Basketbol camiamızın çok değerli isimlerinden birinin önerisi bizlere de ilginç ve uygulanabilir gibi geldi. Sonucu hemen hemen belli maç sayısını azaltan, buna karşılık denk güçteki takımlar arasındaki maç sayısını artıran bu sistem ilgiyle birlikte seyirci sayısını da yukarı taşıyabilir. Değerli basketbol insanının isteği doğrultusunda ismini paylaşmıyoruz.
Okuyun… Bakalım nasıl karşılayacaksınız?
SİSTEM ÖNERİSİ…
Basketbol, futbol… Hangi spor branşı olursa olsun her maça ayrı bir önem kazandırmak, tüm spor yönetim birimlerinin ilk hedefi olmalı. Çünkü seyirci, sonucu önem taşıyacak, çekişmeli maçlarda tribünlerde yer almak istiyor. Tabii ki, pazarlama konusunda yapılacak çalışmaların da buna büyük katkısı olacağı önemli bir gerçek.
Basketbol açısından bakmaya devam ediyoruz. Türkiye‘de şampiyonluğa oynayan takımın, kendi sahasında düşmemeye oynayan takım ile oynadığı maçta görüyoruz ki, seyirci son derece az. Takımının kazanacağından neredeyse emin olan seyircinin maç yerine başka bir etkinlik tercih etmesi son derece normal. Kaldı ki, maça gitmesini sağlayacak konforun, aktivitelerin sınırlı olması da bir başka boyut.
Bakın, Avrupa futbolunu yöneten UEFA, seyirci ve ilgi azalmasını çok önceden öngörerek erkenden önlem alma yoluna gitti ve maçların tümüne önem kazandıracak önemli bir adım attı. Şimdi Avrupa Kupaları’nda bambaşka bir format var ve hemen hemen her maçın, hatta atılan golün bile önemi var. Sezon bitmemesine karşın, başarılı oldukları gözüküyor.
Sihirli cümle ‘her maça önem kazandırmak.’
Basketbol farklı dinamiklere sahip ve futbol doğal olarak dünyanın çok büyük ülkesinde farklı bir şekilde diğer sporların önünde. Bu gerçeği kabul ederek UEFA’nın yaaptığı devrimi Türkiye Ligi’ne nasıl uyarlayabiliriz ve her maça nasıl önem kazandırabiliriz? Soru bu.
Aşağıda sıralanan maddelerle şekillenen öneri buna yanıt arıyor. Doğal olarak eleştirilere açık. Ligin kalitesini arttırmak için değişiklik önerilerinin ‘Gençler oynasın, “Türkler oynasın” gibi dar bir alanda kalması yeterli olmuyor ne yazık ki. Tabii ki, onlar da çok önemli konular ve her platformda her açıdan tartışılmalı.
İşte öneri senaryosu…
– Bir sezon önce playoff’a kalan 8 takım (A kategori) ile dışarıda kalan 6 takım ile İkinci Lig’den gelen 2 takım; toplam 8 takım (B kategori) birer kategoride yer alır.
– A Kategorisi’nde yer alan takım, B kategorisi’ndeki takım ile deplasmanda oynar ama kendi sahasında oynamaz. Örnek verecek olursak Fenerbahçe, Denizli’ye Merkezefendi deplasmanına gider ama, İstanbul’da Fenerbahçe-Merkezefendi maçı olmaz. Aynı şey Beşiktaş-Mersin için de geçerlidir. Avrupa Kupaları’nı daha çok üst sıralarda yer almış takımların oynadığı gerçeği ışığında alt sıralardaki takımlara deplasmana gitmesinin basketbolseverler açısından da önemli bir faktör olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Avrupa maçlarını TV’den gören basketbolseverlerin bu oyuncuları canlı izlemesi önem taşımaktadır.
– A Kategorisi’nde yer alan bir takım aynı kategoride yer alan bir başka takımla 3 kez oynar. Karşılıklı sahalarda oynanacak maçların üçüncüsü daha fazla sayı farkını yakalamış takımın sahasında oynanır. Böylece, Fenerbahçe-Anadolu Efes veya Galatasaray-Karşıyaka maçları normal sezonda üç kez oynanır ve her maçın önemi daha da artar. Böylece, eşleşmenin ilk maçının son 15 saniyesindeki 10 sayıyla galip takım farkı 12’ye taşımak, rakibi de azaltmak için son saniyeye kadar mücadele edecektir. Öte yandan ilk iki maçı kaybeden takım, galibiyet sayısını arttırmak için galibiyet alabilmek için oynayacaktır.
– Aynı sistem B Kategorisi’ndeki takımlar için de geçerli olur. Örneğin, Büyükçekmece-Yalovaspormaçları da aynı koşullar altında üç kez oynanır. Üçüncü maçları kendi sahalarına taşımak için takımların vereceği mücadelenin her zaman üst düzeyde kalacağı açıktır.
– Takımların maç sayısında herhangi bir değişiklik olmadan sonuçlanan normal sezon sonunda, her zaman olduğu gibi, son iki sırada yer alan takımlar Lig’e veda eder.
– İlk altı takımın doğrudan play-off’a yükseldiği sıralamada yedi ve onuncu sıraları alan 4 takım oynanacak iki turlu play-in sonunda play-off’a kalan takımlar kervanına katılır ve şampiyonluk mücadelesi başlar.
Kulüplerin görüşleri doğrultusunda ve takvimin izin verdiği şekilde oynanacak ve şu anki sistemde play-in ve play-off’lardaki her maçta ulaştığımız çekişmeye normal lig süresince de ulaşmamız dileğiyle.
Tabii ki, bir çok başka öneriler de olabilir, önemli olan ligin kalitesinin çekişmeyle artacağı gerçeğinden yola çıkmaktır.
Her fikir değerlidir, önemlidir ve detaylara da bakılması gerekir. Gerçi şu an ki federasyona nemalanma potansiyeli olmayan ne sunulsa geri teper. Öncelikle ülkemizde spor kültürü yok bunu futbol maçlarında görüyoruz, statlar yeni ama tribünler boş, bilet fiyatları bir paket sigara fiyatında olmasına karşı hem de Anadolu gibi aktivitelerin son derece kısıtlı olduğu yerlerde ilgi yok.Basketbola gelirsek seyircisiyle övünen Fb bile eurolig maçında farklı geri düşünce salon 3. çeyrekte boşalmaya başlamadı mı? Efes yıllarca salonun büyük bölümünü dolduramadığı için bayrakla kapatmadı mı? Eurolig şampiyonluklarından sonra başarısız olunca salon yarı yarıya boş kalmadı mı? Biz önce üst düzey spor kültürü ile düzgün, etik, ahlaklı insanlarla spor ve basketbol ortamını oluşturmalıyız ama mevcut insan profiliyle iş çok zor…
Bence eurolig formatına dönülmeli yani belli sayıdaki takım a lisansı alıp küme düşmemeli, belli sayıdaki takım B lisansı alıp standartları yerine getirdiğinde ligde olmalı, belli sayıdaki takımda C lisansı alıp davetle lige alınmalı,lig sonuncusu küme düşmeli,1.ligde şampiyon olan takımda direk süper lige çıkmalı.
Türkiye gibi ekonomik çok ciddi sorunlar yaşayan ve daha da yaşayacağı aşikar olan bir ülkede o şekil bir sistem hayal. Şu an 4-5 kulüp bütçe sorunu yaşamıyor ama şimdilik, böyle giderse onlar da küçülecekler…