Bugüne kadar birçok değerli arkadaşımız Milli Takım’ın kuruluş, kadrosu, şampiyonada neler yapabileceği ile ilgili görüşlerini burada paylaştılar. Herkesin ortak düşüncesi kadroda 3-4 kişi hariç kendi takımlarında oynamayan ama yetenekli çocuklar olduğu. Ufuk kardeşimiz de bu tür oyunculara üst motivasyon verebilen bir koç. Bu görüntü içinde mümkün olan en iyi sonucu almaya çalışacaklar. Tabii ki kendi ülkemizde seyircimizin önünde alınacak sonuç da önemlidir ama herşeye rağmen gözümüzü karartıp geleceği düşünerek oynamamız gerekmektedir.
Bir diğer hepimizin buluştuğu bir başka konu ise basketbol otoritelerinin ve federasyon yetkililerinin bu şampiyonada oynayacak kadronun ileride ne yapabileceğini görmek ve ona göre bir yol haritası çizmek, aynı zamanda bu organizasyonda ciddi bir sorumluluk yüklenen Ufuk Sarıca arkadaşımıza her konuda tam destek vermesi.
Bütün bu yukarıda anlattıklarımız ne denek? Bu şampiyonadan en büyük kazancımız sonuç değil, neticenin dışında kalan diğer bütün faktörler. Bu konuda da en büyük sorumluluk TBF Başkanı ve onla birlikte çalışan değerli arkadaşlarımızda. Şampiyonada göreceğimiz durumun bir iki derece üstüne çıkılabilmesi için teknik, taktik hariç her türlü idari önlemlerin alınması gerekecek.
İlk ve en önemli madde nedir? Basketbol Türkiye‘de oynanmaya başladığından beri söylenen şey “İyi bir basketbolcu oynayarak yetişir. Oynamayan oyuncu, maç yönetmeyen antrenör, devamlı özel işleri için takımdan uzak olan yönetici, ya da maça gelmeyen seyirci olmaz.”
Yani ne yapılması gerekiyor? Elimizdeki jenerasyonu sahada görmemiz gerekiyor. Bütün antrenörlüğüm boyunca yabancı sayısı kaç olursa olsun, benden beklenen derece ne olursa olsun elimdeki 16-17 yaşındaki çocukları kafalarını, gözlerini yara yara sahaya sürmüşümdür. Kolej’den 1990’lı yıllardan 2000’lerin ortalarına kadar çıkan oyuncuları herkes bilir. O çocukları zamanında sahaya sürmeseydik belki takım olarak daha iyi sonuç alırdık ama hiçbiri milli takım seviyesine gelemezdi.
Ancak biz bunları gerçekleştirmeye çalışırken kulüp başkanı da Aytek Gürkan’dı. Yani bizimle aynı görüşü paylaşan, hatta bizlerden daha cesur bir kulüp başkanı düşünün. Federasyonumuzun yapması gereken öncelikle kulüp yöneticilerine, sonra antrenörlere, sonra seyircilere bir şekilde ulaşıp bu işin önemini anlatıp yardımlarını istemek olmalıdır. Ya da kağıt üzerinde bazı radikal kararlar almaları gerekir. Örneğin 2001-01 sezonunda o dönemin federasyonunun bir sezona mahsus düşmeyi kaldırmıştı. Dolayısıyla kulüpler hen bütçelerini dengeye getirdiler, hem de sonuç kaygısı olmadığı için gençlere fırsat verdiler.
Şimdilik bu kadar… Çok uzun yazınca bu sitenin sahibi dahil kimse okumuyor. Bu nedenle diğer önerileri bir sonraki yazımıza saklayalım.
Herkese serin günler…
(19-08-2017)