Darüşşafaka Trabzonspor maçını seyrederken sorular kafamda uçuşmaya başladı. Ancak not dahi almadan TV ve internet dehlizlerinde dolaşıp geç saatlerde de uykuya daldım.
Sabah ilk iş, sınava daha iyi hazırlayan, baş ağrısını geçiren, sohbeti koyulaştıran, manzaranın keyfini tamamlayan ve hatta instagrama koyacak bir şey kalmadığında hemen fotoğrafı çekilen bir kahve demledim. Ardından ıssız bir adaya düşmüş biri gibi önce yüksek bir yerde konumumu belirledim ve cebimde neler olduğuna baktım: Dün akşamki maç, 8337 kere okunmuş 29 Ocak tarihli Necip Kapanlı yazısı (http://basketfaul.com/haber?haber=60379) ve aşağıdaki ekran görüntüsü. Okben’in 15 maçlık Yeşil Giresun dönemi ve henüz 4 maçlık Darüşşafaka yolculuğu.
2016-2017 Sezon | Maç | Süre | Sayı | Ribaund | Asist |
Yeşilgiresun BLD. | 15 | 33:05 | 12.0 | 3.6 | 3.0 |
Darüşşafaka Doğuş | 4 | 11:00 | 2.7 | 0.2 | 1.0 |
Burada yapmak istediğim son dönemlerde yönetmenlerin sıkça başvurduğu bir yöntem olacak. Yani THE END yazısı çıkarken mutlu son mu yoksa değil mi sorusunu seyirciye sorarak, filmi ucu açık bitirmek. Çünkü aşağıdaki soruları görünce benim de kararsızlıklarımı fark edeceksiniz. İsteğim Okben nezdinde üst seviyede süre bulmakta zorluk çeken, kuvvet ve tecrübe sorunu yaşayan basketbolumuzun gelecekleriyle ilgili örnek teşkil eden bu durumu sizlerle paylaşmak. Burada tek bir eleştirim olabilir. O da herkesin gözünün üzerinde olduğu bir projenin yarıda kesilmesi ve sonucunu göremememiz.
Gelelim yazının başında söylediğim kafamda uçuşan sorulara;
* Yirmi yaşında BSLde 34 dakika oyunda kalmak ve sondan da olsa final grubunu zorlamak mı, şampiyon adayı bir takımında 11.5 dakika süre almak mı?
* Performansının direkt olarak takımının alacağı sonuçlara etkisi olduğu bir takımda oynayıp geleceğin “winner” oyuncularından biri olmak için yatırım yapmak mı, yoksa üçte bir daha az sürede Euroleague oyuncularıyla yan yana olmak mı?
* Euroleague ve Milli takımın değerli oyuncularıyla antrenman yapmak mı, sınırlı kadrosundan ötürü antrenman rekabeti daha düşük bir takımda çalışmak mı?
* Sana hazırlanan oyunda inisiyatif kullanman ve karar vermen mi, başkasına hazırlanan oyunda yardımcı oyuncu olman mı?
Eminim ki kendisi, ailesi, kulüpler ve menajeri yukarıdaki soruları etraflıca düşünmüşlerdir. Bu durumda dileğim Darüşşafakalı Okben’in sahada bulduğu her fırsatı iyi değerlendirip süresini gün be gün yukarı taşıması ve başarılı olmasıdır.
NCAA‘de 22-23 yaşına kadar yatırım yılları…
Bir de işin beni ilgilendirmeyen parasal boyutu var. Buna gelince, konuyu Amerika‘lı oyunculara ve onların lise ile NBA ve/veya Dünya üzerindeki kariyerleri arasında yer alan NCAA sürecine çekeceğim. İyi ya da kötü bir üniversitede dört yıllık eğitim sırasında maaş almadan kariyerlerini yukarı taşımak için çalışıyorlar. Sonrasında da 22-23 yaşlarında ilk paralarını kazanmak için kapasiteleri ve kulüplerin beklentileri ölçülerinde Dünyaya yayılıyorlar. Bu aşamadan sonra uzun yıllar gelişimleri ve transferleri doğrultusunda para kazanmaya devam ediyorlar. Yani NCAA yılları bir nevi işlerine yatırım yapmak. Tecrübelenmek, kuvvetlenmek, rekabete ve hayata hazır olmak. Bu dört yıla rağmen, para kazanmak ve uzun yıllar üst seviyede oynamak için -Zizic ve Doncic gibi gençler ile Spanoulis ve Navarro gibi emeklilik yaşı yaklaşan oyuncuları ortalama dışında tutsak bile- yeteri kadar süreleri oluyor.
Ligimizde oynayan Amerikalı oyuncuların lise sonrası dört yıl daha kendi ve kendilerine yakın yaşıtlarıyla oynadıktan sonra böylesine güçlü bir rekabetin içine girdiklerini hatırlatarak, Avrupa’da her kategoride nice başarılara imza atmış altyapı oyuncularımızın genç takım sonrası ile Euroleague ve Milli takım arasındaki uçuruma köprü olacak projelerin artması dileğiyle sözü noktalayalım.
(28-02-2017)