Çarşamba, Şubat 12, 2025
spot_img

Göz Göre Göre… (Naci Özonay)

- Reklam-

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Yılın birinde ailecek büyük bir gemiyle tura çıktık. Çocuklar ayrı bir kamarada, ben ve eşim Filiz ayrı bir kamarada kaldık. Gemiye yerleştiğimizde yatağın üzerine bırakılmış bir not gördük. Notta “gemideki güvenlik konusu hakkında bilgilendirme yapılacağı ve katılımın zorunlu olduğu yazıyordu.”

Kızlarımla konuşup yorgun olduğumuzu ve güvenlikle ilgili bilgilendirme toplantısına anneleriyle birlikte katılmayacağımızı söyledim. Kızlarımız güvenlik bilgilendirme toplantısına katılıp geri geldikten sonra hep birlikte restorana gitmek üzere kamaralarımızdan çıktık. Ve yemek sonrası kamaralarımıza geri döndüğümüzde ben ve Filiz kamaramıza giremedik. Kızlarımızla konuştuğumuzda onlarda bir sorun olmadığı kamaralarına girdiklerini öğrendik. Ben kamarayı açan manyetik kartın arızalandığını düşünüp kızımdan kartı değiştirmesi için yardım istedim.

Kızım ilgili birime gidip geldikten sonra bana “babacığım, kamarayı açacak manyetik kartta bir sıkıntı yok. Senle annem güvenlikle ilgili bilgilendirme toplantısına gelmediğiniz için kamaranıza giremiyorsunuz” dedi. İlk duyduğumda kızım bana takılıyor diye düşünüp kızımdan kamarayı açacak manyetik kartı istedim. Kızım tekrar “baba kamaraya girmeniz mümkün değil. Kamaraya girebilmeniz için az sonra ikincisi yapılacak olan güvenlik konusundaki bilgilendirme toplantısına katılmak zorundasınız” diye ifade ettikten sonra ben ve Filiz “güvenlik bilgilendirme toplantısına” katılıp kamaramıza girme hakkını kazandık!

Okul idareciliği yapmış olduğum yıllarda, idarecilik yapmış olduğum okul Avrupa Okullar Birliğine akredite durumdaydı. Okulumuz yetkililer tarafından rutin denetimlerden geçerken ya da 4 yılda bir akreditasyon yenilenmesi gerektiği dönemlerde, akredite olma ya da üyeliğe devam edebilmenin “olmazsa olmazı okuldaki çocukların ve çalışanların can güvenliği idi.”

Ne okulun fiziksel şartlarının çok iyi olması ne akademik durumumuzun çok çok başarılı olması ne de biz öğretmenlerin alanlarında çok iyi yetişmiş olması öncelikleri değildi.

Deprem ya da yangın esnasında sirenlerin duyulacak şekilde ve deprem için ayrı yangın için ayrı tonda çalması, sınıfların nasıl boşaltılacağı, hangi koridorları hangi sınıfların kullanacağı, zemin ve koridor işaretlemeleri, elektrik olmayacağından ışıldakların koridorları aydınlatması, sınıfların belirlenmiş toplanma alanlarına gelip hızla yoklamaların alınması, sınıfların tam boşalıp boşalmadığının kontrol edilmesi, okulun boşaltılması gereken zaman içinde boşaltılıp boşaltılamadığı gibi yapılması gereken işlemler detaylı bir şekilde uygulanırdı.

Deprem ve yangın tatbikatları sonrası, okuldaki öğrenci ve tüm çalışanların güvenliği sağlıklı bir şekilde sağlanamıyorsa akreditasyon işlemi yapılmıyor ve biz tüm ilgililere güvenlik konusunda bilgilendirmelerde bulunulup, yeni bir süre veriliyordu.

Daha önceki yazımda kızımın ‘ya dil öğrenimi için gidişinden söz etmiştim. Yağmur kalacağı yere yerleşir yerleşmez zorunlu deprem tatbikatına katılmak zorunda kaldı. Ve kaldığı o kısa sürenin neredeyse iki günü bu tip “güvenlik tatbikatları-eğitimleri” ile geçti. Ve bu eğitimlerin hiçbiri isteğe bağlı değildi tüm herkesin katılımı zorunlu idi.

Japonya’da kaldığımız süreç içerisinde yapmış olduğumuz gezilerden birinde sabah erken saatte geçtiğimiz yerlerden birinde demirden iskele kurulu idi. Ve iskelenin sağ ve sol yanında iki görevli sürekli gelen geçenleri salladıkları bayrakla dikkatli olmaları konusunda uyarıyordu. Akşam geç saatte yine aynı yerden dönerken iskelenin sağ ve sol yanında bayrak sallayan görevliler değişmiş, ancak değişen görevliler bayrak sallayarak uyarıya devam ediyorlardı.

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Açıkçası o “insan güvenliğini” önceleyen kültürde yetişmemiş-büyümüş biri olarak, ilk başlarda bu gördüklerim, öğrendiklerim ve yaşadıklarım karşısında yadırgamadığımı söylesem doğru söylememiş olurum.

Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki ülkemizin yaşanması muhtemel sıkıntılara, felaketler karşı hiçbir hazırlığı bulunmamakta olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

Son dönemlerde ülkemizde yaşanacak olan kaçınılması mümkün olmayan depremler konusunda uzmanlar sürekli haklı uyarılarda bulunmaktadır. Bu uyarıları yapan uzmanlara halkta gereksiz korku yaratıyorsunuz diye uyarıda bulunuldu .

Yıllarca öğretmenlik, antrenörlük ve öğretmenlik yapmış biri olarak acımı tarif edebilecek kelime bulamıyorum. Yaşadığımız diğer facialar da olduğu gibi bu felakette ne yazık ki unutulacak ve birileri çıkıp bizlere “beteri var halinize şükredin ya da kader” diyerek, önümüze daha sıkıntılı, “kötü örnekleri” koyup susmamızı isteyecekler.

Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet yakınlarına da sabırlar diliyorum.

Saygılarımla…

- Reklam-

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

33,250TakipçilerTakip Et
37,611TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi
online terapi