Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Üniversite Milli Takımında görev aldığım 2007 yılında Belgrad‘da Japon Milli takımı ile aynı gruba düşmüştük. Bu vesileyle Japonların tüm maçlarını izleme şansım oldu. İzlediğim maçların tamamında Japon oyuncuların maçın son saniyelerinde 20 sayı geride olsalar bile, savunmayı ve hücumu büyük disiplin ve inanılmaz bir mücadele ile yaptıklarına şahit oldum.
20 sayı geride iken bile son topu savunmaları ya da son topu kullanmaları, maçın galibiymiş gibi savaşmaları bende derin bir iz bırakmıştı.
Kızım Yağmur Lise öğrenim süresi olan 4 yıl boyunca cumartesi ve Pazar günlerinin yarısını Türk Japon Vakfında Japonca öğrenmeye çalışarak geçirdi.
Japonca dili ile ilgili Türkiye‘de gelinebilecek en son aşamaya geldikten sonra daha üst düzeyde Japonca eğitimi almak üzere Lise eğitimi bittikten sonra yaklaşık iki aylığına Japonya‘ya gitti. Ve bizde ailecek onunla birlikte kısa bir süreliğine Japonya’ya gittik.
Japonya’ya gittiğimde gördüklerim beni bir kez daha derinden etkiledi. Açıkça söylemem gerekirse gördüklerim ve yaşadıklarımın bir kısmına inanamadım.
İkinci Dünya Savaşından yerle bir olarak, harap çıkan bir ülkenin kısa sürede dünyanın en önemli ikinci gücü haline gelmesindeki o savaşçı-Samuray Ruhunu daha dikkatle izlemeye başladım.
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Japonca dersi öğretilirken öğretilen ilk kelimelerden biri “elinden gelenin en iyisini yapmak” olarak çevrilen GANBARİMASU kelimesidir.
Ganbarimasu kelimesinin kökeni, “elinden gelenin en iyisini yap” cümlesine denk düşen ganbatte kudasai ifadesine dayanır, fakat tam çevirisi şöyledir: “Kararlı ol ve hedefine ulaşana kadar dayan.”
Çoğunlukla bir motivasyon unsuru olarak “spor” dallarında ve zorlu görevlerle karşı karşıya kalmadan önce mesleki bağlamda kullanılır.
Ganbarimasu ifadesinin felsefesi de “hedefe ulaşana kadar durmamaktır, asla vazgeçmemektir.” Yani şu demek: Bir amaca sahip olabilmek için kendini maksimum seviyede adamak. Japonlar ne zaman bir zorlukla karşılaşsalar bu kelimeyi kullanırlar; ister kişisel, ister sporla alakalı, ister mesleki bir zorluk olsun.
“GANBARİMASU YENİLGİYİ HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEMEK ANLAMINA GELİR.”
Şinkansen Etkisi
“On yıl içinde ulaşacağınızı düşündüğünüz bir hedefiniz varsa şayet, bunu gerçek kılmak için oluşturacağınız en iyi strateji bu hedefe bir yıl içinde nasıl ulaşacağınızın yollarını aramaktır.” Peter Thiel
Şinkansen kelimesinin sözlük anlamı tam olarak “yeni ana hat” olarak bilinir.
1958 yılında Japon hükümeti Japon Demiryolları’ndan, Tokyo ve Osaka arasındaki mesafenin daha hızlı kat edilmesini sağlayacak bir araç inşa edilmesini istedi.
Birkaç ay sonra mühendisler, saatte 100 km hızla yol almaya elverişli bir treni proje olarak sundular, bu hız söz konusu dönem için baş döndürücü bir hızdı ve inşa edildiği takdirde dünyanın en hızlı trenlerinden biri olacaktı.
Gelgelelim Japon Demiryolları’nın yöneticileri beklenmedik bir talepte bulundular: “Biz bunun iki kat daha hızlısını istiyoruz.” Şaşkına dönen mühendisler bunun mümkün olmadığını ve saatte 200 km hızla giden bir trene yalnızca bilim kurgu filmlerinde rastlanacağını söylediler.
Yöneticiler imkânsız gibi görünen bu proje için tüm maddi imkanların sağlanacağını ifade ettikten sonra, bu projenin 1964 Tokyo Olimpiyatları açılışına hazır hale getirilmesini istediler.
1964’te, hükümet tarafından bu zorlu görevin verilmesinden sadece altı yıl sonra, tarihin ilk hızlı treninin açılışı Tokyo Olimpiyatlarında resmen gerçekleşti.
Şinkansen trenleri Tokyo ve Osaka’yı saatte 200 km hızla ile birbirine bağlıyor, bunun yanı sıra iki şehrin arasındaki 6 saat 40 dakikalık seyahat süresini 3 saat 10 dakikaya düşürüyordu. Bu, bütün dünyayı kendine hayran bırakan bir başarıydı.
Bu durum sınırların ötesine geçmek ve kendini aşmak için yepyeni bir yöntem üzerinde düşünmeyi kabul etmek olan “Şinkansen Etkisi” olarak tanımladığımız ünlü “Japon mucizesi” ile mümkün kılındı.
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Hayatımız boyunca, mantıksız da olsa, altından kalkamayacağımızı düşündüğümüz birçok şeyle karşılaşırız. Bu şeylerin ima edilmesi bile büyük oranda sersemlememize neden olur. Zihnimizde sayısız engeller inşa ederiz ve bu engeller bir gün nihayetinde yıkılır ama bunların bir gün elimizi kolumuzu bağlayabileceğine inanmak çok zordur. İmkansızı mümkün olandan ayıran, son derece ince ussal bir sınır vardır.
Bir hayalin ya da arzunun bu isimle adlandırılması için, gerçekleştirilmesi imkansız olarak görülmesi gerekir. O hedefe kolayca ulaşacağınızı düşünüyorsanız, bu bir şinkansen hedefi değildir. Ulaşılmaz bir amaç tasavvur etmek, hem yeni düşünce biçimleri geliştirmemize yardım eder, hem de modası geçmiş eski usullerden ve fikirlerden arınmanızı sağlar.
İmkansızı başarmanın yolu bakış açımızı değiştirmekten geçer, şu slogan gibi: “İMKANSIZ DEĞİL, İMKANSIZ YOKTUR.”
Walt Disney şöyle der: “İmkansızı mümkün kılmak kadar keyif veren başka bir şey yoktur.”
Sizlere son olarak Japonların 2017 yılında başlayan ve yüzyıllık bir plan olan demiryolu projesinden söz edeyim. Bu proje 2120 yılında bittiğinde (yanlış okumadınız; ikibinyüz yirmi) Japon hükumeti için ancak karlı bir yatırıma dönüşeceği hesaplanmış.
Japonlar 2017 yılında yüz yıl sonrasını planlamışlar!
Dünyadaki gelişmiş ülkelerin tamamı farklı projeleri konuşup gelecek yüz yıllarını inşa etmekle meşgul durumdalar.
Bugün ülkemizde yapılan organizasyonlara baktığımızda değil bir asır! Sonrasını planlamak bir gün sonra bile ne yapacağımızı bilmiyoruz. Gün içinde bile anlık kararlar alarak hareket etmeye çalışıyoruz.
Ülkemizde neleri konuşarak-tartışarak vakit kaybettiğimizi göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin geleceğini inşa edecek olan çocuklarımıza ve dolayısıyla ülkemize vermiş olduğumuz zararı hayal bile edemeyiz.
“Şinkansen etkisi ve ganbarimasu şöyle özetlenebilir: Dayanıklı bir yaşam sürmek için harekete geçmeden sabretmek ve sebat ederek sabır göstermek hedeflerimize ulaşmamızı sağlar.”
Okul idareciliği yaptığım yıllarda Japonların çalışmaya bakış açısını anlatan şu söz çerçeveli bir şekilde odamda asılı duruyordu:
Japonların çalışmaya bakış açısı;
Bir işi yapabilen birisi varsa, “ben de yapabilirim!”
Bir işi yapabilen başka kimse yoksa, “ben yapmak zorundayım”
Ortadoğuluların çalışmaya bakış açısı;
Bir işi yapabilen biri varsa, bırakın o yapsın!
Bir işi yapabilen kimse yoksa, ben nasıl yapabilirim ki?
Saygılarımla
Kaynak: IKIGAI S: 1-51