“Banvit Basketbol” bugüne kadar Türkiye’de gerçekleştirilmiş en önemli ve en başarılı organizasyonlardan birisidir. En başından bu güne kadar bu organizasyonu gerçekleşmesinde payı olan herkese teşekkür etmek lazım. İnşallah Banvit”in yeni sahipleri de bu güzel oluşuma sahip çıkar ve aldıkları yerden devam ederler. Eğer etmezlerse Türk basketbolu çok şey kaybedecektir. Bana göre “Banvit” kadar ve belki de “Banvit”ten daha çok “TBL” deki pilot takımı “Bandırma Kırmızı’ya” yazık olacaktır, çünkü Türk basketbolunun geleceği için çok önemli oyuncular yetiştiriyor.
Maça gelince, hakikaten bir Final maçına yakışacak şekilde geçti. Mücadele, arzu edilen seviyede olmasına rağmen her iki takım da sayısız hatalar yaptılar. Dakika dakika yazmak yerine, şöyle birkaç maddede toplarsak,
- Savunma; Maçın tamamında savunmada daha iyi olan taraf Banvit idi. Banvit’in maça savunma yapmak üzere geldiği belliydi. Anadolu Efes ise maçı hücuma ağırlık vererek oynamak istedi. Savunma maç boyu etkisizdi.
- Ribaund; Müsabaka boyunca Banvit hem hücum hem de savunma ribaundlarında bariz üstündü. Hücum ribaundlarının 75%’i sayıya dönüştü.
- Hızlı hücum: Anadolu Efes oyun tarzı gereği daha çok hızlı hücum yapmış görünse de Banvit’in gerektiği zaman neticeye ulaştıran hızlı hücumları, çok az top kaybı ile daha randımanlıydı.
- Coaching; Banvit teknik ekibi daha başarılı gözüktü.
Coachların arasında klişeleşmiş bir görüş vardır. Genelde oyuncularına, birinci ve üçüncü periyodların, maçın en önemli bölümleri olduğunu söylerler. Ancak basketbolla ilgilenen ancak detaylara vakıf olmayan basketbolseverler, her şeyin son periyodda, hatta son 5 dakikada oynanan oyunla belli olacağını düşünürler. Tabii ki son beş dakika, hatta son 3 dakika son derece önemlidir, ancak müsabakanın son beş dakikada neticelenebilecek durumda olması takımların maçın ilk ve üçüncü periyodda neler yaptıkları ile direkt bağlantılıdır. En iyi örnek, seyrettiğimiz final maçında görülmüştür.
Şimdi size sorsam, Banvitin en tehlikeli ve skora en yakın ve mutlaka birebir durdurulması gereken adamı kim? Cevap,”Thedore” olur değil mi? Peki, Anadolu Efes’te bunu en iyi kim yapar? Hep bir ağızdan söyleyelim “ Doğuş Balbay”. Ama 10 sayı fark oluşana kadar Doğuş oyunda yok. Kim tuttu, “Granger”. Peki hücumda en çok insiyatif kimin olacak? Yine Granger. Olmadı. İlk periyod 9 sayı farkla bitti, müsabaka da 9 sayı farkla bitti. Şimdi koçun ilk periyoddaki” bana göre” hatalı tercihleri maç sonucuna aynen etki etti. Maç boyu Efes’in yaptığı savunmada bütün oyuncular geri dönüşlerde önlerine kim gelirse onu tuttular. Bu taktikle Doğuş Balbay her eşleşiş de büyük bir yüzde ile “Theodore”u durdurdu. Benim tercihim, maçın büyük bir bölümünde bu eşleşmeyi sağlamaya çalışırdım, çünkü bu maçta “Thedore”u durdur, maçı kazan durumu vardı.
İkinci çok önemli faktör, Banvit’in, Anadolu Efes’in hızlı oyun tuzağına düşmemesi. Çok iyi savunma, iyi ribaund, acele etmeden, zamanı kullanarak dengeli hücum ve son derece etkili hücum ribaundları. Kısaca Banvit bunları dört dörtlük yaptı ve haklı bir galibiyet aldı.
Üçüncü önemli fark maça katkıda bulunan oyuncu sayısı. Banvit’te fazlası ile vardı, başta “Thedore olmak üzere “Chappel” ve tabiî ki “Orelik” ve hatta “Vidmar”. Efeste ise sadece” Derrick Brown” ve “Dunston”… Diğerleri vasat. Bu arada sevinerek seyrettim ve eminim birkaç sene sonra “Tolga Geçim” Türkiye’nin en iyi birkaç oyuncusundan biri olacaktır. Bu da bize Banvitin yeni bir hediyesi.
Neyse, bir kupa da böyle sonuçlandı. Türkiye kupası maçları en çok Ankaralı basketbolseverlere yaradı. Birkaç gün, epeydir özlediği ancak bir dahaki turnuvaya kadar ne yazık ki seyredemeyeceği maçları seyrettiler.
Mutlu ve sağlıklı günler diliyorum.
(20-02-2017)