Herkes bilir ki; Kimyasal maddeler ile kafanıza göre oynar, bu maddeleri kullanım alanları dışına çıkarır, bir araya gelmemesi gereken maddeleri birlikte işlerseniz, istenmeyen hatta tehlikeli kimyasal tepkimeler ortaya çıkar.
Mesela, bazı kimyasal maddeler birbirleri ile çok hızlı şekilde karıştırılmaz.
Örneğin asitlerin üstüne su dökmek yerine, suyun içine yavaş yavaş asitli maddeleri yedirmek gerekir.
Bu kurallara uyulmaz ise oluşabilecek tepkimeler “yıkıcı” reaksiyonlar üretebilir.
Bu köşeyi sık takip edenler konuyu bir basketbol takımının içindeki kimyasal maddelere bağlayacağımı anlamış olsa gerek.
Evet konumuz bir takımın içindeki kimyasal maddeler. Yani oyuncular.
Basketbolda kimya demek birbiri ile uyumlu şekilde tepkimeye giren oyuncular demek.
Oyuncuların bireysel özelliklerinin en verimli şekilde ortaya çıkmasını sağlayan katalizör oyuncuların takım içindeki denklemde bulunması demek.
Savunmada bütün parmakların sıkılması ile bir araya gelerek tek yumruk olacak bir takımın topun karşısında eksilen zayıf halka olmadan yoluna devam etmesi demek.
Bir basketbol takımının sezon içinde hedeflerine doğru giden yolculuğunu da bir kimyasal sürece benzetebilirsiniz.
Bu kimyasal süreç içinde karışıma ekleyeceğiniz yeni maddeleri hem çok iyi seçmek, hem de seçtikten sonra en verimli tepkimeyi alacak şekilde kullanmak zorundasınız.
Bu olmaz ise yeni maddelerin eklenmesi oluşan karışımlar istenen sonuçları üretmeyebilir.
Hatta daha fenası, arzu edilmeyen ve beklenmedik şiddette kimyasal tepkimeler ile ulaşılan seviyede elde edilen kazanımlar zarar görebilir.
Başarısız bir kimyasal işlem basketbol takımını daha da geriye götürebilir.
Bunun BSL‘de çok ciddi örneklerini görüyoruz.
Oyuncu trafiğinin hızlandığı, maç trafiğinin yoğunlaştığı Bilyoner KBL’de patlama riski taşıyan kimyasal süreçlerin deneysel seviyede kalmasının, bu tür proseslerden geçen takımlar açısından yararlı olacağını düşünüyorum.
Siz ne dersiniz?
Ligde 20. hafta sona erdi. Altı maç sonra normal sezon bitiyor. Play off hattı ve ligden düşen kulüpler belirlenecek.
Fenerbahçe’nin bu haftaki Mersin BŞB maçı ELW’de önemli Avenida sınavı nedeni ile ertelendi.
Sarı lacivertlilerde dışarıda delici oynamak, uzunlar ile etkileşime girmek, kimya yaratarak, P&R oyunlarında verim üretmek konusunda yetenekleri uyumlu olmayan “kısa forvet” Stricklen gitti.
Bu oyuncu baskılı savunmalara karşı Birsel Vardarlı Demirmen ve Quigley üzerindeki yükü alma konusunda gereken verimi ortaya koyamadı. Bence bu bir performans sorunu da değil. Tecrübeli oyuncun yetenek seti bu görevler için uyumlu değildi.
Giden Stricklen’ın yerine dünya yıldızı Candace Parker geldi. Buraya kadar her şey iyi.
Bu durumda haklı ününü, dünyanın en hareketli atletik ve çevik 3.5 numaralarından biri olarak yapan Parker’ın hem dışarıda hem gerektiği yerde potaya yakın oynayarak takımın kalitesi olduğu kadar çok yönlülüğüne de katkı getireceğini düşünebilirsiniz.
İçinde Gruda – Parker ve Verameyenka olan bir takıma, Birsel-Quigley üzerindeki baskıyı azaltamadığı için giden Stricklen yerine, patlayıcı, delici, şutör, rakip savunmanın dengesini bozabilecek bir “kısa forvetle” desteklenmesi Fenerbahçe açısından mantıklı ve doğru olur diyebilirsiniz.
Bunun olup olmayacağını görene kadar, sezonun ilk yarısında, takıma yavaş yavaş adapte etmesi gereken yeni yerli transferleri sürekli aynı anda sahaya atarak, Birsel –Quigley’e bu cepheden gelecek desteği optimize etmeyen Dikeulakos’un Parker’ı kısa forvet bölgesinde kullanırken yaşayacağı zorluklara birlikte şahitlik edeceğiz.
Haftanın önemli sonuçlarından biri MBK Doğuş Hastanesi – Beşiktaş maçında alındı. Açıkçası ben bu maçta Beşiktaş coachu Aziz Akkaya’nın kutlanması gereken baş aktör olduğunu düşünüyorum.
Her iki takımın “kimyasal yapılarının” detayı incelendiğinde, tecrübeli coach’un hangi oyuncusunu ne kadar oynatması gerektiğini çok iyi analiz ederek sahada işler yolunda gitmese de kazanacak kadar dirençli bir kimya yarattığını gördük.
Ligde kalabilmek için çok mücadele eden MBK Doğuş önünde, kritik anlarda kontrolü elinde tutan Aziz Akkaya, yerli rotasyonda Kübra Siyahdemir ve Esra Atacan’dan savunma ve mücadele tarafında verim alarak galibiyete imza atan isim oldu.
MBK Doğuş Hastanesi cephesinde, oyun kurucu Melis Talay’ın daha çok ceza şutlarına yoğunlaşması ve takımın Moss – Brunson ikilisinin yeteneklerini maksimize edecek bir tempoya yükselmek için savunma ritmini arttırması, yarar getirecek sonuçlar verebilir.
Bundan sonraki altı hafta ligin son dört sırasındaki takımların çok sert mücadeleler ortaya koyacağı maçlara sahne olacak.
Tıpkı Galatasaray Canik Belediyesi karşılaşmasında olduğu gibi.
Jefferson’un 20 sayı ile en skorer isim olduğu Galatasaray cephesinde, yerli rotasyondan gelen 28 sayı (Işıl Alben 10,Deniz Çolakoğlu 4, Pınar Demirok 8, Cansu Köksal 6) ve ilk çeyrekte baskılı savunmanın getirdiği fark, 75-70 skorlu galibiyetin anahtarı oldu.
Sarı kırmızılı takım maç ritmi kaybolan Anderson’u sahaya atarak bana göre doğrusunu yaptı.
Bundan sonraki haftalarda Coach Maljkovic’in, dış oyuncuların kimyasını bozmadan, takımın hızlanmak için ihtiyacı olan ribauntları arttırmak için arayışlara girmesinin daha iyi sonuçlar vereceğine inanıyorum.
Belki ritmi yavaşlayan Anderson bu maçta arka sahadaki savunmaya tam destek veremedi, sezon başındaki yardım rotasyonu başarısını sergileyemedi ama sezona savunma ve tempo takımı olarak başlayan sarı kırmızılılar daha doğru bir kimya ile sahaya dizilmiş oldu.
Anderson KBL’de kızağa çekilmesi ardından kaybettiği ritmini bulursa, Galatasaray sezon başındaki sert savunma direncini, Işıl Alben’in maç sonlarında daha diri kalmasını sağlayacak şekilde tekrarlayabilir.
Canik Belediyesi son 3 çeyrekten birini berabere, ikisini önde kapattı. İlk çeyrekte oluşan farkın kapanacağı yerlerde gereken savunma direncini ortaya koyamayan Samsun ekibinde Glory Johnson (24s) çok top kullansa da %53 isabet oranı ile rakibe en çok zorluk yaratan isimdi.
Açıkçası Samsun ekibinde Mircheva yerine kısa bir oyuncu tercih edilecek ise dış oyuncu savunmanın çok daha verimli olması gerekiyor.
Haftanın çok önemli sonuçlarından biri Osmaniye’den geldi.
Tosyalı Toyo Osmaniye rakiplerinin puan kaybettiği günde Bellona AGÜ karşısında kazanarak haftayı 11. sırada kapattı.
Bana göre bu sonucun üç temel faktörü var.
İlki bu sezon maç başına potasında 77 sayı gören Tosyalı Toyo Osmaniye Takımı, son çeyrek 19-25 sona erse de rakibini toplamda 66 sayıda tuttu.
Yani ilk üç çeyrek yalnız 41 sayıya izin verdi
Osmaniye açısından galibiyetin diğer iki faktörü ise oyun kurucu 39 dakika sahada kalarak tecrübesini ortaya koyan Tuğçe İnöntepe (14s,5rb,3tç) ve power forvet Marina Baş (17s,13rb).
Burada Riquina Williams ve 9 asist ile parlayan takımın savunma ikonu Gardner’a haksızlık yapıldığı düşünülmesin. Bu oyuncuların takımları için ortaya koyduğu katkı zaten kazanmak için “gerek ve yeter şart” konumunda bulunuyor.
Bununla birlikte X faktör konumunda olan Marina Baş – Tuğçe İnöntepe ikilisinden gelen 31 sayı ve savunma katkısı, güçlü rakip önünde alınan galibiyetin anahtarı konumundaydı.
Bellona AGÜ cephesinde yerli rotasyonun skor katkısının sınırlı kalması ve 18-4 kaybedilen 3. çeyreğin telafi edilememesi beklenmedik ve önemli puan kaybının başlıca nedenleri arasındaydı.
Haftanın heyecan fırtınası maçlarından biri Hatay BŞB Adana ASKİ arasında yaşandı.
Son iki dakikada Bahar Öztürk’ün soldan temas alarak basket ve faul atışı bulduğu penetresi ve daha sonra isabetli üçlüğü ile geriden gelerek skoru eşitleyen Hatay BŞB, Adana ASKİ’nin sayı bulamadığı hücum ardından 8 saniyede Hurst (21s) ile bir üçlük isabet daha üretince 67-64 kazandı.
İlk 35 dakika itibarı ile takımın hücum ribauntlarındaki enerjisi, Clark’ın mücadelesi ve Talbert’ın kendisinden daha potansiyelli Paris‘e kurduğu üstünlük ile kazanmayı hak eden taraf Adana temsilcisiydi.
Paris ve Syntsina’nın çok verimli olamadığı günde Tuğba Oral (11 sayı, üç 3 sayı isabeti) ile maçta tutunmayı başaran Hatay temsilcisi son dakikaları bir kez daha iyi oynadı ve taraftarlarını bir kez daha evlerine çok mutlu olarak gönderdi.
Bana göre son dakikalarda gelen Syntsina – Stankovic değişikliği ile elde edilen ribaunt üstünlüğü galibiyette sonda gelen 8 sayı kadar önem taşıyordu.
Haftanın diğer maçlarında Yakın Doğu Üniversitesi baştan sona kontrol ettiği oyunda BOTAŞ karşısında 67-83 galip geldi.
Bir hücum düellosuna sahne olan Girne Üniversitesi – İstanbul Üniversitesi karşılaşmasında ise uzatmada 90-93 kazanan İstanbul Üniversitesi oldu. Maçın normal süresi 79-79 sona ermişti.
İstanbul Üniversitesi oturmuş saha içi yerleşimi, oyuncuların takım kimyasındaki yer ve görevlerini tam olarak özümsemiş olması ile bu tip maçlarda rakipleri önünde avantajlı konuma geliyor.
Ankara deplasmanında Tan White 28, Putnina 26 sayı ile takımın ön plandaki skorerleriydi.
twitter : @hayripekergin
(14-03-2017)