Cuma, Ocak 24, 2025
spot_img

Antrenörler için “BAŞARI” Nedir? (Naci Özonay)

- Reklam-

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

Tünel Görüşü yazımda Mümin Sekman’ın Şampiyon Sözleri kitabından alıntı yaptığım başarı tanımı üzerine sevgili Murat Özyer’le sohbet ederken sevgili Murat “antrenör için başarının tanımı olabilir mi?” diye bir soru sordu.

Bu yazımda bir antrenör için başarı nedir, başarı ne olmalıdır? Üzerine düşüncelerimi yazmaya çalışacağım.

Daha önceki yazılarımdan birinde, çocuklar üzerinde antrenörün etkileme-yaptırım gücünün öğretmenin gücünden çok daha fazla olduğunu, 40 yılı aşkın bir süre antrenörlük, öğretmenlik ve okul idareciliği yapmış biri olarak belirtmiştim.

Bir takıma ait olma, bir formaya sahip olma, kendini kabul ettirme, önemle de gibi her yönüyle zengin bir spor dalı ile uğraşma çocuklarımız için büyük bir aşk ve tutku. Bu nedenlerden dolayı çocuklarımızın antrenörlerine sıkı sıkıya bağlı olduklarını, antrenörlerini can kulağıyla dinlediklerini antrenörlük yapan arkadaşlarımızın hepsi çok iyi bilmektedir.

Basketbola delice âşık olan çocuklarımızla nasıl başarılı oluruz? Başarı deyince aklımıza sadece sahadaki skor mu gelmeli? Elbette basketbol sahasında alınacak sonuçlar hem çocuklarımız hem de biz antrenörler için çok önemli. Ancak şunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz ki, yaşam bir tek sahadaki skordan oluşmamakta.

Peki hem yaşam da hem de basketbol sahasında geleceğin başarılı çocuklarını, nesillerini, geleceğin liderlerini yetiştirmek mümkün değil mi?

Değerli Antrenör, Öğretmen, Yönetici Arkadaşlarım ve Okurlarımız;

John Wooden “Hayat İçin Oyun Planı” kitabının giriş bölümünde “yaşamımı antrenörlük ile kazanıp, bir mentor olarak yol göstererek ve daimî bir öğrenci olarak yaşadım, geriye dönüp baktığımda, bende iz bırakan kişilerin, sözleriyle meydan okuyup, hareketleriyle ilham verenler olduğunu görüyorum.” diye belirtmektedir.

Örnek bir insan, iyi bir baba ve dede, iyi bir eş, başarılı bir rehber-mentor ve çok büyük başarılara sahip bir koç olan John Wooden’ın “BENDE İZ BIRAKAN KİŞİLERİN, SÖZLERİYLE MEYDAN OKUYUP, HAREKETLERİYLE İLHAM VERENLER OLDUĞUNU GÖRÜYORUM” sözlerini yazımın ana fikri olarak benimseyip bu çerçevede aklım erdiğince yazmaya çalışacağım.

Koç Wooden ‘Hayat İçin Oyun Planı’ kitabında biz antrenörleri çok yakından ilgilendiren “Lider mentor” tanımını şöyle yapmaktadır:

“Güçlerini karşılarına çıkan yaşamları şekillendirmekte kullanan otorite figürleridir. Görüşlerini kuvvetle savunur, kararlarında sağlam bir muhakeme yeteneği sergiler ve tedbirli hareket ederler. Onların öğrettiklerini, özellikle karşımıza disiplinli ve sert biçimde çıktıklarında hazmetmek zor olabilir. Ancak öğrettikleri şeyler yıllarca, hatta bazen tüm yaşamımız boyunca bizimle kalır.”

Koç Wooden kitabında yaşamında etkili olan 7 mentordan biri olan babasını şöyle anlatıyor:

“Babamın içinde muhteşem bir mentor olduğunu ilk ne zaman keşfettim hatırlamıyorum, ama onun bu rolü ne kadar ciddiye aldığını aldığım anı hatırlıyorum. İlkokuldan mezun olduğumda iki dolarlık bir banknot ve bir tarafında bir şiir, diğer tarafında ise yaşam için yedi kural yazan bir kart verdi. Kartta şunlar yazıyordu:

1- Kendine karşı dürüst ol.
2- Her günün bir başyapıt olsun.
3- Başkalarına yardım et.
4- Güzel kitapları su gibi iç.
5- Dostluğu sanata çevir.
6- Yağmurlu günler için barınağını hazır tut
7- Tanrı’nın sana yol göstermesi için dua et ve her gün şükranlarını sun.

Babasının yanı sıra Koç Wooden’ı etkileyen-örnek olan ilk insanın okul müdürü ve ilk koçu olan Earl Warriner’den ise şöyle bahsediyor:

“Bir sabah okula giderken formamı unutmuştum. Öğleden sonra maça çıkacaktık ve okuldan eve o bir buçuk kilometrelik yol gözümde büyüdüğünden, gidip formayı almaya üşenmiştim. Hem ben takımdaki en iyi oyuncuydum. Koç’un beni kenarda oturması mümkün değildi. Ama yanılmıştım.

Formamı alması için arkadaşımı ikna ettim. Ne de olsa ben takımın yıldız oyuncusuydum! Neden yedek kulübesinde oturanlardan birkaç iyilik isteme hakkım olamayacaktı ki?

Yeni oyun düzeninin çok önemli bir parçası olmama rağmen Koç Warriner bu tavrımdan dolayı oyuna benle başlamadı. Ve ikinci yarının başına kadar oyuna almadı. Koç’a nedenini sorduğumda bana SORUMLULUK ve ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK’ üzerine kısa birkaç söz söyleyip, HAYATTA MAÇ KAZANMAKTAN ÖNEMLİ ŞEYLER VARDIR.” diyerek sözünü tamamladı.

Wooden, Koç Warriner’i öğretmen, disiplinli, görev adamı, değerlere sahip, şeffaf, tutarlı, dürüst, güven verici ve yetenekli bir spor insanı olarak tanımlamaktadır.

Lise yıllarında koç’u olan Glen Curtis için ise:

“Bay Curtis temel kurallara inanırdı. İyi bir basketbol maçının iyi bir takım; iyi bir takımın iyi oyuncular; iyi oyuncuların doğru yetenekler ve doğru yeteneklerin de yeterli antrenman olmadan var olamayacağına inanırdı. Ve bizlere bu işin gizli bir formülü olmadığını sadece temel hareketlere (Fundamentals), temel prensiplere odaklanılması gerektiğini söylerdi.

Ve bir antrenörün aynı zamanda bir öğretmen olduğunu anlamasını sağlayan kişinin Koç Curtis olduğunu ifade ediyor.

Koç Wooden, “hiçbir matematik dersi size çözmeniz gerekebilecek tüm denklemleri öğretmez; denklem çözme tekniklerini öğretir. Bir kez bunda ustalaştınız mı, artık ihtiyacınız olan her durumda kullanabilirsiniz. Bir spor dalını öğretmek de aynı şeydir. Çalışmanız gereken şey temel prensiplerdir, özel durumlar değil. Derken temel prensiplerin hem antrenörler hem de oyuncular için öneminin altını çizmektedir.

Kitabında Purdue Üniversitesini seçme nedenini ise şöyle anlatıyor:

Koç Piggy Lambert ailemle ve benimle yaptığı konuşmada, beni bir yıldız yapmakla ilgilenmediğini açıkça belli etmişti. O “ADAM OLMAMA” yardım etmek istiyordu. Bu koç Lambert’ten aldığım ilk dersti: “BİR ANTRENÖRÜN BAŞLICA GÖREVİ, DAHA İYİ OYUNCULAR DEĞİL, DAHA İYİ İNSANLAR YARATMAK OLMALIYDI.”

John Wooden Purdue Üniversitesini seçme nedenini Koç Lambert’in onda bıraktığı izlenim ve gelecek yaşamında “DAHA İYİ BİR İNSAN” olma olarak açıklıyor.

Koç Wooden, “oyuncularınızı önemseyerek onların hayatları, endişeleri ve amaçlarıyla yakından ilgilenmenizi sağlayan bu şefkat duygusunun, bir koçta bulunabilecek en önemli özelliklerden biri olduğunu” önemle vurgulamaktadır.

Koç Wooden, Bir insandan bir şeyler öğrenmek için o kişiyi gerçekten tanımanız şart değildir diye ifade ederken, koçluk kariyerim boyunca inanılmaz başarılara imza attım. “HEPSİ DE GÖNÜLDEN ÖĞRETME YETENEĞİMDEN KAYNAKLANIYORDU” koçluktan emekli oldum, ama öğretmenlikten olmadım diyerek yaşamı boyunca elde ettiklerini başkalarıyla paylaşmanın önemini çok güzel bir şekilde anlatmaktadır.

Koç Wooden ‘SEVGİ’ konusunda ise şunları belirtmektedir:

“Sevginin kendisi, pek çok farklı formda karşımıza çıkabilir. Sabır ya da saygı şeklinde gösterebilir kendini; her ikisi de öğretmenler, antrenörler ve öğrenciler için aynı derecede önemlidir. Ya da “Nasılsın?” gibi samimi bir soru biçimini de alabilir. Bu insanları selamlarken öylesine söyleyiverdiğimiz ve aslında dürüst bir cevap beklemediğimiz bir sorudur. Fakat insanlara, nasıl hissettikleri ile ilgilendiğinizi gerçekten hissettirirseniz, onlara ‘SEVGİ’ göstermiş ve yalnız olmadıklarını hatırlatmış olursunuz.”

Rahibe Teresa’nın “basit bir gülümsemenin yaratacağı etkiyi tahmin bile edemezsiniz” sözünü unutamadığını ve Teresa’nın hayatından öğrendiği en önemli dersi ise şöyle açıklıyor:

“Hiçbir zaman yaptığınız iyilik karşısında bir ödül beklememelisiniz. Verilen hediye, zaten veren kişi için yeterince önemli bir ödüldür.”

Abraham Lincoln için yazılan ‘Rakipler Takımı’ eserinden çok etkilendiğini ifade eden Wooden;

“Ben de Lincoln’ün yolundan ilerledim ve yardımcı antrenörleri mi, çatışmalı fikirlerini dile getirmeleri için sürekli cesaretlendirdim. Başarılı olduğumuzda bu fikri kimin verdiğini hatırlamaya çalışır, medya önünde ondan övgüyle bahsederdim. Bir öneri başarısız olursa, öneri veren kişiyi suçlamazdım. Sonuç olarak baş antrenör olan bendim. Baş antrenör olarak hatayı kabullenmek yerine birilerinin üzerine atarsanız çalışma arkadaşlarınızın tekrar bir öneride bulunma şevkini kırarsınız.”

Koç Wooden 14 yaşında arkadaşı olduğu ve çok sevdiği eşi Nellie’yi kaleme aldığı bölümde ‘GÜVEN’ konusunu inanılmaz derecede güzel bir şekilde işlemiştir. Güven konusunu yazdığı bir paragrafı sizlerle olduğu gibi paylaşmak istiyorum:

“Kariyerim boyunca fark ettiğim bir şey var: Anlamlı her ilişkinin olmazsa olmazı güven duygusudur. Oyuncuların koçlarına, koçların da oyuncularına güvenmesi gerekir. Hatta her öğrenci öğretmen ilişkisi, karşılıklı güven üzerine kuruludur. Öğrenci bilgisini paylaşacağı konusunda öğretmenine güvenirken, öğretmen de öğrencisinin bu bilgiyi en iyi şekilde kullanacağına güvenir. İki tarafın da güvenilir olması ve karşı tarafa güvenmesi gerekir. Bunu bana Nellie öğretmişti. Kişiliğinin her yönü, güvenle ilgili ders verirdi. Ben onun iyilikseverliğine, muhakeme gücüne, karakterine, aşkına ve bana olan inancına güvendim.

Çok Değerli Antrenör Arkadaşlarım;

Kitabının Sonsöz bölümünde koç Wooden kaybetme ve kazanma üzerine de şunları söylüyor:

“Oyun bittiğinde bitmiştir ve zamanı geri çeviremezsiniz. Fakat sonuç ne olursa olsun, elinizden gelenin en iyisini yaptığınızdan eminseniz, kazanmışız demektir. Her biriniz böyle hissediyorsanız yenilmiş olmamız fark etmez. Çünkü sizden istediğim, ‘sadece elinizden gelenin en iyisini’ yapmanızdır. Bu yalnızca sahada değil, antrenman için de geçerlidir. Gereken çabayı göstermeye uğraşırsanız içiniz rahat olacaktır.”

Çok Değerli Antrenör Arkadaşlarım;

Biz antrenörler yaşamımızın her alanında-anında çocuklarımıza örnek olmak zorundayız. Onlara sigara içmeyin deyip sigara içersek emin olun ki onlarda sigara içeceklerdir.

Çocuklarımız sevgiyi de sevgisizliği de aile ortamından sonra biz antrenörlerden öğrenecektir.

Abraham Lincoln’ün “nezaketten daha güçlü bir şey yoktur” sözünü önce biz antrenörler benimseyip, örnek olup sonrasında da sporcu çocuklarımıza önemli bir öğreti olarak sunmamız gerekmektedir.

Günümüzde sporcu çocuklarımızı bir sürü tehdit ve bir sürü sıkıntı beklemektedir. Çocuklarımızın anne ve babaları dışında dürüst, ahlaklı ve güvenilir ‘Lider Mentorlara’ ihtiyaçları bulunmaktadır.

Eğer çocuklarımıza güven verir, yaşamlarında onları neyin beklediği konusun da onlara yardımcı olup onları yaşamın zorluklarına hazırlarsak, “BİZ ANTRENÖRLERE GÜVENİR VE AYAK İZLERİMİZİ” takip ederler.

Şunu hiçbirimiz unutmamalıyız;

“İYİ YETİŞMİŞ BİR İNSANLA HER ZORLUĞU AŞABİLİR, HER ŞEYİ YAPABİLİRİZ”

John Wooden’ın ‘Hayat İçin Oyun Planı’ kitabından yapmış olduğum alıntılardan yola çıkarak ‘başarının tanımını’ siz çok kıymetli antrenör arkadaşlarıma bırakıyorum.

2025 yılında üstün nitelikli gençler yetiştirmemiz dileğiyle hepimize sağlıklı bir yıl diliyorum.

Saygılarımla…

Kaynak: Hayat İçin Oyun Planı John Wooden

Not: Sevgili Murat Özyer’e değerli katkıları için teşekkür ederim.

- Reklam-

1 Yorum

  1. Sevgili Naci hocam
    Gerçekten antrenör olmak bir nevi anne baba gibi olmak ve çocuklara, gençlere doğru olanı aktarmak olmalıdır.
    İlerleyen dönemlerde yani iddialı ve skorun öneminin arttığı dönemlerde ise john wooden’ın kitabını okusunlar derim. Ne dersin?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

33,250TakipçilerTakip Et
37,597TakipçilerTakip Et
65,321AboneAbone Ol

popüler

zonguldak psikolog
zonguldak bireysel terapi
online terapi