11 Eylül 2001’de İkiz kulelere yapılan saldırı hafızalardan silinmemişken, 20 Mart 2003’te Amerika Irak’a girerek körfez savaşını başlattı. Dünya terör saldırılarının ve savaşın tedirginliğini yaşarken, savaşın başlamasından 9 gün sonra 29 Mart 2003’te İstanbul – Ankara 22.00 seferini yapan THY uçağı hava korsanı Özgür Gençaslan tarafından Atina’ya kaçırıldı.
Tüm bu olanların basketbol ile ilgisi nedir diye soracak olursanız, hakem Fatih Söylemezoğlu da kaçırılan bu uçakta idi.
28 Mart’ta Sofya’da Koraç Kupası maçı yönetip 29 Mart sabahı İstanbula’a gelen Söylemezoğlu, aynı akşam İTÜ-BEŞİKTAŞ maçını yönettikten sonra gece 22.00 uçağı ile Ankara’ya dönecek idi. İTÜ Ayazağa kampüsünde akşam saatlerinde maçı yönettikten sonra, Cuma akşamı İstanbul trafiğinde yrd. hakem Emin Mogulkoç’un arabası ve üstün gayreti ile Ankara uçağına son dakikada yetişti.
Bu normal seyahatin geri kalanını, bir hakem yemeği gecesinde anlatan Fatih Söylemezoğlu’ndan dinleyelim.
Ankara yerine Atina
“Uçak Ankara üzerinde alçalmaya başladıktan kısa bir süre sonra, aniden yükselmeye başlayarak yeniden İstanbul yönüne döndü. Yolcular panik halde, hosteslere havanın iyi olmasına rağmen neden inişten vazgeçildiğini soruyordu, hostesler ise her seferinde ‘Kaptan şu anda çok meşgul, birazdan gerekli açıklamayı yapacak’ diyerek geçiştiriyorlardı.
Ekranlardan uçağın Marmara Denizi’ne yaklaştığını gördüğümüz sırada, uçak aniden Ege denizi tarafına doğru dönmeye başladı ve kaptanın ‘Şu anda rotamızı Atina Venizelos havalimanına çevirdik, orada yakıt ikmali yaptıktan sonra, Berlin Tegel havalimanına hareket edeceğiz’ anonsu ile birlikte bütün yolcular önce ‘Acaba yanlış uçağa mı bindik?’ şaşkınlığını yaşadıktan sonra uçağın kaçırıldığını anladık, sanırım kaptan, uçakta herhangi bir panik olmaması için böyle bir anons ile yumuşak geçiş yapmıştı.
Artık hostesler de rahatlamış, yalan söylemekten kurtulmuş idi. Yolcular arasında uzun süren felaket senaryolarından sonra, bir anda Atina’nın bu kadar uzak olmadığını, niçin hala gelmediğimizi tartışırken, uçağımızın her iki tarafında ve çok yakınında iki savaş uçağının bize eşlik ettiğini görmemizle birlikte, (Bu arada saatler gece yarısı, meçhule doğru gidiyoruz ve Ege denizi üzerinde 8500 metrede iki Yunan savaş uçağı bize el sallama mesafesinde.) yolcular arasındaki felaket senaryoları yeniden yazılmaya başladı…
… ‘yok yok bu Yunanlar şimdi bizi arpacık kumrusu gibi avlar ve Ege denizine gömülür balıklara yem oluruz…. Abi bence 11 Eylül ikiz kuleler gibi Atina’nın en yüksek binasına çarpar orada yok oluruz…. Yok canım daha Atina’ya çok var… Bu savaş uçakları oraya ulaşmamıza izin vermez vs vs vs.’
Ege denizi üzerinde saatlerce dolaştıktan sonra, kabin amiri hostesin anonsu ile kendimizi evimize gelmiş gibi hissettik. ‘Atina Venizelos havalimanı için alçalmaya başladık, masaların kapatılıp, kemerlerin bağlanması vs………’
İlkokul’dan beri kadim düşmanımız olarak gösterilen Yunanistan‘a inecek olmamızın anonsu ile birlikte, uçak içinde anlamsız bir neşe ve umut belirdi…
Birkaç dakika sonra Atina’da uçak tekerlerini yere koyduğunda ilginç bir şekilde herkeste bir rahatlama oldu, ancak hala felaket taciri yolcuların senaryoları devam ediyordu.
‘yok yok Yunanlar hemen yakıtı verip bizi buradan postalar… Hadi canım sen de, birazdan Yunan özel hareket timi uçağa dalıp, yarımızı telef eder, onlarında işine gelir tabi… vs’
Esas oğlanın, yani korsanın anonsu
Tüm bu tartışmalar saatlerce sürerken, doğal olarak Yunanistan’a iner inmez hepimiz cep telefonları açtık ve ailelerimizle konuşmaya başladık. Tüm ulusal kanallar canlı yayında ve sürekli bizi arayıp bilgi almaya çalışıyor, biz ise telefonun şarjı bitmesin de ailelerimizle biraz daha konuşalım derdindeyiz.
Bu arada uçakta sesler yükseliyor ‘Beyler Türkiye de televizyonlarda korsanın tek olmadığı söylenmiş, herkes yanındakine dikkat etsin, abicim şimdi canlı yayında Ali Kırca demiş ki, korsan herkesi bırakıcam teslim olucam demiş.. Yok ya, ben evle konuştum NTV de Yunanlar yakıt verip Berlin’e göndereceğiz uçağı demiş b…ku yedik… vs’
Bu konuşmalar olurken gerçek durum şu; korsan kokpitte kapıyı kilitlemiş, bizler uçağın içinde havasızlıktan ve sıcaktan bunalmış şekilde, sigara dumanı altında dolaşırken uçağın çevresinde onlarca ambulans, polis aracı ve itfaye aracı ışıklarını izliyoruz.
Ve nihayet esas oğlan, uçağın patronu, yani korsan anons yapıyor ağlamaklı bir sesle ‘Merak etmeyin, benim de anam bacım var hepinizi evinize götüreceğim..’ Aman çok zahmet olacak, nasıl teşekkür edeceğimizi bilemiyoruz, demek geçiyor benim de içimden….
Bu arada telefonuma 10 yıldır sesini bile duymadığım arkadaşlarımdan mesajlar geliyor, (TV de izlemişler) ‘Birader geçmiş olsun’ halbuki belki de geçmeyecek, henüz bilemiyoruz.!
Mesajlardan birisi de dönemim Merkez Hakem Komitesi üyesi Necip Kapanlı‘dan ‘Ulan ne şanslı herifsin, yıllardır bindiğim uçak kaçırılsa diye bir fantezim vardı ama olmadı, sana denk geldi’ diyor, ben de cevap yazıyorum ‘Abi söz bir daha ki sefere seni de yanıma alacağım.’
Necip Kapanlı’dan cevap mesajı geliyor, ‘Oğlum biliyorsun haftaya Atina da maçın var gitmişken dönme kal orda, bir taşla iki kuş vurursun..’ Ben ise içimden cevap veriyorum, ‘Abi maçını da… maçını daa…’ (O anda ben, oğlum daha 7 yaşında, bari biraz daha büyük olsaydı, kendi kendine yetecek yaşta olsaydı diye düşünüyorum.)
Bu arada istihbarat komando yarbay olan ağabeyim arıyor: ‘Fatih, uçağın arka kısmına geç, bizim arkadaşlar şimdi İstanbul’dan hareket etti, gelip uçağa operasyon yapacak’. Doğal olarak moralim tavan yapıyor…! Tüm gelişmeler benden yana…Ağabeyimin arkadaşları belki de beni vurmaya geliyor diye düşünüp mutlu oluyorum.!
Bu arada, ağabeyim, biz Ege denizi üzerinde iken eşimi arayıp, ‘Yunanlar inanmıyor uçağın kaçırıldığına, o nedenle Yunan savaş uçakları havalandı her an vurabilirler bizim uçağı’ diye MORAL veriyor eşime !?!.. (Yanlış anlamayın ÖZ AĞABEYİM)
Yaşlı kadın neden uçaktan inmek istemedi?
Uçağa dönecek olursak, kabin amiri anons yapıyor ve ‘Herkes yerine otursun, yakıt karşılığında 25 adet çocuklu bayan ve yaşlı hanımı indirip yakıt alacağız ve Berlin’e hareket edeceğiz’ diyor.
Hepimiz oturuyoruz ve koltuklarda tüm şirinliğimizle bekliyoruz, 25 çocuklu bayan ve yaşlı hanım çıkmaz da beni de seçerler mi ? Acaba diye ama… Hayal tabii ki…!
Kabin amiri hostes sağ koridorda oturan çok yaşlı emekli öğretmen yaşlı teyzeye ikinci kez sesleniyor , ‘Teyze hadi gelsene, acele et diye….
Teyze’den cevap geliyor , ‘Yok yavrum (omuzunu silkerek) ben gelmem, burada yol bilmem, iz bilmem inmem ben…’
Uçakta bulunduğumuz psikolojik durumu düşünürseniz… Teyzenin cevabından sonra bütün uçak gülmekten yıkılıyor… Ve sesler yükseliyor, ‘Be kadın, in de canını kurtar, bizim ne olacağımız belli değil’ diye.
Korsandan kurtuluyorum, Ömer Ozan’a rehin düşüyorum…
Sabaha karşı korsan yolcuları bırakmaya karar veriyor, ancak hostes ve pilotları alıkoyuyor Almanya‘ya gitmek için ve hepimizi uçağın kapısından uğurluyor tek tek…
Götürüldüğümüz polis merkezinde şimdiki Yunanistan Başbakanı o zamanın Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu tarafından karşılanıyoruz ve saatler süren polis sorgusundan sonra Türkiye’den gönderilen başka bir uçak ile ertesi gün öğleden sonra Türkiye’ye sağ salim dönüyoruz.
Cumartesi öğleden sonra Ankara’ya iniyoruz, eve gidiyorum ve maaile beni bekliyor doğal olarak, Çarşamba günü sabah evden çıkmışım, Sofya’da maç yönetip ertesi gün İstanbul’da maç yönetmişim, uçak kaçırılmış ve Cumartesi günü Ankara’ya dönmüşüm.
Ancak Pazar günü de Ereğli’de Erdemir-Fenerbahçe maçını yönetmem gerek. (Saadet günlerinde ben de peşpeşe maç yönetirdim zaman zaman)
Doğal olarak çok yorgun ve uykusuz olduğum için, dönemin MHK başkanı Ömer Ozan’ı arıyorum. (Eskiden MHK başkanı ve üyeleri ile dertlerimizi paylaşabilecek yakınlıkta idik)
‘Ömer abi, çok yorgunum yarın Erdemir maçına gitmeyeyim, ne olur başka bir arkadaşımı gönderin’ diyorum.. Ancak sevgili Ömer ağabey ‘S…. et koçum, git maça, senin için de değişiklik olur diyor’ İnsan hayatında daha nasıl bir değişiklik olacağını anlayamıyorum ama, ailemin karşı çıkmasına rağmen Ereğli maçına da gidiyorum sabah kalkıp…
O dönemin nevi şahsına münhasır MHK başkanı, Ömer ağabey ve değerli MHK üyesi ağabeylerimizi saygı ile selamlıyorum.