Cevher Özer, kariyerli ve başarılı oyuncularımızın başında geliyor. Hala ilk günkü ilk günkü hevesı ve hırsa sahip olması ise sanırım başarısındaki en büyük etkenlerden… Hiç bir zaman “bu yeter” demeden daha fazlasını yapabilmenin peşine düşüyor. Şimdi yolu tekrar Ankara’ya düştü ve yeni sezonda BSL’nin yeni ekiplerinden OGM Ormanspor forması giyecek. Biz de antrenman sonrasında kendisiyle bir araya gelerek yeni sezon ve oyuncular birliği gibi önemli konulardan konuştuk.
“Daha fazla süre alarak basketbolun içinde olmak istiyorum, havlu sallayarak değil”
Manisa Vestel zamanın olsa da Telekom, yani Ankara altyapısında yetişmiş bir oyuncu olduğunu söyleyebiliriz. En son burada seni 2 sene önce Türk Telekom formasıyla izlemiştik. Bu sene ise tarihinde ilk kez BSL’ye yükselen Ormanspor formasıyla izleyeceğiz. Yetiştiğin kente tekrar geri gelirken neler hissediyorsun?
“Güzel bir duygu tabii. Ben Ankara’yı hep sevdim. Tekrar döndüğüm çok mutluyum. Gençliğimin en güzel zamanlarını burada geçirdim. Şehir olarak da çok seviyorum. Burada bir çok arkadaşım da var. Tekrar onların hepsiyle daha sık görüşebilmek güzel bir şey.
Afyon’dan sonra büyük bir şehre adapte olmak da ilk başta açıkcası zorlandım. Küçük bir şehir Afyon, imkanları kısıtlı ama bir yerden sonra alışılıyor. Mesela burada oturduğum yerle salon arasında mesafe olmasını biraz yadırgadım. Çünkü Afyon’da evimle salonun arasındaki mesafe 200 m idi (gülerek)”
Kendisi gibi tecrübeli oyuncuları daha çok BSL’nin as takımlarında izliyoruz. “Bunun en büyük sebeplerinden yabancı etkinliğinin daha az olduğu takımlarda çok sorumluluk almak mı? sorusuna şu yanıtı verdi:
“Hayata bir kere geleceğim. Basketbolu da çok seviyorum. Bu yüzden mümkün oldukça daha fazla süre daha fazla sorumluluk alarak saha içinde olacağım yerlerde oynayarak geçirmeyi istiyorum, kenarda havlu sallayarak değil.
Yaşı genç olmasa da oyuncunun oynaması gerektiğine inanıyorum. Sahada verim verebileceğim yerde olmayı her zaman tercih ederim. Hep önceliğim bu oldu. Hiçbir zaman sadece oturarak para kazanmayı istemedim. Zamanında oynamadığım takımlar oldu ama hep bir sezon sonrasında veya o sezonda bu durumdan duyduğum rahatsızlığı dile getirmişimdir. Kariyerim boyunca pek çok risk de aldığımı söyleyebilirim. Mesela Banvit’te oynadığım dönem sezon ortasında takımdan ayrılıp TED Kolejliler’le anlaşmıştım. Benim için bu bir riskti.
Burada takımda abilik görevi yapacağım. Hem de Korhan coachla konuştuğumda ciddi süre ve sorumluluk alacağımı da söyledi. Bu da beni motive eden şeylerin başında geliyor. Hem takıma sahiplenme hissini bana vermesinin yanında saha içinde de benden beklentisi var. Yani sadece abilik yapmam için getirmiyor beni. Transfer sürecinde aramızda uzun bir konuşmada olmadı. Karşılıklı isteklerimiz birbiriyle örtüşünce de çok kısa sürede anlaştık.”
“Oyunculuk sonrasında antrenörlük yapmayı isterim.”
“Abilik konusu açılmışken söylemek isterim ki her konuda onlara yardımcı olduğunu ve desteklediğini görüyoruz. İlerde gençlerle çalışmak antrenörlük vs gibi bir düşüncesi olursa bunu layıkıyla yerine getirebileceğini düşünüyorum.” yorumumun karşılığı ise şöyle oldu:
“Açıkcası basketbolu bıraktıktan sonraki kısım daha henüz netleştiremedim. Oyunculuk çok başka bir şey. Bana bir anda sahanın içinden tamamen çıkıp sahanın dışında takım elbiseyle durmak bilmiyorum düşününce garip geliyor (gülerek). Ama ben çocuklarla, gençlerle ilgilenmeyi çok seviyorum. Bulunduğum takımlarda da hep gençlerle ilgilenerek nacizane kendimce gördüğüm eksiklerini düzeltmeye çalışmışımdır. Bunun yanında basketbol dışında da onlara elimden geldiğimce yardımcı olmaya çalışmışımdır. Bu yüzden belki öyle bir şeyin içerisinde bulunabilirim diye düşünüyorum.
Basketbolu çok seviyorum, antrenörlük de yapmayı isterim. Ama bu bir asistan coachluk olarak mı olur gençlere yönelik bireysel antrenörlük olarak mı olur bilmiyorum. Şu an bunun kararını henüz vermiş değilim. Ama bende daha ağır basan kısım en azından şu an için gençler olduğunu söyleyebilirim. Belki de BGL olur. Maçlarını elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Çok da ciddi iyi oyuncuların geldiğini görüyorum. O süre alma eşiğini atlatırlarsa müthiş bir jenerasyonun geleceğini söyleyebilirim.”
Uzun yıllar BSL’de oynayan oynayan tecrübeli oyunculardan biri olduğunu dile getirerek senin gibi tecrübeli birine göre yabancı kuralındaki değişikliğinin etkisi sahaya nasıl yansıdığını sorduğumda ise durumun karışık pek çok açıdan bakış olduğunu ama yeni jenerasyonda ciddi bir mentalite değişimi olduğunu dile getirdi.
“Ben bazı oyuncuların daha fazla süre değil sorumluluk alması gerektiğini ve bu durumun da ilerde milli takıma daha çok etki edeceğini düşünüyorum. Ama baktığınızda her kulübün yapısı çok farklı. Ben birşey söylesem de her kulübün durumu birbirinden farklı. Euroleague ve Eurocup gibi önemli kupalarda mücadele eden takımlarımız bu süreçte o oyunculara gerekli şansı veremeyebiliyorlar. Bu durumda o oyuncuların kendilerini bireysel olarak geliştirip bu şansı aldıklarında anında karşılık vermeleri gerekiyor.
Genç oyuncuyu maçın boş bir anında sahaya atarsanız hiç bir gelişim sağlamaz. Ama maçın sıcak dakikalarında ya da maçın ısınmaya başladığı anda sahaya atarsanız o atmosferi hissederse bir sonraki maçta size reaksiyon verebilir. Ama az önce söylediğim şeye geri gelecek olursak bütün takımların bir hedefi var. Bu hedef doğrultusunda da herkes bir iş yapıyor ve bu işten para kazanıyorlar. O arada da o oyuncuyu sahaya sürmek bir risk oluyor.
Bunu da şu an en iyi yapabilen takım Teksüt Bandırma. Son yıllarda lokomotifi oldular diyebiliriz ve daha uzun yıllar bu şekilde olacağını da şimdiden söyleyebiliriz. Zaten daha önce oynadığım için sistem ve çalışma düzenlerini biiliyorum, inanılmazlar bu konuda. Onlar gibi bir kulüp vizyonu olursa gençlerimiz için bu süreçte çok faydalı olur. Bu yüzden yabancı statüsü durumu karışık. Benim fikrim bu. %99’un fikri birbiriyle uymuyor. Şimdi o oyunculara da sorsanız bizi hiç oynatmıyor diyecekler. Onlar da haklı. Eskiden Türk oyuncular çalışmıyor derlerdi ama son 7-8 sezondur nerdeyse her Türk oyuncu yaz aylarını özel programlarla geçiriyor. Bu çok önemli bir mentalite değişimi. Bunun etkisini de bir sonrakini jenerasyonda tam anlamıyla göreceğiz.”
“Oyuncular arasında kopukluk var.”
Son yıllarda her ligde pek çok oyuncu ödenmeyen maaş sıkıntısı yüzünden zor zamanlar yaşadı. Ekonomik sıkıntılarda en çok mağdur olanlardan biri oyuncular ancak kurulması zaman zaman dile getirilen oyuncular birliği ile ilgili hala atılmış faal bir adım yok. Bunun sebebini ona sorduğumda ise yukarısı ve aşağı arasında kopukluğun bunun en büyük sebebi olduğunu söyledi.
“Yukarıdaki oyuncuların hem maç yoğunluğu hem kulüp hedefleri hem büyük camialar olması böyle şeylerin içine girmelerini zorlaştırıyor olabilir. Sonuçta bu birlik kurulduğu zaman hep birlikte bir şey yapılması gerekecek. Mesela Yunanistan’da oyuncular birliği maçlara çıkılmayacak dediklerinde buna karşı gelen olmuyor. Burada onu yapmak biraz zor olabilir. Ama onların da her zaman o seviyede kalamama ihtimallerini düşünmeleri gerek. Onlar da daha aşağıdaki takımlarda oynayıp aynı problemleri yaşayabilirler. Empati yaparak bunu bir şekilde dile getirebilirler. Herhangi bir yerde fikir verebilirler. Büyük kulüplerin ağırlığını kullanarak sosyal ortamlarda dile getirebilirler. Tabii %100 katkı vermeliler demiyorum ama dediğim gibi yapılacak şeyler var. Mesela pek çok köklü kulüplerimizin kapanmayacağını en fazla isim değişikliğine gideceğini hepimiz biliyoruz. İşte bu rahatlıkla aşağıyla iletişimi kesmek yanlış. Aynı şekilde aşağıda kulübü kapanma tehlikesi yaşayan oyuncunun da, bir oyuncular birliği kuralım, diyerek yukarıya serzenişte bulunması da yanlış. Ortak bir noktada buluşarak neler yapılıp yapılmayacağının konuşulması gerekiyor ve bence basketbolu faal olarak oynayan kişilerin devam ettirmesi gereken bir iş diye düşünüyorum. Şu anlık görünen bir gelişme yok ama belki uzun vadede gerçekleşebilir.”
(Ece Ergez, 23-08-2019)