Değeri Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Son günlerde birbiri ardına ülke basketbolu ile ilgili endişe verici haberler almaya başladık.
İlk haber ile başlayayım;
Melih Tunca, Mehmet Efe Demirel ve Salih Altuntaş NCAA yolunda imişler. Çocuklarımız basketbol gelecekleri adına çareyi yurt dışına gitmekte bulmuşlar… Çünkü ne onlarla ilgili ne de o düzeyde gençlerimizle ilgili Basketbol Federasyonu’nun bir çalışması ya da projesi yok.
Ardından sevgili Ergin Ataman‘dan Adem Bona‘nın milli takımda oynayacağı haberi geldi.
Tam yazımı yazarken Kendrick Nun’ın Türk milli takımı için teklif aldığına dair haberi spor kanallarına ulaştı. (Ergin Ataman daha önce yapmış olduğu açıklamada Kendrick Nun ile ilgili bir çalışma olmadığını söylemişti.)
Sevgili okurlar; Basketbol Federasyonu yetkililerinin kulüplerdeki yabancı oyuncu sayısını arttırması, milli takım için devşirme oyuncu peşinde koşmaları ve bu ülkenin değerli çocukları ile ilgili hiçbir proje yapmaması sonucu, ülkemizden umudu kesen anne ve babalar basketbol oynama hayaliyle yanıp tutuşan çocukları için çareyi maalesef yurt dışına gitmekte buluyorlar. (Ve yurt dışında çare arama olayı Ortaokul düzeylerine kadar inmiş durumda.)
Şimdi birilerinin bana yabancı oyunculara ve devşirmelere takıldığımı, (dünyanın globalleştiğini) artık bu tutucu söylemleri bırakmamı söylediğini duyar gibi oluyorum.
Ayrıca kimsenin bana sporun rengi, dili, dini, ırkı yok demesini de istemiyorum, gerçekten istemiyorum.
Beni azıcık tanıyanlar bilir ki ben büyüdüğüm topraklar gereği de ‘insanın varoluşuna’ çok büyük saygı duyan biriyim.
Karşımdaki herkese; milliyeti, dini, rengi, dili ve ırkı ne olursa olsun ‘insan’ bağlamında bakarım…
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Benim derdim şu:
Ülkemizde ki insan kaynağımız yetersiz düzeyde olacak olsa yapılanlara bir anlam vermeye çalışalım.
Peki bizde durum böyle mi?
Çocuk sayımız yetersiz mi?
Çocuklarımız işlenmeye uygun değil mi?
Çocuklarımız basketbol sporunu yapmaya yetenekli değil mi?
Yeterli insan potansiyelimiz yok mu?
Ülkemizde şu anda ilk ve orta dereceli okullarda eğitim gören 20 milyona yakın evladımız var…. Evet yanlış okumadınız 20 milyona yakın kız erkek çocuğumuz var. (Üniversitelerimizdeki 8 milyona yakın öğrencimizi hesaba katmadan.)
Sormak istiyorum:
Biz bu çocuklarımızı ne yapacağız?
Ne olacak bu çocuklarımız?
Kafalarını kaldırıyorlar karşılarına yabancı ve devşirme oyuncular çıkıyor… Değerlerini bilen onlara kıymet veren birkaç kulüp dışında kimse de yok…
Sonra bu çocuklarımız yurt dışına gidince ağlamaya başlayıp bu çocuklarımızı ülkelerini sevmemekle suçlamaya başlıyoruz.
İsyan ederek, yüksek sesle sormak istiyorum:
Giden çocuklarımız mı suçlu yoksa, ısrarla onları görmek istemeyen, onlara imkanlar sunmayan, onları yetiştirmeyi istemeyen, yetiştirme sabrı göstermeyen ve çocuklarımıza olanak sunmayan yetkililer mi?
20 milyon çocuğumuz Türkiye Basketbol Federasyonu‘nun umurunda değil. Federasyon yetkililerinin aklı fikri yabancı oyuncular ve devşirmelerde.
Millî Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkililerine sormak istiyorum:
Devletin üst kademesinin doğurganlık oranlarının düştüğünden (haklı olarak) şikayetçi olduğu bir dönemde 20 milyona yakın çocuk ve gencimizin spor gelecekleri ve kaderleri kifayetsiz ve vizyonsuz kişilerin keyfiyetine bırakılacak bir durum mu?
Yaklaşık 20 milyon çocuk ve gencimizin anne ve babalarına ne yapmalarını önerirsiniz?
Bu vurdumduymazlığa, ilgisizliğe ve keyfiyete kim dur diyecek…
20 milyon çocuğumuz bu kadar sahipsiz mi?
Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Sevgili Necip Ağabeyin uyarısıyla U16 Bahçeşehir Koleji-Anadolu Efes finalini seyrettim. Ben basketbolu yönetenlerin bu maçı seyredip seyretmediğini merak ediyorum. Seyrettiklerini de düşünmüyorum eğer seyrettilerse sahada delice savaşan çocuklarımıza, kenardaki antrenörlerimize ve tribünde çocuklarını desteklemeye gelen anne ve babalara ne demek isterler acaba!
Ben basketbolumuzu yöneten Türkiye Basketbol Federasyonu yetkililerini dürüst olmaya davet ediyorum. En üst düzeyde yetkilinin çıkıp anne ve babalara;
“Boşuna uğraşmayın biz yeni devşirmeler bulmakla meşgul durumdayız, sizle uğraşacak zamanımız” yok demelerini ve bir kez olsun dürüst olmalarını istiyorum.
Sevgili Ergin, biz senin ağzından ne zaman 20 milyon çocuğumuz ve altyapı organizasyonları ile ilgili heyecan, umut verici sözler duyacağız…
Sevgili Ergin biz senden müjde olarak yeni bir devşirme haberi yerine ne zaman ülkemizdeki basketbolun tüm Anadolu’ya yayılma çalışmalarının başlatıldığı haberini duyacağız.
Sevgili Ergin, Tarık Biberovic’in Türk statüsüne alınmadığına üzüldüğünün yarısı kadar ne zaman 20 milyon çocuğumuz için üzüleceksin?
Bu yaşananları alt alta yazdıktan sonra;
Türkiye Basketbol Federasyonu’nun bundan sonra altyapı organizasyonları düzenlememesini öneriyorum…
Altyapılara ciddi bütçe ayıran ve çok büyük önem veren kulüplerimizin altyapıya harcayacakları paraları yabancı oyunculara ayırmalarını öneriyorum…
Dünyanın en güzel sporu olan basketbol ile ilgili, anne ve babaların çocukları için hayal kurmamalarını öneriyorum…
İzninizle kendimle de ilgili bir ricada bulunmak istiyorum…
Necip Kapanlı Ağabeyin U14, U16, U18 altyapı maçları oynanırken beni arayıp “Naci çocuklarımız müthiş oynuyor şu maça baksana” diyerek beni (tahrik) rahatsız etmesini de istemiyorum.
ARTIK BEN DE ÖLÜ TAKLİDİ YAPMAK İSTİYORUM…
Değerli Antrenör Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;
Ben yaşta olan ve ben jenerasyon antrenör arkadaşlarımızın çoğu, sevgili Aydın Örs ve Çetin Yılmaz Ağabeyi büyük beğeni ile seyrederek, taklit ederek ve hepsinden önemlisi de ayak izlerinden giderek yol aldık. Ben kendi adıma bu durumdan dolayı gurur duyduğumu da belirtmek isterim.
Türk basketbolunun bugünlere gelmesinde sevgili Çetin Yılmaz ve Aydın Örs Ağabeylerimizin büyük katkılarının, emeklerinin olduğu yadsınamaz.
Bu çerçevede, Türk basketbolunun Kutup Yıldızı olarak ta gördüğüm Aydın Örs ve Çetin Yılmaz Ağabeylere seslenmek istiyorum:
“Sevgili Aydın Örs Ağabey, Çetin Yılmaz Ağabey lütfen çıkıp bir şeyler deyin…”
Eğer yapılanları doğru buluyorsanız, deyin ki basketbol adına yapılanlar doğrudur.
Türk basketbolu doğru yoldaysa, deyin ki Türk basketbolu doğru yoldadır.
20 milyon çocuğumuz için bir şeyler yapılıyorsa, deyin ki 20 milyon çocuk ve gencimizin kıymeti biliniyor, gerekenler yapılıyor.
Basketbolun Anadolu’ya yayılması için çaba sarf ediliyorsa, deyin ki basketbolun Anadolu’ya yayılması için gerekenler yapılıyor…
Basketbolun geleceği ile ilgili çalışmalar varsa, projeler üretiliyorsa deyin ki Türkiye Basketbol Federasyonu ülke basketbolunun gelecek 5-10-15 ve hatta 50 yılını planlamış durumda…
Eğer basketbol adına bir şeyler yapılmıyorsa, yapılanlar da doğru değilse, lütfen “KRAL ÇIPLAK” deyin…
Ama mutlaka bir şeyler deyin. Lütfen bir şeyler deyin…
Lütfen sessiz kalmayın…
Saygılarımla…