Cumartesi, Temmuz 27, 2024
spot_img

Öğrenilmiş Çaresizlik (Naci Özonay)

Araştırmacılar bir köpek balığını aç halde bir akvaryuma koyarlar. Köpekbalığı akvaryumun içinde yüzmeye başlar. Aynı akvaryuma bir tane de küçük balık bırakırlar. Aç olan köpek balığı küçük balığı yemek için harekete geçer.

Köpekbalığı yaptığı ilk saldırıda kafasını ne olduğunu algılayamadığı sert bir şeye çarpar! Şaşkın halde kala kalır! Bilim insanları küçük balık ile köpekbalığının arasına cam bir bölme yerleştirerek onları ayırmıştır! Köpekbalığı camı görmemiş, ama kafasını çarptığında algılamıştır! Köpekbalığı bir süre sonra dener, yine kafasını cama çarpar. Defalarca dener, ama hep aynı şeyleri yaşar.

Bir süre sonra köpekbalığı uğraşmayı bırakır. Köpekbalığı depresyona girmiş gibidir. Çabalamayı kesip kendini hayatın akışına bırakmıştır.

Köpekbalığının bu durumunu gören araştırmacılar deneyin ikinci aşamasına geçer.

Bu aşamada cam bölme kaldırılır. Artık köpekbalığı isterse küçük balığı yiyebilecektir. Önünde bir engel yoktur çokta açtır.

Araştırma ekibi neler olacağını görmek için merakla beklemeye başlar. Şaşırma sırası bilim insanları ndadır. Çünkü köpekbalığı küçük balığı yemek için hiçbir girişimde bulunmaz! Çok aç olmasına rağmen hamle yapmaz.*

Literatürde köpek balığının düştüğü ruh haline “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİLİK” denir.

Öğrenilmiş çaresizlik, defalarca denediği halde istediği sonuca ulaşamayan bir canlının, bir sonraki denemede başarısız olacağını beklemesinden dolayı, deneme cesaretini kaybedip hiçbir şey yapmamasıdır.

Değerli Antrenör, Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım;

Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu durum ülkece gelmiş olduğumuz noktayı da çok güzel anlatmaktadır.

İlk başarı denemelerinde istediği sonucu alamayan kişiler, zihinsel arşiv kayıtlarında başarısızlık bilgisi biriktirmeye başlarlar. Bu negatif bilgi yükü zamanla, cesareti, özsaygıyı ve motivasyonu yutan bir anafora dönüşür. İlk başarısızlıklarımızı düzeltilebilir bir sonuç olarak görmeyip, onu kimliğimiz haline getirerek gücümüzü içeriden bağlarız.

Başarısız olan biz değilizdir; zamanlamamız, metodumuz, hedeflememiz başarısızdır. Köpekbalığı aradaki cam bölme kaldırıldığında, başarısız olacağına inandığı için çabalamayı bıraktı. Kendini daha fazla hayal kırıklığına uğratmak istemedi!

Fakat unuttuğu bir şey vardı: Denediğiniz zaman kazanabilir ya da kaybedebilirsiniz, ama denemediğinizde “hükmen yenik sayılırsınız!”

Değerli Antrenör, Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım,

Olimpiyat elemeleri biteli aylar oldu. Federasyonumuzdan ne bir açıklama ne de bir eylem planı gelmedi. İstanbul’daki tesisin bitmesini beklediklerini duydum. Eminim ki tesis fiziksel şartlar olarak gayet başarılı olacak. Ancak o fiziksel şartların iyi olması ülke basketbolunu düşmüş olduğu sıkıntılı durumdan, bizleri de öğrenilmiş çaresizlikten kurtaracak mı?

Okuldaki idarecilik yıllarımda okul tanıtımı yaparken, gelen misafirlerimize altını çizerek şunları söylüyordum,

“Okulumuz 7 yıldızlı otel gibi de olsa, pırlantalarla kaplı da olsa, gördükleriniz karşısında gözleriniz kamaşsa da, öğretmen öğretmen gibi değilse, okul liyakatli insanlar tarafından yönetilmiyorsa, çağın gerekleri yapılmıyorsa, okulun uzman-liyakatli kişiler tarafından yapılmış bir eylem planı yoksa sonuç hüsran olur.”

Değerli Antrenör, Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım,

Kaybetmeyi öğrenmek ve kabullenmek, insanın potansiyelini kendinden çalıyor. Düşlerimizi daraltıyor. Özgüvenimizi eritiyor, cesaretimizi kırıyor. Aslanı kediye çeviriyor. Kazanmayı denemek yerine kaybetmeye katlanmayı öğretiyor.

İlk yazımı 17 Eylül 2023 tarihinde yazdım ve orada Beden Eğitimi Öğretmenleri ve ülkemizdeki genç nüfustan bahsedip, devşirmelerden medet ummak yerine genç nüfusumuzu harekete geçirmemiz gerektiğini ifade etmeye çalıştım.

Okullarda ilk ara tatil oldu ve bitti. Aralık ayına girmek üzereyiz ve 22 Ocak 2024 Cuma günü okullar 15 günlük ara tatile girecek.

2023-2024 Eğitim Öğretim yılında örgün eğitimde olan Okul Öncesi, İlköğretim ve Ortaöğretim düzeyinde 9 milyon 928 bin erkek, 9 milyon 227 bin 267 kız olmak üzere toplam 19 milyon 155 bin 571 çocuğumuz eğitim almakta.

Bu çocuklarımızdan kaçı ile çalışmaya başladık? Bu çocuklarımızı eğiten Beden Eğitimi Öğretmenlerinden kaçı ile temas halindeyiz? Ne zaman Beden Eğitimi Öğretmenleri ve çocuklarımızla temasa geçmeyi düşünüyoruz?

Basketbolumuzu kalıcı kılmak istiyorsak, “basketbol kültürü” yaratmak zorundayız. Anaokullarından başlayarak çocuklarımıza sporu ve basketbolu tanıtmalıyız. Sporu kültür haline getiren ülkelere baktığımızda, Anaokullarından itibaren spor günlük yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası oluyor. Bunu yapabilmek için ilgili öğretmenlerle çalışmak zorundayız.

Unutmayalım;

“ÜLKEMİZİN ÇOCUKLARI, DEĞERLİ MADENLER GİBİ ORTAYA ÇIKARILIP İŞLENMEYİ BEKLİYOR”

Eğer basketbol adına yaptıklarımızın kalıcı olmasını istiyorsak: basketbol sporunu geniş kitlelere yaymalıyız. Bunun başka yolu yok. Bunun dışında yapılacak her şey anlık ve saman alevi gibi geçici olacaktır.

Aslında kendimize şu soruyu sormalıyız;

Biz ne istiyoruz?

O koltuklarda oturup bize verilen unvanın keyfini mi yaşamak istiyoruz?
Yeni tesis bitsin de tesisin en büyük, güzel odalarını alıp, odalara geçip oturmayı mı bekliyoruz?
Federasyon başkanlık seçimlerini kazanalım gerisi Allah kerim mi demek istiyoruz?
Yoksa tüm Anadolu’ya yayılıp, el birliği ile çalışıp basketbolu yeniden inşa edip tarih mi yazmak istiyoruz?

Hepimiz son yıllarda çok iyi yetişmiş gençlerimizin ülkeden gittiğine şahit olduk. Bu kervana katılmayan kalmadı. Son yıllarda lise ve üniversite düzeyinde ki basketbolcu çocuklarımızda ülkedeki basketboldan umudu kesip kurtuluşu başka ülkelerde aramaya başladı.

85 milyon nüfusu olan, bunun içinde 20 milyonu genç nüfus olan geniş coğrafyada sadece bir merkezden ve belli bir grupla basketbolu yönetmek olacak şey değildir. Önemle de Anadolu’nun yok sayılması kabul edilecek bir durum hiç değildir.

Bugüne kadar iyi niyetli olarak bir sürü şey yapılmaya çalışıldı. Yabancı oyuncu sayıları artırıldı, ardından düşürüldü, birtakım ligler kapatılıp yerine farklı organizasyonlar kuruldu, kadın takımlarımız için değişik organizasyonlar yapıldı, milli takımlar ile ilgili çalışmalar yapıldı. Ve benzeri bir sürü şey yapıldı. Peki sormak istiyorum sonuç ne oldu? Evet sonuç ne oldu?

Bu sorumun cevabını Einstein çok güzel veriyor;

Einstein, “bir sorunu yaratan zihni aynı düzeyde çalıştırarak o sorunu çözemezsiniz” der.

Eğer farklı sonuçlar istiyorsak, yeni şeyler yapmamız gerektiğini şu sözleri ile anlatır:

“Her zaman yaptığını yaparak daha iyi bir sonuç beklemek deliliktir”

Değerli Antrenör; Öğretmen ve Yönetici Arkadaşlarım,

Unutmamamız gereken çok önemli bir durum şudur;

“Hayat okulunda ki nihai yenilgi, deneme cesaretini kaybetmekle başlıyor. Ve başkalarının da cesaretini kırmaya çalışmakla devam ediyor.”

Basketbolun çok değerli yöneticileri, ben kendi adıma sizden neler yapılacağını duyurmanızı, sürecin nasıl ilerleyeceğini ilan etmenizi istirham ediyorum.

Neden mi?

Hayal kurmak istiyorum,

Umutlanmak istiyorum,

Heyecan duymak istiyorum,

Kendimi motive etmek istiyorum,

Özsaygımı yenilemek istiyorum,

Cesaretimi geri istiyorum,

Ne mi istiyorum?;

“ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” kavramını yıkıp atmak istiyorum.

Saygılarımla.

Kaynak: Her Şey Seninle Başlar Mümin Sekman

  • Buna benzer deneyler fareler, köpekler ve insanlar üzerinde de yapılmıştır. 1974 yılında Japon asıllı Amerikalı akademisyen Donald Hiroto insanlar üzerine yapmış olduğu deneyde “çaresizlik insanlara öğretilebilir mi?” sorusunun cevabını test etmiştir. ‘Her Şey Seninle Başlar’ s.19-20-32-33-34-35

Anaokulu düzeyinde bir öneride bulunmak istiyorum. Çocuklarımıza basketbolu anlatan çizgi roman kitaplar hazırlansa. Bu yaş grubu çocuklar henüz okumayı bilmediğinden görseller üzerinden beslenmeyi severler. Anne ve babaları ile (tabii ki ilgili öğretmenlerinde desteğini alarak) basketbolu tanımaları adına, basketbol müsabakalarına gidebilecekleri organizasyonlar yapılsa.

3 YORUMLAR

  1. Elinize sağlık Sayın Özonay. Ülkemizde makamlara talip olmak bir şey yapmak, bir şey başarmak için değil de bir şey olmak için gelinen bir kültür egemen olmuştur. Bunun üstesinden gelmenin genel ve geçerli yolu eğitimli ve cesaretli bireylerin oluşturduğu camiaya veya topluluğa sahip olmaktır diye düşünüyorum. Ayrıca Beden Eğitimi derslerimizin durumu da 2. Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş döneminin ilk yarısındaki anlayışın bir karışımı olarak pek de çağdaş olmayan bir anlayışla yürütülüyor… Bu mevcut olumsuz durumları görüp çaresizliğe teslim olmayan camialar ve kurumlarımızın uluslararası başarıları da ortadadır…. Saygılar

    • Beden Eğitimi dersleri konusunda ki eleştirinize katılıyorum. Ancak sorun öğretmenlerden çok Beden Eğitimi dersini ortadan kaldırmak ya da azaltmak isteyen zihniyetten çıkıyor. Yazınızda çok güzel ifade etmişsiniz, ” bunun üstesinden gelemenin yolu EĞİTİMLİ cesaretli topluluğa sahip olmaktır ” Hiçbirimiz umudumuzu kaybetmeyelim. Yorumunuzu için teşekkür ederim. Saygılarımla

  2. Cok güzel bir yazı.
    Herşeyden ve sürekli hükümetten veya birilerinden şikayet eden ancak toplumun hayrına hiçbir şey üretemeyen ve ezberletilmiş cehaletler içinde yaşayan, bununla beraber kendilerini ülkenin en çağdaş, uygar, okumuş ve üstün güruhu olarak gören ve zannedenlerde en fazla görülen bir hastalık bu “öğrenilmiş çaresizlik “.
    Lütfen zihninizi açın, size ezberletilmiş kalıpların arka perdesini araştırın, gerçeği arayın samimiyetle, zannetmeleri azaltın.
    Ancak bu anlayış oturursa ilerleme olacaktır. Yoksa herkesin durmadan şikayet ettiği bir bataklık ve aynı tas aynı hamam.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

15,872TakipçilerTakip Et
36,695TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

REKLAMLAR

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi