ‘nün şampiyon kadrosunda yıllarca yer aldı… Basketbolu bıraktı ama İTÜ’yü bırakamadı…
Neyse… Biz olayımıza dönelim…
Kemal Erdenay, bir tesadüf sonucu terhis olman önce son maçını İTÜ’ye karşı oynuyordu… O günkü yönetmeliklere göre bir hafta sonra, yani aynı sezonun içinde, İTÜ formasına dönecekti…
Faul kararı verildi… İTÜ’den Cihat Alkor (Selda Alkor’un kocası) serbest atışları kullanacaktı… Kemal Erdenay, bir hafta sonra aynı takımda oynayacağı, hayattaki en samimi arkadaşı Cihat’a faul atışları sırasında arkadan seslendi… (O sırada Muhafızgücü 20 sayı önde)… “Elin gö……e eş…….k”
Rakibe küfür neyi gerektirir? Diskalifiyeyi…
Ömer Ozan da gerekeni yaptı… Aslında iki çok samimi arkadaşın şakalaşması ama gel de Ozan’a anlat!
Ömer Ozan, Kemal Erdenay’ı attı ama itiraz bir sonraki hafta formasını paylaşacağı İTÜ’lüler’den geldi…
Ne fayda!
Erdenay Disiplin Kurulu’na gitti ve terhisten sonra İTÜ’nün 2 maçını tribünden seyretti.
SARIŞIN İSVEÇLİ GENÇ HAKEM NEDEN YARDIM İSTEDİ?
ı, Venedik’te özel bir turnuvaya gidiyor. Ömer Ozan da hakem olarak kafilede. Uçakta ‘e “Viyana’da bir arkadaşım var. İner inmez arayacağım” diyor. Murat şaşırıyor, “Abi Viyana’ya değil, Venedik’e gidiyoruz.” Ömer az sonra Murat’a soruyor: “Viyana soğuk mudur?” Murat tekrarlıyor, “Abi, gözünü seveyim, Viyana’ya değil, Venedik’e gidiyoruz.”
Neyse, Venedik’e inerler.. Maçlar başlar. Bir sabah saat 11 gibi Ömer otelin lokantasına iner. Yerel bir TV kanalı maçları yayınlamaktadır. O sırada ekranda takımlar ısınırken gözükmekte, ancak masanın önünde tek hakem bulunmaktadır.
Ömer, kahvaltı yapan Türk milli takımın oyuncularına seslenir, “Demek ki hakemlerden biri gecikmiş. ‘de olsa o hakemi bitirirler.” Ömer birden televizyona yaklaşır, gözleri büyür ve milli takımım oyuncularına telaşla sorar: “Bunlar İtalyan değil mi?” Oyuncuların “Evet” cevabı üzerine Ömer zıplar. “Yahu, bu benim maçım.” Hemen salonu telefonla ararlar, Türk hakeminin biraz geciktiğini ancak az sonra salonda olacağını söylerler. Ömer, Venedik’te taksi olmadığı ve ulaşım gondollarla yapıldığı için Murat Didin’le bir gondola atlar.
Gondolcu iyilik yapmak düşüncesiyle ağır ağır kürek çekmektedir. Ömer daha çok Türklerin anlayacağı (!) kendisine özgü uslubuyla acelesi olduğunu anlatır. Gondolcu elbette kelimelerin ne anlama geldiğini anlamaz ama ses tonundan ve vücut dilinden kürekleri aheste aheste çekmemesi gerektiğini farkeder.
Sonuçta Murat ve Ömer kan-ter içinde salona girerler. Herkes kızgınlık içindedir. Ömer soyunma odasına koşar, şimşek hızıyla üstünü çıkartır, hakem ti-shirt’ünü giyer, sıra pantolona geldiğinde ikinci bir faciayla karşılaştığını görür.
O telaşla pantolonunu otelde unutmuştur. Allah’tan bir önceki maçı yöneten sarışın, bebek yüzlü İsveçli hakem, Ömer ile aynı ölçülerdedir. Ömer, “Çabuk pantalonunu çıkar, ben otelde unutmuşum” diye bağırır.
Bebek yüzlü İsveçli nedense Türkçe bilmemektedir. Sandalyesinde büzülür. Aynı sözleri daha yüksek sesle işitmesine rağmen yine pantolonunu vermeyince, artık Ömer’den günah gitmiştir. Saldırır sarışın İsveçli’ye ve pantolonunu zorla çıkartmak ister. (Not: O tarihlerde Ömer pala bıyıklıdır) İsveçli ise cinsel tercihlerinin yanlış yorumlandığı konusundaki şikayetlerini koridorları inletecek şekilde dile getirir. “Help” çağrısına yetişen İtalyanlar, babayiğit bir Türk’ün, kız suratlı İsveçli’ye saldırdığını görünce “Bu Türkler de çok oluyor” deyip, ikiliyi zorlukla ayırırlar. Sonuçta Ömer İsveçli’nin pantolonunu, İsveçli de pantolonunun arka tarafındakini kurtardığı için mutludur. MHK’deyken salona 2 dakika geç gelen hakemi yakan Ömer Ozan’ın bu maçı 1 saat geç başlamıştır.

AMAN KARIŞMASIN
Ömer Ozan bir dönem de Federasyonu’nda Genel Sekreterlik yapmıştı.
Bir Cumhurbaşkanlığı Kupası öncesi federasyon, davetiye bombardımanına tutulur. Herkes davetiye istemektedir ve bu durum Ömer Ozan’ı bunaltmıştır.
Derken, Başbakanlık Müsteşarlığı’ndan Ozan’a bir telefon gelir, hattın diğer tarafındaki bayan müsteşar yardımcısı için davetiye talep etmektedir.
O sırada masanın üzerindeki diğer telefon da çalar.. Ömer, ilk arayan bayanı sağ kulağında unutup, sol kulağındaki ikinci kişiyle konuşmaya başlar.. O da davetiye istemektedir ama küstahça. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” deyince Ömer Ozan günde 30 defa kullandığı cümleye geçer: “Ben senin g……… ………m”
Sağ kulağındaki bayan bağırır: “Sen ne diyorsun terbiyesiz adam”
Ömer Ozan düzeltir: “Hanımefendi sizin g……..ü değil, diğer telefondakininkini kasdettim.”

- Reklam-

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

33,250TakipçilerTakip Et
37,542TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi
online terapi